İşte Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç'ın o yazısı:
Eğlenmiyoruz, İstanbul için üzülüyoruz.
İstanbul'un başında bir siyasi balon var.
Solcu geçinen bazı puştların "solun lideri" olarak pazarlamaya çalıştıkları Karadenizli bir inşaat müteahhidi bu adam. Çok zengin. Arsaları, apartmanları var.
Yüzünde hiç de güven vermeyen zorlama bir gülümseme...
İmamoğlu için "hay ellerim kırılsaydı da..." diyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.
İmamoğlu da sanki "kibir koleksiyonu" yapıyor, onun da şişinmesi gün geçtikçe yükselişte.
Televizyon tartışmalarına katılıyor.
Ama her zaman ona soruları önceden verecek bir şerefsiz bulamaz ki...
Sıkışınca da sinirleniyor tabii.
Kendisine "ters" soru sorulmasını istemiyor.
Kendi görüşüne aykırı kimse olmayacak ortalıkta.
Bilim adamları onu desteklerlerse tamam, onu yalanlarlarsa tu kaka.
"Bu adamı neden çağırdınız" diye program sunucusundan hesap soruyor. Hani, bizim için "niçin yazdırıyorsunuz bu adama" diyen faşistler gibi.
Onun kafasına uymayan kişilerin programa davet edilmesine "yanlış" diyor.
Çok demokrat maşallah...
O kadar demokrat ki, Kanal İstanbul'un referanduma götürülmesi önerisinde "referandumdan benim istediğim sonuç çıkmazsa mücadeleye devam ederim" diyor.
Halk onu seçerse iyi, onun dediğini yapmazsa tu kaka.
İmamoğlu "kanal depremi tetikler" dediyse tetikler. Bitti. Ne diye pişmiş aşa soğuk su katıyorsunuz?
Bozum olunca da efeleniyor: "Ben herhangi bir konuğunuz değilim. Ben on altı milyonluk bir kentin belediye başkanıyım!"
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN