FİDYE NEDİR?
Fidye kelime olarak bir kimsenin içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel anlamına gelmektedir. Dinen ise karşılığı ise bazı şartlar nedeniyle oruç tutamamayanların vermesi gereken miktardır.
Kur'an-ı Kerim'de, "Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu fidye öder." (Bakara, 2/184) buyrulmaktadır. Buna göre ihtiyarlık ve şifa ümidi olmayan bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra bu oruçları kaza etme imkânı bulamazsa, her gününe karşılık bir fidye öder (Serahsî, el-Mebsût, III, 100; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 395-397).
ORUÇ FİDYESİ NASIL ÖDENİR?
Oruç fidyesinin tutarı fıtır sadakası kadardır. Bu fidyeler Ramazan'ın başlangıcında verilebileceği gibi, Ramazan'ın içinde veya sonunda da verilebilir. Fidyelerin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi, ayrı ayrı fakirlere de verilebilir. Bu durumda olan kimseler, fidye vermeye güçleri yetmiyorsa Allah'tan bağışlanmalarını isterler.
Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse, fidyelerini vermiş bile olsalar tutamadıkları oruçları Hanefîlere göre kaza ederler (Kâsânî, Bedâî', II, 105; Merğînânî, el-Hidâye, II, 270). Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar nafile bağış/sadaka sayılır.
ORUÇ FİDYESİ KİMLERE VERİLEBİLİR?
Oruç fidyesi, fıtır sadakasında olduğu gibi onları verecek kişinin bakmakla yükümlü olmadığı yoksul müslümanlara verilir. Fıtır sadakası ve oruç fidyesini vermek durumunda olan kimsenin bunlardan doğrudan ya da dolaylı olarak yararlanmaması esastır. Zekât için de aynı kural geçerlidir. Bu sebeple bir kimse zekâtını, fıtır sadakasını ve fidyesini kendi usûl (üst soy) ve fürûuna (alt soy) veremez. Usûl, bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleri; fürû ise, çocukları, torunları ve onların çocuklarıdır.
Yine, bir kimse hanımına zekât, fitre ve fidyesini veremeyeceği gibi, hanımı da kocasına bunları veremez.
Bunların dışındaki kardeş, teyze, dayı, amca, hala ve onların çocukları, gelin, damat, kayınpeder ve kayınvalide gibi akrabalar zengin değillerse kendilerine zekât, fitre ve fidye verilebilir (Zeylaî, Tebyîn, I, 301).
FİDYE ÖDEYEMEYECEK DURUMLAR OLANLAR
Senenin hiçbir mevsiminde oruç tutamayacak kadar yaşlı olan (pîr-i fânî) kimselerin, maddî durumları uygunsa Ramazan'ın her bir günü için bir fakire fidye (yani bir fitre) vermeleri gerekir. İyileşme umudu olmayan hasta da bu hükme tâbidir (Bakara, 2/184).
MAHYACILIK TARİHÇESİ
Tarihte ilk mahya Sultan 1. Ahmet döneminde kullanıldı. 14. Osmanlı padişahı 1. Ahmet'in yaptırdığı ve kendi adıyla anılan camide ilk defa kullanılan mahya, kandillerle ışıklandırılmıştı. 1616 yılında hattat Hafız Kefevi tarafından padişaha sunulan mahya, Sultanahmet Camii'ne asıldı.
SELİMİYE CAMİİ'NDEN SAĞLIK UYARISI
Ramazan ayında, kandillerde, dinsel bayramlarda camilerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandillerle ya da elektrik ampulleriyle oluşturulan ve geceleri ışık verilen yazı ya da resimlere mahya denir. Bu yazıları hazırlayan kişiye ise mahyacı denir. Artık çoğunlukla kandil yerine elektrik ampulleriyle kurulum yapılsa da yazıyla mahya kurma geleneği de sürdürülmeye devam ediyor.
UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan, Türk-İslam mimarisinin zirve eseri Selimiye Cami'nde, Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından geleneksel Ramazan Ayı mahyaları asıldı.
Yaklaşık 200'ün üzerinde ampul kullanılarak, hummalı ve titiz bir çalışma sonrası asılan mahyada, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen 'Ramazan ve sorumluluk bilinci' teması kapsamında, Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından belirlenen 'Sorumlu ol, sağlıklı kal' mahyası asılı olacak. Ramazan ayının son 15 gününde ise mahya yeniden değiştirilerek, 'Sağlık en büyük varlık' mahyası asılacak.
Üsküdar'da bulunan Çamlıca Camisi de havadan görüntülendi. Minareleri arasında "Evde kal Türkiyem, Namaz dinin diğeridir" "Ya şafi, dua ibadetin özüdür. Namaz dinin direğidir. Namaz müminin miracıdır" mahyaları yansıtıldı.Ayrıca 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle de mahyalara Türk Bayrağı yansıtıldı.