Sabah gazetesi yazarı Hasan Basri Yalçın, "Beştepe'de bir CHP'li" yalanı hala çözülememişken akıllara 10 yıl önce yapılan kaset kumpasını getirdi.
Yalçın, yeni bir operasyon ile karşı karşıya olunduğunu söyleyerek 10 yıl önce de dönemin Genel Başkanı Deniz Baykal'a da bir kumpas kurulduğunu hatırlattı.
10 yıl önce Kılıçdaroğlu'nu hangi güçler başa getirdiyse yine aynı güçlerin partiye şekil vereceğini söyleyen Yalçın, durumun kaset kumpasından çok daha ciddi olduğunu söyledi.
Parti içinden yapılan açıklamaların hiçbirinde doğruların söylenmediğini yazan Yalçın, "Böylesi ciddi bir skandalın içinde dahi en önemli aktörler de dahil üç maymunu oynamaya devam ediyor" diye yazdı.
İşte Hasan Basri Yalçın'ın "Kumpasla Mücadele" başlıklı yazısı:
Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor.
CHP'de yine operasyon var. Kaset kumpasına benzer bir kumpasla karşı karşıyayız.
Ama yine yapılan açıklama ve yorumlara bakarsanız çok az kişi gerçeği konuşuyor.
Mesele bir gazetecilik sorununa ya da parti içi bir çekişmeye indirgenmek isteniyor.
Böylesi ciddi bir skandalın içinde dahi en önemli aktörler de dahil üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Halbuki adını doğru düzgün koyamazsanız, neyle karşı karşıya olduğunuzu tarif etmezseniz daha önce yapılan hataların benzerini yaparsınız.
CHP'ye yapılan operasyon kaset kumpasından çok daha ciddi bir durum.
Vaktinde Kılıçdaroğlu'nu hangi güçler CHP'nin başına getirdiyse aynı güçler CHP'ye yeniden şekil verecek. Parti lideri ve yönetimi elden geçirilecek.
CHP'lileri anlıyorum.
Partilerini ve kendi siyasi kariyerlerini hassasiyetle korumanın derdinde olabilirler.
Ancak gerçeği açık yüreklilikle konuşmadıkça ne partinizi koruyabilirsiniz ne de kendinizi.
Karşınızda açık açık operasyon düzenleyen bir grup varsa siz de en az onlar kadar cesur olmak zorundasınız. Bu işe parti içine sızma olduğunu kabullenmekle başlayacaksınız.
CHP parti kimliğinin değişime uğratılmak istendiğini görmek zorundasınız.
Bununla teker teker mücadele edemeyeceğinizi bilmelisiniz.
Karşınızdakinin örgütlü bir yapı olduğunu göreceksiniz.
Açıkça söyleyelim.
CHP'li küreselciler yerelcileri dışlamak istiyor.
Yerli ve milli unsurlar eğer direnemezse teker teker devre dışı bırakılacak.
CHP bütünüyle teslim alınacak.
Bu çetenin bir tarafında FETÖ'cüler olduğu gibi bir tarafında seküler Batıcılar da olabilir.
Bunların ortak hedefi yerli unsurları temizledikten sonra yeni bir CHP'yle Türkiye'nin değil küreselcilerin çıkarlarını temsil edecek bir siyaset inşa etmek.
Her şey bu kadar açıkken, sırf günü kurtarmak adına bu gerçeği inkâr etmek CHP'yi korumak değildir.
FETÖ dediğiniz örgüt sadece CHP'ye sızmadı.
Türkiye'deki tüm kurumlara sızdı. CHP'ye de sızmış olması tek başına CHP'nin günahı değildir. Savunmacı bir zihniyetle bunları inkâr etmenin kimseye faydası yok. Bu konu açıkça ele alınamazsa mücadele etmek de mümkün değil.
CHP'liler kendilerine sorsun.
Bu operasyonla gerçekten kimin ve kimlerin önü açılmak isteniyor? Ve bununla nasıl mücadele edilebilir?
Ama bakıyorum hâlâ o noktada değiliz. Muharrem İnce bile buralara açıkça dokunmuyor. Doğrudan doğruya hedef haline gelmiş ama hala cesur bir adımla mücadeleyi sahiplenip lider rolü oynamaya bile niyeti yok.
Kongre yoluyla yönetime gelebileceğini sanıyorsa yanılıyor. CHP'de yönetim öyle değişmiyor.
Kılıçdaroğlu bile delegeye sahip olmasına rağmen topun ucunda. Tetikçi gazeteci kendisini açıktan tehdit ediyor.
O da mücadele yerine olayı kapatmanın peşinde. Halbuki kapanmayacak. Teslim olarak bu örgütten kurtulamazsınız.
Hem CHP'nin geleceği hem de ülkenin geleceği için daha cesur adımlara ihtiyaç var. Fakat gördüğüm kadarıyla CHP'de bu cesareti gösterebilecek bir lider yok.