Doğu Akdeniz'de ciddi bir gerginlik yaşanıyor. Fransa bu gerginlik içinde Türkiye düşmanlığı yapıyor. Macron'un Türkiye karşıtlığı ve Doğu Akdeniz konusundaki gerginliğinin nedeni nedir?
Burada ben üç başlık altında işe bakıyorum. Birincisi içeride Macron fevkalede zorda. Bu güne kadar bir Cumhurbaşkanı için yüzde 82 menfi kamuoyu araştırmasında çıkmamıştı. Macron'un içeride ekonomik açıdan sorunu var, Sarı Yelekliler de sokaklardalar... Ne sözlerini tutabildi ne de herhangi bir şekilde üstesinden gelebildi. Dolayısıyla bu koşullar altında dışarıya dönük bir politika izleme noktasında bir tercih olarak Türkiye karşıtı politika izlemeye başaldı.
İkincisi Fransa 26 yıl süreyle. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Milletler Cemiyeti tarafından mandater (mandacı) olarak Suriye'de görev yapmıştır ve bunu da kendisinde de sürekli hak olarak görmüştür. ABD'nin de Suriye'den çekilmekte oluşunu bir ölçüde dikkate alarak kendisini acaba burada ön plana çıkartarak bir güç dengesi içinde söz sahibi ülke konumuna tekrar getirebilir mi politikasına girdi.
Üçüncü husus ise, Türkiye, Irak, Suriye ile birlikte aslında Ortadoğu bütünü itibari ile baktığımız bir güç dengesi içinde mutlaka önplanda dikkate alınması gereken ülke konumuna gelmeye başladı. Burada Amerika ve Rusya ile birilkte Türkiye ile sorunları çözebilmek için devamlı olarak dikkate alınmak zorunda olduklarını hissediyorlar, Türkiye bunu hissettiriyor. Fransa böyle bakıldığında Türkiye kendisi için Doğu Akdeniz'de gücü artan bir rakip olarak değerlendiriyor.
FRANSA TÜRKİYE'Yİ RAKİP GÖRÜYOR
Suriye'ye müdahil olmak istemişti...
Bunun en bariz örneğini de önce önce Suriye'de gördük. Irak ve Suriye meselesi ile ilgili az ama asker gönderdi. İkincisi Libya'da çok daha bariz şekilde ortaya çıktı. Kaddafi'nin ölümünü sağladı. Aslında Kaddafi'nin ölümü için ilk adımı atan Sarkozy'dir. Macron onu daha ileri taşıyarak kendine bağımlı bir Libya, Hafter marifeti ile, oluşturabilir miyim araştırmasına girdi. Bunlar sonuç itibari ile Macron'un Türkiye ile rakip halinde veya güç dengeleri içinde yerini kaybetme endişesi ile harekete geçti.
FRANSA ORTA DOĞU'DA ABD'DEB BOŞALAN YERİ DOLDURMAK İSTİYOR
İkinci Dünya Savaşı sonrasında sömürge ve mandayı anlayabiliyoruz da bugün nasıl olabiliyor?
Fransız İhtilali'nden sonra 19. Yüzyılda 5-6 büyür küçültür imparatorluk dünyayı yönetmiştir. 20. yüzyılda Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ulus devletlerin sayısı o kadar arttı ki, bunu işbirliği çağına döndürmek gerekti. İşbirliği olarak da uluslararası kuruluşlar marifeti ile yeni bir dünya düzeni kuruldu. 21. Yüzyılda bu dünya düzeni de bugün bitmiştir. BM ve hatta NATO çok kutuplu veya çok merkezli yeni dünya düzeninde, ama bu düzen oturmuş ve topyekün dünyayı bir barış ortamına çekebilecek bir dengeyi oluşturmuş değildir. Ama bu ortamda her halukarda 21. yüzyılda herkes ben eski gücümü nasıl elde edebilirim kavgası içine girmiştir. Fransa da bu yönde hareket ediyor. Trump da ilk seçlidiğinde BM Genel Kurulu açılış konuşmasında ilk seçildiğinde ABD menfaatleri ve ötekiler diye söze başlamıştı. Amerika'yı eski gücüne ulaştıracağım demişti. Fransa da bunu yapıyor. AB içinde Fransa Almanya ile liderlik yarışına girdi. Sonuç alamayacağı bir bilek güreşi içinde AB'yi de bu manada kullanmaya çalışan bir ülke. Bunların hepsi tabiatiyle Fransa ile Türkiye'yi karşı karşıyaya getirecektir.
Uzun bir süredir Fransa Türkiye'ye karşı sert tavır almıştı. Macron son günlerde tavır değiştirip Türkiye ile diyalog kurmaya çalışması ne anlama geliyor? Ne oldu, Fransa istediğini yapamayınca Türkiye ile uzlaşmak mı istiyor?
Fransız veAlman basınında okumuş olduğum konular var. Aslında Almanya iyi polisi Fransa kötü polisi oynuyor. Kendi aralarında böyle bir iş bölümü yapıldı. Benim şahsi kanaatim Fransa her halükarda Türkiye ile bu rekabet duygusu içinde Yunanistan marifeti ile bizim üzerimizde baskı kurmaya çalıştı. Bu Yunanistan'ın da işine geldi. Yunanistan'ın askeri ve siyasi açıdan Türkiye ile baş edebilme gücü yoktur, ekonomik açıdan da böyledir. Bu koşullar altında her zaman olduğu gibi ağababalarına döndü tabiri caizse. Dedi ki ben bu işi yapamıyorum gelin bana yardımcı olun. Bu yardım keyfiyetinin temelinde AB yatıyor. Başka bir ifade ile Türkiye'yi AB'den dışlama politikası anlamında bunu geliştirmeye çalışıyorlar. Fransa'nın da bu manada Sarkozy ile başlayan ve giderek gelişen bir tutumu olduğu net. Türkiye'yi AB'ye almayacağız diyor. Tek fark şudur, Sarkozy zamanında Akdeniz Birliği adı altında bir birlik kurulması ve Türkiye'nin burada Fransa ile başat rol üstlenmesi konusunda görüşü vardı. Macron bunu da terk etmiş durumda. Türkiye'ye Doğu Akdeniz'i dar etme gibi politika izlemekte, bunu hedeflemekte. Bir hayal aleminden öteye geçemiyorlar.
BU OLAY DOĞU AKDENİZ DEĞİL ORTA DOĞU MESELESİDİR
Ama bunlardan hiç bir sonuç alamadı?
Bunların hiçbiri olmaz. İmkan ve ihtimal de yok. Bir tek şunu söyleyeyim. Mısır ile Yunanistan bizim Libya'ya yaptığımız münhasır ekonomik anlaşmasına bir cevap olarak Girit, Rodos ve Kıbrıs bölünmüştü bizim inisiyatifimizde bunun devamını şimdi Mısır ile anlaşma yaptı. Düşünün Meis Adası için Mısır bu anlaşmaya rezerv koydu. 10 bin km kare olan bir yerin 40 bin km olan bir kıta sahanlığı olabilme ihtimali yoktur. Buradan hareket edince Yunanistan'ın esas amacı Türkiye'yi kendi karasularına hapsetmek, bunun ötesinde herhangi söz ve güç dengesi, menfaat paylaşımında söz sahibi olmamasını sağlayabilmek şeklinde ortaya çıkıyor. Bunun herhangi bir şekilde ne hukuken, ne siyaseten ne ekonomik açıdan yapılabilirliği vardır. Ne de düşünülmesi dahi mümkündür. 1870 km uzunluğunda Akdeniz'de bir sahilimiz var. Yunanistan'ın Akdeniz'deki tek kara parçası Meis. Buna dayalı olarak Kıbrıs'ı bahane olarak kullanarak Türkiye'yi sıkıştırıyor. Fransa da Yunanistan'ın kendisine yaslanmasını fırsat bilerek Türkiye'yi Yunanistan ile kontrol altına almaya çalışıyor. Fransa'dan bahsediyoruz ama bunu Fransa olarak da değerlendirmemek lazım. ABD de Rusya'yı çevreleyebilme politikası kapsamında Yunanistan'a yakınlaşmaya başladı. Girit'teki üssünü genişletmeye çalışıyor. Dedeağaç boğazlara hakimdir, Rusya'ya karşıdır. Rusya ile ABD doğalgaz konusunda rekabette. Meseleyi Doğu Akdeniz değil Ortadoğu bütünü içnide görmek lazım. Türkiye'nin burada atmış olduğu adımlar ve güç dengeleri içinde bugün kadar gerçekleştirdikleri ciddi bir rahatsızlık olarak ortaya çıkıyor.
ASLAN UYANDI, TÜRKİYE'NİN ELİNDE CİDDİ KOZLAR VAR
Fransa bu emelinden vazgeçip Türkiye'yi dikkate almak zorunda mı kaldı?
Üç şekilde bakmak gerekiyor. Birincisi AB ve ABD Türkiye'yi kaybettiği takdirde Rusya'ya ve Avrasya'ya kaçırılması söz konusu olur. Bu NATO için riskli bir durumdur. Aynı zamanda bu ülkeler için Türkiye'yi kaybetmek Ortadoğu'yu kaybetmeye eşdeğerdir. ABD Ortadoğu'dan çekiliyor Rusya burada hakim pozisyona geçiyor. İkincisi her halukarda AB'den dışlanmış bir Türkiye AB için de handikaptır. Ekonomik açıdan Türkiye onlar için bulunmaz bir pazardır. Avrupa'nın güvenliği Roma İmparatorluğu'nda bile Anadolu'dan başlatılır. Bunu yaparlarsa otomatikman kendi güvenliklerini de riske atacaklarının farkındadırlar. Üçüncüsü de her halukarda AB Türkiye bir yaptırım için Yunanistan ve Güney Kıbrıs bastırıyor. O kadar ki Beyaz Rusya'ya uygulanacak yaptırımları dahi engelleyecek noktaya taşımıştır. Burada işin Türkiye'yi daha çok uzaklaştırmakla iyice çıkmaza sokacağı hususunda Merkel ve Makron'un görüşmeleri var. Merkel iyi polisi oynuyor ama birincisi her halukarda Türkiye'nin elinde ciddi kozlar var. Türkiye'yi sıkıştırıp uzaklaştırmaya kalkarsanız AB de istikbal gözükmüyor, Türkiye başka tarafa kaçar ama elindeki kozları kullanmaya başlarsa herkese rahatsızlık olur. Göç Almanya için kabustur. Türkiye savaş tehdidi altında olursa boğazları kapatabilir. Diğer tarafta sadece kapatmak değil geciktirebilir bir sürü unsur var. Kıbrıs konusunu tahrik ederek bir noktaya taşıdılar. Biz de hava ve deniz üssü kuruyor. Genel olarak Maraş'ı iade etmeme kararı aldık .Kıbrıs'ta da gelişme olduğunu görmek lazım. Biz bugüne kadar Ege başta olmak üzere sıkıntımız olduğunu biliyoruz her zaman için biliyoruz ama bunun savaşla çözümlenecek bir şey değil. Savaş korkunç bir şeydir. Savaşsanız bile masaya oturup barışa gelmeniz lazım. O müzakereyi her halukarda yapacaksınız. Zaten böyle bir çatışmaya Yunanistan ile girmeye kimse istemez. İki kere eşiğine geldik Yunanistan ile o çatışmanın. ABD durdurdu, yine durduracağından eminim. Geri adım atmak gerekiyor Yunanistan tarafından en önemli sorun şurada başlamıştır. Biz bugüne kadar bu sorunları bilmemize karşın çok hadise çıkaracak şekilde davranmadık. Bunun çok nedeni vardı. Bunu yaptığımız takdirde savaşa gidecek ortamı istemiyorduk. Yunanistan üzerinde baskıyı sürdürmek buna karşılık ileri gitmemek gibi bir pozisyondaydık. İlk defa aslanın kuyruğuna bastılar. Aslan uyandı. Bugün bu sorunlar hem hukuk açısından hem siyaseten hem de aynı zamanda Türkiye'nin haklılığını ortaya koyan tüm unsurların ortaya konulması açısından aslanı uyandırmıştır. Türkiye'yi bu politikalarda geriye itemezler. Baskı olursa Yunanistan'ın kaybı olur.
HERKES TÜRKİYE'NİN KARARLILIĞINI GÖRDÜ
Ortadoğu'da yeni bir denklem kuruluyor. Masanın kilit taşlarından biri Türkiye diyebilir miyiz?
Kesinlikle diyebilirim. Şu manada Libya'da örneğin bir sürü olay oldu. Moskova'da, Berlin'de Cenevre'de toplantı yapıldı. Suriye meselesinde Cenevre'de toplantı yapılıyor muhalifler İstanbul'dan geçti. Libya konusunda da Türkiye tüm bu toplantılara başat güç olarak davet edildi. Buradaki mevcuduyetimiz aynı zamanda güvenlik sorunları ile bütünleştiği için hayati önemdedir. Herkes burada Türkiye'nin kararlığını gördü. Aslanın kuyruğuna basıldı, aslan uyandırıldı dememizin nedeni budur. Biz artık oturup da başkaları bize emrettiği veya bir şey istediği için yapmamak noktasına gelmiş durumdayız. Bu da iç politikadaki tüm zaaflara rağmen dış politikadaki şu ana kadar gerçekleştirilmiş gelişmelerin yarattığı zaaflara rağmen Türkiye'nin mutlaka yapması gerektiği üzerinde ulusal bir mutabakat sağlayan bir konum haline gelmiştir. Bu da önemlidir.
NASIL OLUYOR? / ALİ DEĞERMENCİ