Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Daire Başkanı Turgut Aslan, FETÖ'nün hedefe koyduğu kişilerin başındaydı. Darbe girişiminden önce FETÖ'ye ilişkin kapsamlı bir rapor hazırladı. Bu rapor mahkemelerde delil olarak kullanılmaya başlandı. Örgütün yayın organlarında ardı ardına kendisine ilişkin gerçekleri yansıtmayan haberler yayımlanmadı, hakkında 250'den fazla dava açıldı. 15 Temmuz'da Jandarma Genel Komutanlığı'nda darbecilerin rehin aldığı Aslan, başından ağır yaralandı.
DEVLET ÖVÜNÇ MADALYASI
Öldü diye bırakılan Aslan'ın korumasıysa başından vurularak şehit edildi. Geçirdiği operasyonlarla hayata tutunan Aslan, 103 gün sonra komadan çıktı, beş ay sonra tam olarak gözlerini açabildi. Aslan, daha sonra yaptığı açıklamasında "15 Temmuz için FETÖ'nün ihanetine kanıt aranıyorsa kanıt benim" ifadelerini kullanmıştı. Aslan'a 15 Temmuz'da milli irade ve demokrasiyi savunmak için gösterdiği kahramanca mücadeleden ötürü Devlet Övünç Madalyası verildi.
Hürriyet'in haberine göre "Örgütle mücadelemden ötürü beni vurdular. İnfaz, darbenin akışı esnasında rastgele olmadı. Bu infaz bir suikast niteliğindeydi" diyen ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevine atanan Gazi 1. Sınıf Emniyet Müdürü Turgut Aslan, o gece yaşananları Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği yazılı ifadesinde işte şu sözlerle anlattı:
"Darbe akşamı üst düzey emniyet yetkilileriyle FETÖ mensubu askerlerin gözaltına alınması için düzenlenen toplantıdaydım. Bu esnada askeri hareketlilik yaşandığı bilgisi geldi. Bilgi almak için aradığım dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Harekât Başkanı Tümgeneral Arif Çetin, 'yeteri kadar bilgisinin bulunmadığını' belirtince Çetin ile karargâhta görüşmeye karar verdik.
Korumalarım Hasan Gülhan ve Hüseyin Uğur İşçi ile Jandarma Genel Komutanlığı'nın nizamiyesine geldik. Görevli askerlere TEM Daire Başkanı olduğumu söylememe rağmen içeri girmemize izin verilmedi. Bunun üzerine nizamiyeden ayrılacakken bir grup asker bizi durdurarak 'içeri alacaklarını' söyledi. Bu esnada darbeciler silah çekti, tabanca ve telefonlara el koydular. Arif Çetin ile görüşmek istediğimi söylemem üzerine darbecilerden biri 'TSK yönetime el koydu, burada onların sözü geçmez' dedi. Önce kalabalık bir salonda bekletildik. Kelepçenin bileğimi sıktığını, gevşetmelerini söyledim. İkinci kelepçeyi taktılar. Üniformalı birİ, 'Konuşan olursa kafasına sıkın' talimatı veriyordu.
Çok konuştuğum gerekçesiyle ağzımı bantladılar. Bu şekilde üst kattaki başka salona götürüldük. Burada bazı rütbeli askerler de rehin tutuluyordu. Dışarıdan gelecek kurşunların hedefi olmaları için pencerenin önünde beklettiler. Sabah saatlerinde salona gelen biri, 'Alın bunları' dedi. Ellerim arkadan kelepçeli, gözlerim bağlı kollarımdan çekiştirilerek infaza götürüldüm.