Akit yazarı Ali Karahasanoğlu'ndan Habertürk'ün çığ yalanına çok sert tepki

Van'da meydana gelen ikinci çığ faciasında Başkan Erdoğan'ın Başdanışmanı Gülşen Orhan’ın da çığ altında kaldığı ve yaralı olarak kurtarıldığı bildirildi. Onlarca insanın hayatını yitirdiği afeti fırsat bilen CHP ve yandaşı medya organları siyasi prim peşine düşerek “Başdanışman tedbirsizlik yapıp iş makinaları ile yola çıktı” yalanını ortaya attı. Habertürk'ün başını çektiği yalan furyasına Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu'ndan çok sert tepki geldi. Karahasanoğlu, "41 kişinin katili ‘eski milletvekili” ise insanlığın katili de Habertürk!" dedi ve asıl hedefin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu belirtti.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :07 Şubat 2020 , 12:31 Güncelleme Tarihi :07 Şubat 2020 , 12:42
Akit yazarı Ali Karahasanoğlu’ndan Habertürk’ün çığ yalanına çok sert tepki

Van'da meydana gelen ikinci çığ faciasında Başkan Erdoğan'ın Başdanışmanı Gülşen Orhan'ın da çığ altında kaldığı ve yaralı olarak kurtarıldığı bildirildi. Onlarca insanın hayatını yitirdiği afeti fırsat bilen CHP ve yandaşı medya organları siyasi prim peşine düşerek "Başdanışman tedbirsizlik yapıp iş makinaları ile yola çıktı" yalanını ortaya attı.

İşin aslı, Gülşen Orhan'ın açıklamalarıyla ortaya çıktı. Orhan, "Vardığımda, kalabalık bir insan grubu, jandarma ekipleri, AFAD il müdürümüz ve ekibi çalışma yürütüyorlardı. Oradaki yetkililerden bilgi almak için araçtan indikten iki dakika sonra çığ hepimizin üzerine düştü. Ben vardığımda herhangi bir iş makinası çalışmıyordu. Benim yanımda da hiç bir iş makinası yoktu ve olamazdı da. Çalışmalarla ilgili hiç bir direktifim veya tavsiyem olmadı. " dedi.



"İNSANLIĞI KATİLİ HABERTÜRK"
Habertürk'ün başını çektiği yalan furyasına Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu'ndan çok sert tepki geldi. Karahasanoğlu, "41 kişinin katili 'eski milletvekili" ise insanlığın katili de Habertürk!" dedi ve asıl hedefin ise Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu belirtti.

İşte Karahasanoğlu'nun köşe yazısı:

Eski AK Parti milletvekilisiniz..

Şu an da, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın danışmanısınız..

Belki bunlardan çok daha önemlisi..

Etnik kökeni farklı bazı insanlarımıza devlet tarafından ikinci sınıf vatandaş gözü ile bakıldığı iddia edilen coğrafyanın, istismar edilen insanlarının eli-kulağı olmaya çalışıyorsunuz..

Bu anlamda, PKK terörünün hüküm sürdüğü bölgede, aldatılmış insanlarımızın örgütün elinden kurtarılması için halkla "iç içe" olmaya çalışıyorsunuz..

Bölge insanını, terör örgütünün uzantısı olan HDP'den kurtarmaya çalışıyorsunuz..

Ve bunu..

Bir kadın siyasetçi olarak yapıyorsunuz..

Bu noktada, bu kadın siyasetçimizin, Gülşen Orhan'ın başından geçenleri, kendi notlarından aktarayım:

"4 Şubat, 16:30 civarında Bahçesaray yolunda meydana gelen çığ felaketi yaşandığında, Van-Ankara seferini yapan 16.05 uçağındaydım. Ankara'ya indiğimde olaydan haberim oldu. Geri dönmek için, sabah ilk uçak olan 07.40 uçağıyla Van'a hareket ettim."

Van'dan, daha yeni Ankara'ya gelmişsiniz..

Birilerinin iddia ettiği gibi, yüksek danışmanlık ücretleri ile, bir eliniz balda, bir eliniz yağda keyfinizi sürmeniz gerekir iken..

Çığ felaketini öğreniyorsunuz..

Akşam geç saatlerde 7 kişinin kurtarıldığını, 4 kişinin cenazesine ulaşıldığını öğreniyorsunuz..

İki vatandaşımızın da henüz çığ altından kurtarılamadığını, ama gece arama çalışmalarına ara verildiğini bildiğiniz halde.

Sadece "İki kişinin arama çalışmalarında neler oluyor" diye dertlendiğiniz için..

Vefat eden vatandaşların ailelerine bire bir taziyede bulunmak için..

Sabah 07.40 uçağı ile, 12 saat önce geldiğiniz Van'a, geri dönüyorsunuz..

Olay bu..

Bu olayı, bir de haber hokkabazı Bülent Aydemir'den dinleyelim..

Patronu Turgay Ciner'in Maraş'taki maden sahasında yaşanan göçük sonrasında, cesetlerine ulaşılamayan 11 işçinin ailelerine bir mezarın bile çok görülmesine iki çift laf edemeyen Habertürk Ankara Temsilcisi'nin ağzından, olayın nasıl aktarıldığını öğrenelim(!):

"Olayı anlamaya çalışmam anlamında birkaç telefon görüşmesi yaptım. Çatak'ta bir yemek organizasyonu var. AK Parti eski milletvekili ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, ki kendisi de yaralı, Gülşen Orhan bir etkinliğe katılıyor. Kendi seçim bölgesi.. Oradan çıkarken diyorlar ki 'Burada çığ tehlikesi var, buradan yola çıkmayın, doğru değil.' Ancak heyetle birlikte yola çıkıyor."

Olayı anlamak için, telefon görüşmeleri yapmış, Bülent Bey kardeşimiz..

Ve kendisine bunlar denilmiş..

Gülşen Hanım, Ankara'ya gittiği halde, Van'a geri dönmemiş..

Zaten Van'da, "yemek organizasyonu"nda imiş..

Hani "İçkili, sazlı, dansözlü eğlence yemeği" de diyecek ama.. "Onu sonra söyleriz" düşüncesi ile, şimdilik bu kadarını ortaya atıyor..

Sonra ne olmuş?

Habertürk'ün müfterisinden aktarmaya devam ediyorum:

"Harabet diye bir geçit.. 'Bu geçitten geçilmesi mümkün değil, kar kapatmış olabilir, burada çığ tehlikesi var. Üst noktada. Narlıca'dan dahi geçemeyebilirsiniz' diyorlar. Yani 'Yol sıkıntılı' deniliyor.."

Sizin anlayacağınız, AK Parti'nin yemek düşkünü(!) eski milletvekiline, bölgedeki yetkililer, dört dörtlük bilgilendirmeyi yapmış.. Ama o "Açın yolları.. Mazeret istemem" demiş.. Müfteri temsilci, öyle iddia ediyor..

Sonra mı?

"Bu AK Partililer vicdansız.. Bunlar nobran.. Bunlar başlarına buyruk.. Devleti sömürüyorlar" iması için, müfteri temsilci, suçlamalarını şöyle sürdürüyor:

"Yola çıkmadan önce Gülşen Orhan 4-5 iş makinesini yanına alıyor. Narlıca Kara Yolları İstasyonu'ndan alıyorlar araçları."

Şöyle demek istiyor müfteri:

"Babasının bakkal dükkanından, parasız, keyfine göre iki tane ekmek alır gibi, devletin araçlarını, kendi keyfi için, 'Dediğim dedik, çaldığım düdük' dercesine.. İş makinelerini alıyor. O makinelerin operatörlerinin de canlarını tehlikeye atarak, yola çıkıyorlar!"

Ve golü atıyor:

"Bir tedbirsizlik olduğu kesin. 'Yola çıkılmasın' deniliyor, çıkılıyor, iş makinesi ile yol açılıyor. Sonrasında bu tür olaylarda aynı bölgede ikinci çığ tehlikesi olabileceği beklentileri var. Tedbirsizlik olduğu görülüyor."

Sonra da AKUT Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Recep Şalcı'yı da yalanlarına şahit tutuyor:

"Bunların tesiri olmuş olabilir mi?"

AKUT'çu fırsat bulmuş, kaçırır mı:

"Oluşan bütün kazalar, bu bir faciadır. Oluşmasında yapılmış hatalar vardır. Belki bu da o hatalardan bir tanesidir."

Dönelim, Vanlı hemşehrilerine taziyede bulunmak, çığ altında kalanların kurtarılması çalışmalarını yerinde görmek isteyen Cumhurbaşkanı Danışmanı Gülşen Orhan'ın cevaplarına:

"Çalışmalarla ilgili hiç bir direktifim veya tavsiyem olmadı. Benim yanımda hiç bir iş makinası yoktu ve olamazdı da. Cenazelerimizi götürürken onlardan ayrılıp çığ felaketinin yaşandığı yere gelmemize 'Toplantı için iş makinalarını yanına almış yolları açtırmış' demek yalancılıktır, acı bilmezliktir. Çığ felaketinin yaşandığı yere geldiğimde daha 2 dakika dahi geçmeden çığ düştü, altında kaldık, sonra kurtarılıp hastaneye götürüldük."

Şimdi buyrun, nasıl temizleyebilecekseniz, temizleyin bu pisliği..

Yalan bin tane..

"Telefon görüşmelerim oldu. Gülşen Orhan şöyle yapmış, böyle yapmış" diyor..

Gülşen Orhan bu iddiaları yalanlıyor..

Ne beklersiniz, müfteriden?

Dürüst ise..

"Beni telefonda görüştüğüm şu haber kaynaklarım aldatmış. Böyle yalan olmaz. Böyle ahlaksızlık, böyle vicdansızlık olmaz. Mecburum, bu yalancıları deşifre etmeye. İşte isimleri, işte telefonları.. Ben şahsım adıma, özür dilerim" demesini bekleriz.

O ne yapıyor?

"Arkadaşlar, söylemediğim şeyleri çarpıtıp haber yapanlara lütfen itibar etmeyiniz. Programda anlattığım olaydan ancak tedbirsizlik sonucu çıkabilir."

Sen bir AK Partili eski milletvekilini, "Nüfuzunu kullanarak, geçeceği yolu açtırmak için iş makinalarını önüne alıp, uyarıları dinlemeyerek yola çıktı. Gariban memurlar, işten atılabilirler diye korkarak, istemeye istemeye yola çıktılar.. Bir gün önce çığ düşen yere gelince, o iş makinaları ikinci çığa sebebiyet verdi. Sonuçta da 38 kişi öldü" anlamı çıkacak lafları et..

Sonra "Demediğim lafları bana yüklemeyin" diyerek, olayı kapatmaya çalış..

HEDEFTE CUMHURBAŞKANI VAR!
Yok öyle uyanıklık beyler..

Geçti o numaralar..

Söylediğinizin hesabını vereceksiniz..

Vermelisiniz..

O hesabı savcı da sormalı, danışman da.. Sormazlarsa, aldıkları maaş, haram olsun..

Çünkü hedef ne o danışman.. Ne şu, bu..

Hedefe oturtulan, bu ülkenin Cumhurbaşkanı..

"Menderes'i, Erbakan'ı yediniz. Erdoğan'ı yedirmeyiz" diyenler..

Oyunun farkında ve Erdoğan'ı yedirmeyecekler..