Başkan Erdoğan'dan Türkiye'nin Kahraman Kadınları programında önemli açıklamalar

Son dakika haberi... Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle İstanbul'da düzenlenen Türkiye'nin Kahraman Kadınları programında önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Erdoğan sınırı geçen göçmenlere insanlık dışı muamele gösteren Yunanistan'a çok sert tepki göstererek, "Bunların insanlığından şüphe etmek gerekir, ben şüphe ediyorum." dedi.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :08 Mart 2020 , 15:21 Güncelleme Tarihi :08 Mart 2020 , 17:02
Başkan Erdoğan’dan Türkiye’nin Kahraman Kadınları programında önemli açıklamalar

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle İstanbul'da düzenlenen Türkiye'nin Kahraman Kadınları programında konuştu. Sınırı geçen göçmenlere insanlık dışı muamele gösteren ve zulmeden Yunanistan'a tepki gösteren Başkan Erdoğan, "Bunların insanlığından şüphe etmek gerekir, ben şüphe ediyorum." dedi.

İşte Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar
"Az önce ekranda annelerin ne güzel ifadelerini izledik, dinledik. Bizim inancımızda şahadet nasıl en yüksek mertebeyse, şehit annesi ve çocuğu olmak da özel bir statüdür. Bize düşen görev şehitlerin emanetlerine en iyi şekilde sahip çıkmaktır. Hamd olsun ülkemizde bu konuda oldukça güçlü bir sistem kurduk. Bu ülkenin milletimizin her bir ferdinin, şehitlerimizin ailelerinin dualarıyla ayakta durduğuna tüm kalbimde inanıyorum. Toprak tarladır, arazidir. Şehit kanlarıyla yoğrulduğu zaman onun adı vatandır. Üzerinde bulunduğumuz bu vatanı, vatan yapan o şehitlerimizin kanlarıdır. Tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyoruz. Şehitlerimizin mekanları zaten belli, cennet. Makamlarının ali olmasını diliyorum.

AYRIMCILIK YOK
Bizim kadına bakışımız çok açık ve nettir. İlk insandan beri, insanlığın yarısı erkek, yarısı kadındır. Hangisini çıkarırsanız çıkarın geriye insanlıktan eser kalmaz. Annelerimize, kız kardeşlerimize, evlatlarımıza göstereceğimiz sevgi, muhabbet tüm insanlık adınadır. Erkek için kendimiz için ne istiyorsak, kadınlar için de aynı duygular içinde olmamız gerekiyor. Kadını insan değil, meta olarak gören, cinsiyetinden dolayı zulmeden hiçbir toplumun geleceği aydınlık olamaz. Artık biz cahiliye döneminin kız çocuklarını diri diri gömen bir asrı yaşamak istemiyoruz. Hamd olsun bizim inancımızın, kültürümüzün özünde böyle bir ayrımcılık yoktur.

Temel haklar dışında, insanların tamamını tornadan çıkmış gibi tek bir ölçüyle değerlendirmek faşizan, sapkın bir yaklaşım olur. Tarih boyunca olduğu gibi bugün de çeşitli saiklerle insanının insana yaptığı ve tasviri mümkün olmayan zulümlere şahit oluyoruz. Dünyanın pek çok yerinden gelen haberlerle karşılaşıyoruz. Ezilen, horlanan, dövülen, öldürülen milyonlarca insanın trajedisi karşısında gerçekten üzüntülüyüz.

İNSANLIĞINDAN ŞÜPHE ETMEK GEREK
Tabii afetlerden savaşlara kadar her krizin en ağır faturasını çocuklarıyla birlikte kadınlar ödüyor. Mesela Suriye'de kadınları ve çocukları göreceksiniz. Kamplarda aynı manzarayı göreceksiniz. İdlib'de bunu görmedik mi? Bütün bunları görürken, bizim yüreklerimiz dağlanırken insanlık buna karşı sessiz kalıyor. Kara ve deniz sınırına yığılanların arasında en çok sıkıntıyı kadınlar ve çocuklar çekmiyor mu? Peki Batı bunlar karşısında ne yapıyor? Batı'nın yüreği yanıyor mu? Hayır. Sesi çıkıyor mu, hayır. Bunların insanlığından şüphe etmek gerekir, ben şüphe ediyorum.

SEN DE KAPILARINI AÇ
8 Mart kutlamaları gayet önemlidir. Suriye'de 9 yıldır süren insani krizde hayatını kaybeden 1 milyona yakın insandan çok önemli bölümü kadın ve çocuk olduğu halde bu konuya kimsenin güçlü bir şekilde dikkat çektiğini görmedik. Ne yazık ki hiçbir ülkenin bu konuda hassasiyeti yok. Sadece laf laf laf. Avrupa kapılarına dayanan yüzbinlerce insan içinde kadınlara yapılan eziyetleri, geri gönderme çabalarını kimsenin kınadığını da işitmedik. Ey Yunanistan sen de kapılarını aç, Avrupa'nın diğer ülkelerine gitsinler. Bu işin başka çıkışı yok. Adil yük paylaşımı diyorsak, buna ortak arıyoruz. Bizde 3,5 milyon mülteci var, kapımıza dayanan 1,5 milyon var. Geçici de olsa bir ateşkes imzaladık. Temenni ederim ki bu burada kalır.

Filistin'de kendi evlerini ve savunan kadınların üzerine buldozer süren, sokakta kız çocuklarının üzerine silah doğrultan bir dünya için söyleyecek söz bulmakta zorlanıyorum. O anneleri yerlerde nasıl sürüklediğini görmüyor muyuz? Biz şu anda hakla beraberiz, batılla değil.

EN HAYIRLI OLANI ARAMAYI SÜRDÜRECEĞİZ
Kadın bedenini şatafatlı kıyafetler altında metalaştıran ironiyi de sizlerin takdirine bırakıyorum. Ağızlarından kadın haklarını düşürmeyenlerin, yaşamak isteyen kadınlara hayat hakkı tanınmaması karşısında sergiledikleri suskunluğu da size bırakıyorum. Ne zaman ki 8 Mart'ı sadece belirli bir kesimin değil, tüm kadınların meselelerinin konuşulduğu bir tarih haline getirirsek o zaman 8 Mart'a kavuşmuş olacağız. Biz kendi adımıza insan ve kadın meselesini medeniyetimizin ve kültürümüzün işaret ettiği eşref-i mahlukat içerisinde savunmaya devam edeceğiz. Erkek, kadın tüm insanlık için en hayırlı olanı aramayı sürdüreceğiz.

AB İLE GÖÇMEN GÖRÜŞMESİ
Karşımızdaki sorunların çoğu insanlıkla ilgilidir. Şimdi de güncel gelişmelerle ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Küresel düzeyde olduğu gibi bölgemizde de tarihi bir dönüşüm yaşanıyor. Hem kendi hedeflerimize ulaşmak, hem de bölgesel sorunları çözmenin mücadelesini veriyoruz. Suriye'de son 9 yılda çıkan yükün çok büyük bölümünü tek başımıza üstlenmek zorunda kaldık. Sırtımızı dönecek değildik ancak uluslararası toplumdan da destek bekliyorduk. Yarın Belçika'da toplantım var, orada bu konuları görüşeceğiz. Daha farklı neticeler alarak Belçika'dan döneriz. AB ile yaptığımız anlaşmanın kendi tarafımıza düşen yükümlülüklerini yerine getirdik. AB ise bir takım katkılar dışında yükümlülüklerini yerine getirmemiştir. Umarım bu yeni ekiple farklı neticeler elde ederiz.

40 milyar doların üzerinde destek sağladık. AB'den gelen maalesef 3 milyar euro. Yunanistan karadan ve denizden yönelen göçmenleri öldürerek durdurma yoluna gidiyor. Buna karşı kimse sesini çıkarmıyordu, tam tersine Yunanistan'ı destekliyorlardı. Türkiye olarak, bu vahşeti tüm uluslararası platformlarda gündeme getirmeye devam edeceğiz. Suriye'deki sorunun yerinden edilmiş insanlara sahip çıkarak giderilmeyeceği açıktır. Türkiye olarak sınır güvenliğimizi sağlamak, insani görevlerimizi yerine getirmek için sahada müşahhas adımlar atmak mecburiyetinde kaldık. Harekatlarımızın gerisinde bu vardı. Terör koridorunu parçalamak konusunda çok önemli başarılar elde ettiğimize inanıyoruz.

BİZİM AMACIMIZ ÇÖZÜM
Buradan bir kez daha tekrar etmekte fayda görüyorum. Türkiye'nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak etme gibi bir amacı olmamıştır. Tek gayemiz 3,6 milyon Suriyeli ile sınırlarımıza dayanan 1,5 milyon İdliblinin topraklarına dönüşünü sağlamaktır. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin teminini arzu ediyoruz. Rejimin tüm gücünü ve imkanlarını İdlib'e yöneltmesi derdin başka olduğunu gösteriyor. Rejim, mazlum İdlib halkını yok etmeye kalktı. Türkiye olarak İdlib'de fiilen operasyon sürdürdüğümüz son 1 ayda toplam 59 şehit verdik. Buna karşılık rejimin 3 bin 400 unsurunu etkisiz hale getirdik. Ayrıca 3 uçağını, 8 helikopterini, 8 hava savunma sistemini, 156 tankını, 24 zırhlı aracını, 99 askeri aracını, 10 mühimmat deposunu ve 2 havalimanını imha ettik. Elbette bizim amacımız ne daha çok insan öldürmek ne daha çok araç gereç imha etmektir. Bizim amacımı İdlib'deki insani krizi en etkin şekilde çözüme kavuşturmaktır.

Türkiye, Suriye'deki insani krizin çözümü yolunda daha ısrarcı çalışacaktır. Gerek İdlib'de gerek Suriye sınırında ne söylediysek hepsinin arkasındayız. Bölücü terör örgütünün varlığını sona erdirene kadar Suriye'nin toprak bütünlüğü sağlanmış olamaz. Rejimden kaçarak evlerini terk eden Suriyeliler evlerine dönmedikçe kalıcı huzur sağlanamaz. Rusya ile yaptığımız anlaşma bozulması durumunda daha şiddetli olarak bunların üzerine gideceğiz. Biz bu anlaşmayı sadece İdlib'deki krizin daha fazla kan dökülmeden çözümü için yaptık. Tüm taraflar taahhütlerine riayet eder, biz de amacımıza ulaşırız."