Engin Ardıç'ın köşe yazısından ilgili bölüm şu şekilde:
Enis Berberoğlu o görüntüleri Can Dündar'a Meclis kürsüsünden servis etmedi ki...
Ceza yedi, cezasını Yargıtay onayladı, son zamanların "uyduruk Türkçe" deyimiyle "onadı"...
Anayasa ne diyorsa da o yapıldı.
Faşistler bile Berberoğlu'nu savunamıyorlar, en fazla "ama gazeteciliği çok iyiydi canım" diye laf yuvarlıyorlar.
İşin matrağı, liberaller de savunamıyorlar.
İşin "şekil" yönüne takılıyorlar: Gece vakti evinden alınmasaymış da mesai saatlerinde adliyeye gidip teslim olsaymış daha iyi değil miymiş...
Öyle de olur böyle de olur. Sonuç değişmez.
Milletvekilliği şimdi değil de hani şöyle yıl sonuna doğru düşürülseymiş...
Sonuç değişmez.
Tarihin her döneminde, dünyanın her ülkesinde, o ülkenin siyasi rejimi ne olursa olsun, devlet sırlarını açığa vurmak suçtur. Devlet bunun hesabını sorar.
Muhalefetin "bizim işimize geliyorsa, yani hükümeti yıpratmaya yönelikse suç değildir" tavrı da mertlik değildir.
Bakın Kılıçdaroğlu ne dedi:
"Berberoğlu ne yaptı?... Saygın bir gazeteci, siyasetçi... Haksız, adaletsiz yere mahkum edildi."
Bu sorunun hak ettiği cevabı buraya yazmam, yazamam.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ