Aslında Türkiye - Amerika ilişkileri karar aşamasına geldi. Özellikle Başkan Obama'nın ilişkilere çok büyük tahribatı oldu. İlişkiler her an kopma noktasına geldi. Bugün Trump ilişkileri tamir etmek istiyor ama ABD'nin diğer kurumları buna engel olmaya çalışıyor. Washington'da yapılan Trump- Erdoğan görüşmesinden sonra iki ülke ilişkileri yol ayrımına geldi. Ya birlikte yola devam edecekler, sorunlarını çözüp müttefik olacaklar, yada ilişkiler kopacak ve Türkiye kendi yoluna gidecek. Bunun için karar vermesi gereken yer Washington olacak. Türk-Amerikan ilişkilerini ve dünyada başlayan sokak çatışmalarını Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan ile konuştuk.
Türk Amerikan ilişkileri açısından bakılınca Trump Erdoğan görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ile Amerika arasında özellikle son 2 yıldır ciddi birtakım sorunlar vardı. Bu sorunlardan bir bölümü dönem içerisinde çözüldü. Ama Barış Pınarı Harekâtı esnasında Amerikan Kongresi içerisinde bir grubun önderliğini yaptığı ciddi bir Türkiye karşıtı propaganda başlamıştı. Böyle olunca da daha önceki müzakerelerde görüşmeler içerisinde konuşulan konuları dondurulan birtakım yaptırım kararları tekrar gündeme geldi. Temsilciler Meclisi münasebetsiz bir şekilde Türkiye aleyhine bir yaptırım kararı aldı. Aynı gün Ermeni Olayları ile ilgili bir kararı kabul etti. Bütün bunlar Türk- Amerikan ilişkilerinde ciddi anlamda bir soğukluk etkisi yarattı.
Soğukluk giderildi mi?
Cumhurbaşkanının ziyareti esnasında bu soğuk havanın giderilmesine yönelik önemli adımlar atıldı. Her şeyden evvel Trump Türkiye'nin ABD açısından bir stratejik müttefik olduğunu ve bu dayanışmanın terörle mücadele açısından kendi pencerelerinden önemli olduğunu ifade etti. Tabi ki özellikle son altı aydır gündemde olan 100 milyar dolarlık karşılıklı ticaret hacmine ulaşılabilmesi için atılacak adımların hızlandırılacağını ifade etmesi de önemliydi. Bu görüşmeden önce Cumhurbaşkanı'nın Türk Amerikan İlişkileri Kongresinde bulunması ve bu toplantıya Türkiye'de yatırımları olan üst düzey yöneticilerin katılması bu ticaret konusunun gündemde olduğunu gösteriyordu.
S-400 Füze Savunma Sistemi ciddi sorun...
S-400 meselesinde de teknik heyet kurulması bu mekanizma içerisinde bu konuya yön verilmesi kararının alınması da rahatlatıcı oldu. En azından üç dört ay daha bu konu müzakere edilecektir. Bazı çevrelerdeki beklentilerin aksine olumlu sonuçlar doğuran bir görüşmeydi.
Mektup konusu da vardı...
Her şeyden cumhurbaşkanı Trump'ın göndermiş olduğu mektubu iade etti ve o konudaki spekülasyonlar ortadan kalkmış oldu. Trump'ın telefonda görüştüğü kişinin aslında bir terörist olduğu bir video orada gösterildi ve CIA tarafından hazırlanan belgeyle o kişinin terörist olduğu da kanıtlandı ve bu kamuoyuna da açıklandı. İlk defa bu görüşmeye 5 tane Amerikalı senatör davet edildi. Terör örgütü liderinin faaliyetleri hem Fetö hem de Barış Pınarı Harekâtı hakkında doğrudan bilgi verildi ve bu bilgileri diğer senatörlere aktarmalarının da yolu açılmış oldu.
Bu görüşmeden sonra iki ülke arasında müzakere başladı. Bu durumla birlikte artık sorunlar çözüm masasındadır anlamına mı geliyor?
Müzakerelerin neticesini göreceğiz tabi. Türkiye ile ABD bir karar verecektir. Ya bundan sonra birlikte yola devam edecekler ya da Türkiye kendi yoluna kendi başına devam edecek. Eğer bu stratejik karar alınırsa biz, geçmişte olduğu gibi ittifakımızı devam ettirmeliyiz şeklinde bir netice çıkarsa ki buna yakın sinyaller var, o zaman alttaki konular buna bağlı olarak yanaşılmaya doğru gider. Eğer böyle bir karar alınmazsa sorunlar daha da derinleşerek büyük problemlere sebep olabilir.
İLİŞKİLERİ OBAMA BOZDU
Türk Amerikan ilişkilerinde hangi konu kırılmıştır, Obama dönemine rastlamasını nasıl değerlendirirsiniz?
Obama çok ciddi hatalar yaptı. Bir tanesi Suriye'de başlangıçtaki noktasını terk etti. Kimyasal silahlar kullanmasına rağmen Suriye rejimi oradaki pozisyonunu değiştirdi ve Türkiye'yi yalnız bıraktı. İkincisi Fetö'nün faaliyetlerine doğrudan destek verdi, 15 Temmuz'un arkasında apaçık bir şekilde olanlara destek çıktı. Üçüncüsü de Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD'yi muhatap aldı. Ayrıca Patriotları Türkiye'ye açmayarak Türkiye'yi S-400'lere yöneltti. Obama döneminde bu konu tamamen bloke edildi. Türkiye de bu sebeple Rusya'ya yöneldi. Trump da faturayı Obama dönemine kesiyor. 1 Mart 2003'ten beri süregelen bir süreç var. Karşılıklı olarak öncelikle güvenlik meselesi ardından da yönetimler arasında soğukluk girdi. 2012den sonra bu durumun daha çok derinleştiğini ve Trump'ın bunu miras aldığını görüyoruz.
Dünyada küresel bir kriz yaşanıyor. Şili'den Hong Kong'a dünyanın birçok yerinde sorunlar var. Bunun nedeni nedir?
Bunların her birinin sebebi farklı ve tarihsel arka planları var. Yani bir noktada sokağa çıkıldı diye diğer noktalarda da başladı bu demek uluslararası ilişkiler bilimine ihanet olur. Ama diğer taraftan bu kişilerin birbirinden etkilenmediklerini söylemek de yanlış olur. Çünkü artık sosyal medya var an be an nerede ne olduğunu herkes görüyor. Kullanılan sloganlar ve taktikler bile kopyalanabiliyor. Dolayısıyla bu anlamda birbirinden etkilenme var. Ama hepsinin çok farklı sebepleri var. Bu çerçevede değerlendirmek lazım.
Küresel ekonomik krizin bunda bir etkisi yok mudur?
Mesela Hong Kong'daki olayların hiçbir şekilde küresel ekonomik kriz ile uzaktan yakından alakası yok. Ama Şili ya da Fransa'daki protestoların krizle alakası var. Onlar maaşların azaltılmasını protesto ediyorlar. Irakta da sebep başka, yolsuzluk var. Devrim Muhafızlarına karşı bir tepki var. Bazı noktalarda küresel krizle alakalı bazılarında değil.
İran Amerika'yı çok ciddi suçluyor. Orada Amerikan etkisi ciddi anlamda var mıdır?
Amerika 40 senedir İran rejimini değişmesini istiyor. Eline böyle bir fırsat gelse sonuna kadar kullanır. İran'da rejimin değişmesini en fazla kim ister diye sorarsanız kesinlikle ABD ister. Ama sadece onların organize ettiği bir şey değil. Çünkü İran'da çok ciddi bir muhalif var. Hiç dışardan Amerikan etkisi olmasa da var. İran'da daha fazla demokratik hak isteyen bir kitle var sokağa çıkmış olan. Sadece Amerikalılar bunu tetikliyor dersek insanlara haksızlık etmiş oluruz.
ULUSLARARASI HUKUKU AYKIRI
İsrail politikaları sizce sürdürülebilir mi, yoksa bir değişim olabilir mi?
Amerika uluslararası hukuka aykırı üç tane iş yaptı. Büyükelçiliği Kudüs'e taşıdı. İkincisi Golan tepelerinin ilhak edildiğini kabul etti. Üçüncüsü de işgal altındaki toprakların yasadışı yerleşimlerin yasadışı olarak tanımlanmayacağını söylediler. Ama bunu söylen ABD olunca ardından başka ülkeler de benzer davranışlar içerisine girebiliyorlar. İsraillin kurulduğu dönemden beri bölgedeki varlığının teminatı ABD'dir. ABD desteği olmadan da İsrail bölgede varlığını sürdürebilir gibi gözüküyor artık. Amerika ne yaptı, üç Arap devletini İsrail'le dost İsrail düşmanıyla düşman hale getirdi. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır… Bunları vekil gibi tutuyor ABD. Bu ülkeler İsrail'i her platformda destekliyorlar. Bölgede İsrail'i yasadışı eylemlerinden geri adım attıracak hangi güç var? Dolayısıyla bu yapıdan İsrail'in geri adım atmasını ben mümkün görmüyorum açıkçası.
Türkiye İsrail'e yönelik politikası gereği mi uluslararası arenada daha sert bir şekilde eleştiriliyor?
ABD açısından doğrudur. Çünkü ABD'de Musevi lobisinin özellikle de Temsilciler Meclisi ve senatoda ciddi bir etkisi var. Geçmişte Musevi lobisi ve Türkiye ilişkin tutumuna baktığımızda, ne zaman İsrail'le Türkiye'nin arası ne zaman iyi olduysa onlar ABD'ye Türkiye lehine pozisyon almıştır. Mesela geçmişte Ermeni tasarısının engellenmesinde Musevi lobisinin büyük bir etkisi vardır. Çünkü Türkiye ile İsrail'in arası o dönem iyiydi. Ne zamanki Türkiye ile İsrail'in ilişkilerinde bozulma söz konusu oldu. Amerika'daki Musevi lobisi de Türkiye'den desteğini çekti ve Türkiye'nin aleyhinde harekete geçti. Şuan tasarı ve yaptırım kararlarının alınmasında Musevi lobisinin tamamen Türkiye'nin aleyhinde çalıştığını gördük. Fransa ve İngiltere de etkilerinin olduğunu biliyoruz, başka yerlerde o kadar etkili değil. Ama zaten en büyük sorunu bugün Amerika ile yaşıyoruz.
ALİ DEĞERMENCİ / NASIL OLUYOR?