FETÖ firarisi eski savcı Zekeriya Öz'ün koordinesinde yürütülen kumpas dosyasındaki bu gelişmenin akabinde, örgüt ikinci adımını atmak için harekete geçti. Bir soruşturmada aynı gün hem dinleme kararının uzatılmasını isteyip hem de soruşturmanın sonlandırılmasını istemek hayatın olağan akışına aykırı olduğu ortadayken bununla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada önemli detaylar elde edildi.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan FETÖ firarisi Hamza Tosun'un, 17 Aralık 2013'te Amerika'da yaşayan, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yardımcısı ve Rumi formunun üyesi Sinan Dursun ile telefonda görüştüğü, Tosun'un bu görüşmeden sonra dinleme işlemlerine son verdiği ortaya çıktı.
ABD'den talimat alan eski savcı Akkaş, tamamlanmayan soruşturmayı apar topar operasyonel hale getirdi.
ABD'YE KAÇAN FETÖ'CÜ KORKMAZ: ''NEFES ALDIRMAYACAĞIZ, TÜM KABİNEYİ BURAYA TOPLAYACAĞIZ''
Fezlekede, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan "dönemin başbakanı" olarak bahsedildi.
25 Aralık dosyasına, polislerin kendi aralarında ''spark'' adlı programda yaptıkları yazışmalarda, ABD'ye kaçan firari FETÖ sanığı eski polis Hüseyin Korkmaz'ın, "Nefes aldırmayacağız, tüm kabineyi buraya toplayacağız." şeklinde ifadeleri de yansıdı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, 24 Aralık'ta dosyanın duyulması üzerine, operasyona hazırlanan FETÖ'cü savcı Akkaş'tan bilgi istedi. Akkaş, Başsavcının talimatına uymayarak 25 Aralık sabahı kumpas operasyonunun düğmesine bastı.
Operasyon, 17 Aralık kumpasının ardından açığa alınan FETÖ mensubu emniyet müdürlerinin yerine getirilen personel tarafından de gerçekleştirilmedi. Bunun üzerine gözaltı listesini jandarmaya gönderen Akkaş'ın bu talebi, İl Jandarma Komutanlığınca da karşılanmadı.
Talimatları yerine getirilmeyince FETÖ'nün medya mensuplarını kullanarak operasyon bilgilerini sızdıran eski savcı Muammer Akkaş, adliye önünde tarihte daha önce görülmemiş bir şekilde yasa dışı basın açıklaması yaptı.
OPERASYON OLMAYINCA MEDYAYI KULLANDILAR
Aynı günün sabahında bazı gazetecilerin maillerine operasyon bilgileri, hazırlanmış haberler, fezlekeden detaylar gönderildi.
Hem örgüte müzahir basın yayın organlarında çalışanlar hem de örgüte mensup olduğu 15 Temmuz'dan sonra anlaşılan gazeteciler, Başbakan'ın yurt dışına kaçtığını öne sürerek, örgütün amacına hizmet eden algı faaliyeti yürüttü.
Örgüte mensup polisleri kahramanlaştırma çabalarına girişen FETÖ'cüler, kara propaganda amacıyla kurduğu sosyal medya hesaplarından yasa dışı elde edilen ses kayıtları, montajlanan tapeler ve gerçeği yansıtmayan sahte delillerle operasyonu hukuki bir kılıfa sokmak için her türlü kumpasa başvurdu.
DOSYADAN EL ÇEKTİRİLDİ
Sonrasında yaşanan gelişmelerin ardından FETÖ firari sanığı Akkaş, 25 Aralık dosyasından el çektirilerek, Tekirdağ'a görevlendirildi ve ardından görevden uzaklaştırıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca atanan yeni savcılar, 25 Aralık kumpas soruşturmasında takipsizlik kararı verdi. Savcılık talimatıyla 25 Aralık dosyasında görev alan örgüt mensubu polislere yönelik 1 Eylül 2014'te operasyon düzenlendi.
Başsavcılıkça, 1 Ekim 2015'te 25 Aralık kumpas soruşturmasına ilişkin firari Fetullah Gülen, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz ile eski Emniyet Müdürü Yakub Saygılı'nın da aralarında bulunduğu 71 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
''25 Aralık kumpas soruşturması dosyasında da adliye içerisindeki örgüt üyeleriyle polis içerisindeki örgüt üyelerinin tam bir fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri, yolsuzluk soruşturması görünümünde, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve TBMM üyelerinin telefon trafiği takip edilmiş, konuşmaları kayıt altına alınmış, bu yolla büyük bir yolsuzluk olduğu kanaati uyandırılarak, devlete operasyon yapılmaya kalkışılmıştır. Bu dosyanın hedefinde asla yolsuzluklar olmamıştır.
25 Aralık dosyasının fezleke şekli ve içeriği itibarıyla bakanların çoğunu ve Başbakanı gözaltına alacakları açıkça anlaşılmıştır. Bu şekilde ülkeyi kaos ortamına sürükleyecek ve muhtemel bir iç savaşın manivelası görevini görerek kendilerini kullanan patronlarının istediği şekilde yönetilebilir bir Türkiye teslim edeceklerdi."
İddianamede, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek", "silahlı örgüt kurmak veya yönetmek" ve "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması, diğer sanıkların da benzer suçlardan çeşitli cezalara çarptırılması istendi.
MAHKEME KARARI
Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ/PDY'nin takipsizlikle sonuçlanan 25 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurarak darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla terör örgütü elebaşı firari Fetullah Gülen, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz ile eski Emniyet Müdürü Yakub Saygılı'nın da aralarında bulunduğu 71 sanıklı "25 Aralık darbeye teşebbüs" davasına ilişkin kararını 24 Aralık 2018'de verdi.
Mahkeme heyeti, sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Mahir Çakallı, Arif İbiş, Mustafa Demirhan, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner'in "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını kararlaştırdı.
Sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Arif İbiş, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner'i "özel hayatın gizliliği ihlal" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçlarından toplam 127 yıl 4 ay 15'er gün hapis cezasına çarptıran mahkeme, Mustafa Demirhan'ı da bu suçlardan toplam 131 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına mahkum etti.
Mahkeme, "terör örgütüne üye olmak" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçlarından sanıklar Sabri Kızılkaya, Hayrettin Can ve Cihan Kasak'ı toplam 43 yıl altışar ay, sanık Murat Kaya'yı da aynı suçtan 30 yıl hapse çarptırdı.
Sanık Ercan Taş'ı "terör örgütüne üye olmak", "görüntüleri gizlice ifşa etmek", "haberleşme gizliliğini ihlal" ve "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçlarından toplam 42 yıl 4 ay 15 gün hapisle cezalandıran mahkeme, sanıklar İsmail Arpacı ve Mehmet Sait Sevinç'i "silahlı terör örgütüne üye olma" ve "resmi belgeyi bozma veya yok etme" suçlarından 16 yıl altışar ay hapse mahkum etti.
"Terör örgütüne üye olmak" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçlarından İsa Karayiğit'e 19 yıl 6 ay, Ufuk Sağdıç ve Şakir Parpar'a 15'er yıl hapis cezası veren mahkeme, bu suçlardan Mahmut Yavuz'u 15 yıl 4 ay 15 gün, Raif Bektaş ve Hüseyin Tokgöz'ü de 10 yıl altışar ay hapisle cezalandırdı.
Mahkeme heyeti, sanıklar Fatih Aydın, Mehmet Balı, Gürkan Tok, Turgay Dükenmez'i "terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6 ay hapisle cezalandırırken, sanık Emre Civan'ı "resmi belgeyi bozmak veya yok etmek" suçundan 6 yıl hapse, sanık Kamil Murat Adanır'ı da "terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme" suçundan 3 yıl 6 ay hapse mahkum etti.