Aziz Müminler!
Ayasofya, on beş asrı aşan ömrüyle, insanlık tarihinin en kıymetli ilim, hikmet ve ibadet mekânlarından birisidir. Bu kadim mabed, lemlerin Rabbi olan Allah'a kulluğun ve teslimiyetin muhteşem bir ifadesidir.
Ayasofya, fethin nişanesi, Fatih'in emanetidir. Fatih Sultan Mehmed Han, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bırakmıştır. Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar. Dolayısıyla o günden bugüne Ayasofya, sadece ülkemizin değil, aynı zamanda ümmet-i Muhammed'in harim-i ismetidir.
Ayasofya, İslâm'ın engin merhametinin bir kez daha dünyaya ilan edildiği yerdir. Fetihten sonra Ayasofya'ya sığınıp, haklarında verilecek hükmü endişe içinde bekleyen ahaliye "Korkmayınız!" demiştir Fatih. "Bu andan itibaren özgürlüğünüz ve hayatınız hakkında korkmayınız! Kimsenin malı yağma edilmeyecek, kimse zulme uğramayacak, hiç kimse dininden dolayı cezalandırılmayacaktır." İşte bu yüzden Ayasofya, inanca saygının ve birlikte yaşama ahlâkının sembolüdür.
Kıymetli Müslümanlar!
Ayasofya'nın ibadete açılması, tarihî müktesebatına vefanın gereğidir. Beş asır boyunca cami olarak müminleri bağrına basan mukaddes bir mekânın, aslî vasfına dönüştürülmesidir.
Ayasofya'nın ibadete açılması, temeli tevhid, tuğlası ilim, harcı erdem olan İslam medeniyetinin bütün zorluklara rağmen yükselmeye devam edişinin ispatıdır.
Ayasofya'nın ibadete açılması, başta Mescid-i Aksa olmak üzere, yeryüzünün bütün mahzun mescitlerinin ve mazlum müminlerinin can suyuna kavuşmasıdır.
Ayasofya'nın ibadete açılması, iman ve vatan sevdasını her şeyin üstünde tutan aziz milletimizin, köklerinden aldığı manevi güçle sağlam bir istikbali inşa etme azmidir.
Değerli Müminler!
Bizim medeniyetimiz, cami merkezli bir medeniyettir. Camilerimiz, birlik ve dirliğimizin, inanç ve sükûnetimizin kaynağıdır. Camilerimiz maddi ve manevi olarak buluştuğumuz, tanıştığımız, kaynaştığımız mekânlardır. Yüce Rabbimiz, cami ve mescitleri imar edenler hakkında şöyle buyurmaktadır:
"Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yolda oldukları umulanlar bunlardır."
Kardeşlerim!
Minareleri suskun, minberi yalnız, kubbesi sessiz, bahçesi ıssız bir camiden daha mahzun ne olabilir? Bugün, dünyanın çeşitli bölgelerinde islamofobik tahriklerle camileri saldırıya uğrayan, kapılarına kilit vurulan, hatta bombalanıp yıkılan Müslümanlar sürekli bir zulme maruz bırakılmaktadır. Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya'daki bu muhteşem davranışını dünyaya örnek gösteriyorum ve tüm insanlığı bu tür İslam karşıtı söylem, eylem ve zulümler karşısında "dur" demeye davet ediyorum.
Kardeşlerim!
Ayasofya'nın ifade ettiği manayı, yüce bir gaye ve mukaddes bir emanet bilen müminler olarak, bugün bize düşen en büyük görev, tüm yeryüzünde merhamet ve müsamahanın, barış, huzur ve iyiliğin egemen olması için çalışmaktır. İsmi barış, kurtuluş, selam olan İslam Peygamberinin ve enbiya-i kiramın gönderiliş amacı da zaten budur. O zaman bize düşen, yeryüzünde daima iyilik, hak ve adalet egemen olsun diye gece gündüz çalışmaktır. Devasa sorunların girdabında çaresizliği yaşayan insanlığın, kurtuluş umudu olmaktır. Zulüm ve haksızlığın, gözyaşı ve çaresizliğin kuşattığı coğrafyalarda adaletin teminatı olmaktır. "Ey Müslüman! İslam'ı öyle güzel, öyle sahih anla, yaşa ve anlat ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin" çağrısına uymaktır.
Biz inanıyoruz ki, Hz. Ali'nin ifadesiyle "insanlar ya dinde kardeş ya da yaratılışta eştir." Biz inanıyoruz ki, yeryüzü hepimizin ortak evidir. Biz inanıyoruz ki, inancı, ırkı, rengi, toprağı ne olursa olsun, bu evin bir ferdi olan herkes, güven içerisinde, onurlu, özgür ve insanca yaşama hakkına sahiptir.
Ayasofya'nın kubbesi altında, tüm insanlığı adalete, barışa, merhamete, hakkaniyete davet ediyorum. İnsan olma şerefini koruyan evrensel değerleri ve ahlakî ilkeleri ayakta tutmaya çağırıyorum. Kadın-erkek, çocuk-genç-yaşlı her canın dokunulmaz olduğunu ilan eden Son ve Hak dinin müntesibi olarak, insanlığı can, din, akıl, mal ve neslin muhafazası için yardımlaşmaya ve dayanışmaya çağırıyorum. Zira bugün, kalbimizle fıtratımızı, aklımızla vicdanımızı bütünleştirmeye, insanı insanla buluşturmaya, insanı tabiatla barıştırmaya her zamankinden daha çok muhtacız.
Hutbemin sonunda bu şerefli mekândan bütün dünyaya seslenmek istiyorum:
Ey insanlar!
Ayasofya Camii'nin kapıları, tıpkı Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmet ve diğer camilerimiz gibi, hiçbir ayrım gözetmeksizin Allah'ın bütün kullarına açık olacaktır. Ayasofya Camii'nin manevi atmosferinde inanca, ibadete, tarihe ve tefekküre uzanan yolculuk kesintisiz devam edecektir. İnşaAllah.
Cenab-ı Hak, şanlı tarihimizde mümtaz bir yeri, gönüllerimizde müstesna bir değeri olan Ayasofya Camii'ne hakkıyla hizmet etmeyi bizlere nasip eylesin. Ayasofya gibi serâpâ ihtişam olan bir cami-i şerife hakkıyla ihtiram göstermeyi bizlere lütfeylesin. Kültürümüzün ve kimliğimizin korunmasında, Ayasofya Camimizin yeniden ibadete açılmasında emeği geçen herkesi sevdiği ve razı olduğu kullar zümresine ilhak eylesin.