Türkiye 1 haftadır Uşşaki Tarikatı'nın şeyhi olduğunu iddia eden "Fatih Nurullah" takma adlı Eyüp Fatih Şağban'ın 12 yaşındaki kız çocuğuna yönelik alçak istismarını konuşuyor. Şağban, layık olduğu yerini, yani cezaevini boylasa da alçakça taciz üzerinden hem 500 yıllık Uşşaki Tarikatı, hem de tüm tarikatlar hedef tahtasına konuluyor. Peki kendisini 'Mehdi' ilan eden, "Elimi öpen cennete gider" diyecek kadar İslam'dan uzak olan Eyüp Fatih Şağban kimdir? Bu sorunun cevabını ararken; karşımıza 28 Şubat sürecinin karanlık yüzleri Ali Kalkancı ve Müslüm Gündüz, yabancı istihbarat örgütlerinin kontrolündeki Fetullah Gülen gibi bir profil çıkıyor.
TARİKATLARDAN KOVULDU
Sivas'ta doğup ailesiyle birlikte İstanbul'a göçen, liseyi burada okuyup güreşe merak salan Şağban, eğitimini Spor Akademisi'nde tamamlıyor ve güreşte bazı dereceler elde ediyor. Akademi yıllarından sonra tarikatlara merak saran Şağban, Nakşibendi tarikatının bir koluna intisap edip bir süre ders alıyor, ama iddiaya göre şeyh olma hırsı ve edep dışı davranışları nedeniyle tarikattan uzaklaştırılıyor. Bu defa rotayı Uşşaki Tarikatı'na çeviren Şağban, merkezi İstanbul-Kasımpaşa'daki tarikata girerek Sıddık Naci Eren Hocaefendi'nin sohbetlerine katılmaya başlıyor. Bizzat tanıklık edenlerin verdiği bilgilere göre daha ilk günlerden uygunsuz davranışları ile dikkat çeken Şağban, uyarılara rağmen davranışlarını değiştirmese de "kapına geleni çevirme" düsturuyla tarikattan atılmıyor. Gözünü şeyhlik postuna diken Şağban, ilerleyen zamanlarda kendi dergahını açmak için Eren Hocaefendi'den icazet istiyor. Ancak yeterli olgunluğa erişmediği gerekçesiyle istediği verilmeyince, bu defa Eren'e saygısızlık ediyor ve buradan da kovuluyor.
İCAZET İÇİN ÜLKE ÜLKE DOLAŞTI
Şağban'ın çakma şeyhliği bundan sonra başlıyor. Türkiye'de kendisine icazet verecek şeyh bulamayınca soluğu yurtdışında alıyor. Hindistan taraflarına gidiyor, yine kimseden icazet alamayınca Kuzey Afrika yolunu tutuyor. Burada da istediğini alamıyor ve tekrar Türkiye'ye dönüyor. Bu kez adresi daha önce kovulduğu Uşşaki Tarikatı'nın Çorum'daki kolu oluyor. Burada İbrahim İpek Hoca'nın cemaatine katılıyor. Uşşaki Tarikatı'nın merkezi konumundaki Kasımpaşa'daki Asitane, Çorum'a bir mektup yazarak kovulan Şağban'ın tarikata kabulünün usulen yanlış olduğunu ifade ediyor. Bu süre zarfında İpek Hoca vefat ediyor. İddiaya göre bu durumu fırsata çeviren Şağban, "İpek'ten icazet aldım, bu yol bana kaldı" diyerek şeyhliğini ilan ediyor. İpek Hoca'nın ailesi Kasımpaşa'daki tarikat merkezine gelip icazet verilmediğini ifade etse de durum değişmiyor, o yoluna devam ediyor.
PARA KAYNAĞI KÖRFEZ'DEN
Şağban şeyhliğini garantiye almak için başka kollardan da icazet alma arayışına giriyor. Çakma şeyhin bir sonraki hamlesi Kasımpaşa'daki Uşşaki Asitanesi'ni devre dışı bırakmaya çalışmak oluyor. Asitane'nin 50-100 metre ötesinde bir bina satın alarak kendi dergahını kuruyor. Bu sayede hem mürid devşirmeye çalışıyor, hem de yurtiçi ve yurtdışındaki tüm toplantılarda kendini "Biz Kasımpaşa'daki Uşşakileriz" diye tanıtıyor. Dergahını kurmadan önce küçük bir esnaf olan Şağban'ın tarikatı kısa sürede ilerletmek, binalar satın almak için parayı nereden bulduğu meçhul. Resmi olarak belgelenemese de kaynağın Körfez ülkeleri ve Almanya'dan geldiğini iddia edenler var. Kendi mürşitliğini ilan ettikten sonra tıpkı Fetullah Gülen'i andıran rüyalarla takipçi sayısını artırıyor. İşi "Elimi öpen cennete gider" demeye kadar vardırıp mehdiliğini ilan edenler kervanına o da katılıyor.