Abdulkadir Selvi'nin konuya ilişkin dikkat çeken yazısı şöyle:
Bülent Arınç'ın bir zamanlama sorunu var.
Yanlış zamanda yanlış mesaj veriyor.
FETÖ'nün Erdoğan'ı tasfiye süreci başlattığı dönemde, "Üstüme cübbeyi tekrar geçirmeyi arzu ediyorum" diye çıkış yaptı.
12 Eylül'de darbe karşıtı davaların avukatı ve 28 Şubat'ta yürekli bir mücadele vermiş biri olarak 15 Temmuz gecesi gümbür gümbür konuşması gerekiyordu. Sustu. "Silahlı terör örgütünün Fetullahçı olduğunu o gece öğrendim, bana ahmak diyebilirsiniz" itirafında bulundu.
Damadı FETÖ'den tutuklanmışken o çıktı, "KHK bir faciadır. Evime temizlik yapmaya gelen Daire Başkanlığı'ndan ihraç edilmiş bir kadın gördükçe, eşi polis ihraç edilmiş bir başka kadını gördükçe ben yerin dibine geçiyorum" diye konuştu.
CUMHUR İTTİFAKINI SARSIYORDU
Son çıkışı ise neredeyse cumhur ittifakını çatırdatıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok kızdığı söyleniyor. Zaten bu açıklamasına yansımıştı. "Fitne" dedi, "Geçmişte birlikte çalıştığımız kişilerin şahsi ifadeleri Cumhurbaşkanlığı'yla ilişkilendiremez" dedi, "Yasin Börü'nün katilleri hiçbir zaman Tayyip Erdoğan tarafından savunulamaz" dedi, "Kavalalarla birlikte olamayız" dedi. Daha ne desin?
Bülent Arınç, FETÖ'yle mücadele sürecinin başından itibaren yaptığı açıklamalarla zaman zaman Erdoğan'la karşı karşıya geldi.
Bu onun özgül ağırlığını zayıflattı.
Ak saçlı bir siyasetçi olarak AK Parti'ye yapacağı katkıyı engelledi.
AK Parti'yi kuran üç isimden biriydi Bülent Arınç.
AK Parti'nin ilk Meclis Başkanı oldu.
Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme geldiğinde akla gelen üç isimden biriydi. Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Recep Tayyip Erdoğan'dan biri denildi. İkisi Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu.
Bülent Arınç'ın siyasette fırtınalar kopartan Habertürk'teki konuşmasını izlerken, "Eyvah" dedim. "Yine yanlış zamanda yanlış mesajlar veriyor" diye düşündüm.
Bu düşüncemi arayan meslektaşlarımla paylaştım. Erdoğan'ın düşüncesini seslendiriyor diyenlere itiraz ettim.
İş sonunda Arınç'ın YİK'ten istifası noktasına kadar geldi.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ'NİN LİDERLİĞİ
Türkiye reform sürecine girmişken, Bülent Arınç'ın çıkışı ile bir yol kazası yaşanabilirdi. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, zamanında hamle yapmasa bugün cumhur ittifakındaki çatlağı tartışıyor olabilirdik. Erdoğan, Arınç'ı değil, cumhur ittifakını tercih etti. "Sayın Bahçeli'ye ve tüm MHP camiasına, 15 Temmuz darbe girişimi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi başta olmak üzere, ülkenin ve milletin menfaatine olan her hususta yanımızda bulundukları için bir kez daha şükranlarımı sunuyorum" dedi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli ise "Sayın Cumhurbaşkanımızla hukukumuz Türkiye düşmanlarının kafalarının almayacağı kadar tutarlı, dengeli, hesapsız, plansız, ilkeli, karşılıklı hürmet ve muhabbete dayalıdır. Kara kediler başka yerde dolaşsın, müfsit çakallar başka mahfillerde at koştursun. Cumhur ittifakı Türkiye'nin yegâne umudu, yedi düvele karşı güvencesidir" diye konuştu.
CUMHUR İTTİFAKI GÜÇLENDİ
Bu süreç, cumhur ittifakına zarar verebilirdi. Ama tam aksine, iki liderin feraseti sayesinde cumhur ittifakı bu süreçten yara almadan çıktı. Hatta yeniden bir iman tazelenmiş oldu.
İSTİFASI GEREKLİ MİYDİ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, sert çıkışından sonra Arınç'ın Cumhurbaşkanı YİK üyeliğine devam etmesi doğru olmazdı. Siyasette en önemli şey, itibardır. YİK üyeliği uğruna susması itibarını zedelerdi. Arınç Meclis Başkanlığı, başbakan yardımcılığı gibi görevler yapmış, AK Parti'yi kuran önemli isimlerden biriydi. Bu yaşananlara rağmen YİK üyeliğine devam onu rencide ederdi. Doğru olanı yaptı.
İSTİFA DİLİ YAPICIYDI
Yiğidi öldür hakkını yeme. Bülent Arınç, istifayı seçti ama bunun için doğru bir yol izledi. Sosyal medyadan paylaşmak yerine önce Erdoğan'la görüşmeyi tercih etti. İstifa açıklamasında yapıcı bir dil kullandı. "Kurul üyeliği görevimden ayrılma talebimi Sayın Cumhurbaşkanımıza ilettim ve kendileri de bunu uygun gördüler. Karşılıklı iyi niyet temennileriyle helalleştik ve görevimden ayrıldım" dedi.
İSTİFA SÜRECİNDE NELER YAŞANDI
Şimdi gelelim işin perde arkasına... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sert konuşmasından sonra Bülent Arınç, istifa kararı alıyor. Ancak bunu kamuoyuna açıklamadan önce Cumhurbaşkanı ile görüşmeyi tercih ediyor. Erdoğan'ın programın tümünü izlemesinin mümkün olmadığını, konuşmasının bazı bölümlerinin iletildiğini düşünüyor. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş isimlerinin telaffuz etmesinin yanlış olduğu özeleştirisinde bulunuyor ama programın tamamı hakkında Cumhurbaşkanı'na bilgi vermek istiyor. Pazartesi günü görüşmek için randevu talebini iletiyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya'nın Akdeniz'deki Türk kargo gemisine yaptığı haksız müdahale nedeniyle süreci İstanbul'dan takip ediyor. O nedenle Ankara'ya salı günü geliyor.
İŞTE O KONUŞMA
Randevu talebi Arınç'tan geliyor ama Cumhurbaşkanı telefonla arıyor. Karşılıklı olarak diyalogların yaşandığı bir görüşme gerçekleşiyor. Arınç, "Ben isimler konusunda konuştuğum için yanlış yaptım. Onu kabul ediyorum. İsimler üzerinde konuşmamalıydım. Ama ben sadece bunları söylemedim. 4 saatlik programda şunları da anlattım" diye bir özet yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan sabırla dinliyor. Arınç, "İsimler üzerinde konuşmakla hem partiye, hem size, hem cumhur ittifakına zarar verdim. Partimden ayrılmayacağım. Ama müsaade ederseniz Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden istifa edeceğim" diyor. Cumhurbaşkanı, "Peki o zaman" diye karşılık veriyor.
Tabii ki zor bir durum. Ancak edindiğim bilgiye göre Arınç ile Erdoğan'ın arasında bir polemik yaşanmıyor. Seviyeli bir konuşma gerçekleşiyor. Netice itibarıyla bir istifa konuşması ama karşılıklı olarak bir kırgınlık ifadesi kullanılmıyor.
AK PARTİ'YE SOSYAL MEDYADAN AYAR VERMEYE ÇALIŞANLAR
Arınç, YİK'ten istifa etti ya birileri AK Parti'den de istifa etmesi için sosyal medyadan kampanya başlattı. Onların şunu öğrenmesi lazım. Recep Tayyip Erdoğan sosyal medyadan yönetilecek bir lider değil. Kimse sosyal medya üzerinden AK Parti'ye ayar vermeye kalkışmasın. AK Parti'nin lideri Erdoğan'dır. AK Parti'yi Erdoğan yönetir. 18 yıldır iktidarda tuttuğuna göre de iyi yönetiyor demektir.