Tarihi insanlık kadar eski olan İstanbul, birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Dört bir yanı surlarla çevrili olan bu eşsiz güzellikteki şehir sayısız kereler kuşatılmışsa da kendini kimseye teslim etmedi. 564 yıl önce, 29 Mayıs 1453 Salı günü, Sultan Mehmet ve ordusu 52 gün süren kuşatma sonunda şehre girdi. Sultan Mehmet, Türk askerlerinin kale burçları dâhil, şehrin her tarafından göklere yükselen tekbir ve ezan sesleri arasında, nihayet Ayasofya'ya geldi. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a girdikten sonra imparator Konstantin'in Sarayını tetkik ederken bu eski beyti hatırlayıp okuduğu söylenir. İşte Fatih Sultan Mehmet Ayasofya duası... son dakika haberi ve detaylar takvim.com.tr'de
AYASOFYA'NIN GİZEMLERİ ŞOKE ETTİ! TIKLA ÖĞREN
FATİH'İN AYASOFYA'DA OKUDUĞU BEYİT NEDİR?
Fatih in istanbul'a girdikten sonra imparator konstantin'in sarayını tetkik ederken bu eski beyti hatırlayıp okuduğu söylenir. farsça olup anlamı "kayzer'in (imparator) sarayında örümcek teşrifatçılık yapıyor, efrasiyab'ın yerinde hakimiyet davulunu da baykuşlar çalıyor (ya da efrasiyab'ın yerinde baykuşlar nöbet tutuyor)" imiş.
İşte o beyit...
perdedari mikoned der kasr-ı kayzer ankebut bum nevbet mizedend der târem-i efrâsiyâb.
Açıklaması: Kayser'in kasrında örümcek perdedarlık ediyor, Efrasiyab'ın sarayında da baykuş nevbet çalıyordu.
SULTANIN FETİH GANİMETİ
Artık Ayasofya Camii olarak anılacak olan tarihi yapı, fethin en büyük nişanı ve Fâtih Sultan Mehmet'in fetih ganimetiydi. Fâtih, fetihten sonra kendisine sunulan Bizans servet ve hazinelerinin hepsini reddetmiş; ganimet olarak Ayasofya ile birlikte yedi kiliseyi kabul etmeye razı olmuştu.
KİLİSEDEN CAMİYE DÖNÜŞ
Fâtih Sultan Mehmet, muhteşem mabedin, üç günde, Cuma gününe kadar, camiye dönüştürülmesini emretti. Önce Hristiyanlığa ait kutsal eşyalar dışarı çıkarıldı. Mihrap, minber gibi eklemeler hazırlanıp tamamlandı. 1 Haziran Cuma günü erkan-ı devletle Ayasofya'ya gelen Fâtih, ilk Cuma namazını kıldı. Minbere çıkan Hoca Akşemseddin de hutbe okudu.
KIYAMETE KADAR KALACAK
Fethin timsali olan Ayasofya'yı, kıyamete kadar cami olması şartıyla vakfeden Sultan Fatih, caminin vakfiyesine şu duasını da eklemeyi ihmal etmedi: Benim bu mabedim, dünya durdukça cami olarak kalacaktır. Her kim benim bu mabedimi camilikten çıkarıp başka bir şeye çevirirse; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun! Onlar, hiç hafiflemeyen bir azabın içinde kalsınlar! Öyle ki, yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiç kimse bulunmasın!.. Fâtih, ganimet olarak kendisine bağışlanan Ayasofya'yı tadil ve tamir ettirip, güneybatı köşesine ahşap minare yaptırdı. Ayasofya'nın tapusunu üzerine kaydettirdi. Tam 481 boyunca ezanlar, kametler, tekbirler, Kur'an tilavetleri kubbesinde çınlayıp durdu…
AYASOFYA'NIN KIBLEYE ÇEVRİLMESİ
Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettikten sonra ilk cuma namazını Ayasofya'da kılacakmış. İmamlığa geçtiğinde ilk iki tekbirde namazı bozmuş, üçüncüde tekbir getirmiş ve ilk cuma namazını kıldırabilmiş. Bunun nedenini merak eden ahali sorunca Fatih Sultan Mehmet: "İstedim ki namaz sırasında bana ve bütün cemaate Kabe görünsün! Bu niyetle birinci ve ikinci tekbirlerde Kabe görünmeyince namazı bozdum, ancak üçüncü tekbirde gözlerimin önüne geldi" demiş. Cemaat bunun sebebini Akşemsettin'e sorduğunda o şunları söylemiş: "Hz. Hızır saf tutmak için gelirken Terler Direğ'e parmağını soktu ve Ayasofya'nın yönünü kıbleye doğru çevirdi. Ondan sonra da namaza durdu. Böylece padişah üçüncü kez tekbir getirdikten sonra Kabe'yi tam karşısında gördü."
AYASOFYA'NIN HALILARI
Manisa'da dokunan halı, turkuaz renk tonlamaları ve Ayasofya'nın iç mimarı tasarımına uygun desenleriyle dikkat çekiyor.
AYASOFYA HAKKINDA BİLGİ
Bizans döneminde Ayasofya, büyük bir "kutsal emanetler" zenginliğine sahipti. Bu emanetlerden biri de 15 metre yüksekliğindeki gümüş ikonostasisti. Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve Ortodoks Kilisesi'nin bin yıl boyunca merkezi olan Ayasofya, 1054 yılında Patrik I. Mihail Kirularios'un Papa IX. Leo tarafından aforoz edilmesine şahitlik etmiş olup bu olay, genel olarak Schisma'nın, yani Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasının başlangıcı sayılır. 1453'te kilise camiye dönüştürüldükten sonra Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet'in gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenlerse olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler, bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami, müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Günümüzde görülen Ayasofya binası, aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan "Üçüncü Ayasofya" olarak da bilinir. İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır. Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya'nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde birçok kez çökmüş, Mimar Sinan'ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir.