Başkan Erdoğan'ın ödül töreninde yaptığı açıklamalarından satır başları şöyle:
Bugün gönlüne yansıyan ilhamları bizlerle cömertçe paylaşan sanatçılarımız için bir aradayız. Uzun tarih sayfalarında bazen renklerle, desenlerle, taşlarla, seslerle medeniyetler inşa ediyor, çağları çağlara bağlıyorlardı.
EVRENSEL OLANI KUCAKLAYAN BİR ANLAYIŞLA HAREKET ETMELİYİZ
Üzerinde yaşadığımız şu topraklar, şu bereketli Anadolu, sanat üretimi için büyük bir klasör gibidir. Göbeklitepe'den, Roma'dan, Selçuklu'dan bugüne katman katman kültür barındıran zamanın ruhu u topraklarda iftiharla yaşamaktadır. Bugün dünya müzelerini dolduran tarih hırsızlığını gösteren eserlere bakın. Evrensel olanı kucaklayan bir anlayışla hareket etmeliyiz.
SANATÇILARA DİKKAT ÇEKEN MESAJ
Sanat teorilerinin çöktüğü, sanat hırsızlıklarının yüzlere vurulduğu bir çağda yaşıyoruz. İşte bu çağda ülkemiz geleceğin sanat mevhumlarının payandalarını da temellendirecektir. Biz o sanatçıyı bekliyoruz. Beklediğimiz o sanatçı önce kendisi olacaktır. Davasını sanatıyla ifade edecektir. Vaktini ve enerjisini dünyanın iyiliği adına ürettiği eserlerle gösterecektir.
Beklediğimiz o sanatçı slogan atarak kendini göstermeye çalışmayacak, başarılarıyla dünyanın en muhteşem salonlarında ayakta alkışlanacaktır. Beklediğimiz o sanatçı ait olduğu milleti hor görüp sürekli şikayet etmek yerine kendi sanatını sürdürecektir. Beklediğimiz o sanatçı muhalefetini sosyal medya hesabından savurduğu siyasi polemiklerle değil kanatlanıp uçurduğu sanatıyla gösterecektir. Bu sanatçıyı benim kadar aziz milletimin de beklediğine inanıyorum.
Bu sanatçı belki evimizin çocuğudur, belki bir komşumuzdur, belki bu salondadır. Her neredeyseniz bilin ki bu millet estetik manada küllerinden dirilmek için sizi bekliyor. Gelin ve geç kalmışlığımızı medeniyete yöneltin. Gelin Türkiye'nin gücüne birlikte güç katalım.
BİZİM ŞİİRİMİZİ DİNLEYENLER MEDENİYETİMİZİN İNCELİKLERİNİ DAHA YAKINDAN TANIMA FIRSATI BULMUŞTUR
Her yıl bu anlayışla ödül verilecek isimleri belirliyoruz. Eğer bu topraklarda doğu-batı sentezi mümkünse bunu kişiliğinde gerçekleştirebilen insanlardan biri Saadettin Ökten'dir. Derslerinde olsun, dost meclislerinde olsun onun dilinden bizim şiirimizi dinleyenler medeniyetimizin inceliklerini daha yakından tanıma fırsatı bulmuştur.
Özdemir Erdoğan ilhamını kendi birikimimizden alarak yarım asrı aşkın zamandır müzik icra eden bir müzisyendir. Toplumun bütün kesimlerine aynı heyecanı aktarmaya çalışmıştır.
İsmail Kara, İslami ilimlerde özgün çalışmalarıyla adından söz ettiren bir hocamızdır.
Derviş Zaim, Türk sinemasının milli bir kimlikle varlığını sürdürebilmesi için büyük mücadeleler veren bir sanatçımızdır.
İbrahim Tenekeci, dilinde ve üslubunda her zaman sadeliği hissettiğimiz kardeşimize edebiyat ödülünü takdim edeceğiz.
Eskiden bir çok ilimde ihtisas sahibi olanlara Hezarfen derlerdi. Necmettin Okyay 20. asrın hezarfenlerindendir. Hocamız ebruda kendi geliştirdiği yöntemle Necmettin Ebrusu denilen bir yöntemin sahibidir.
ÖDÜL SAHİPLERİ
Türk kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunan, Türkiye'nin kültür ve sanatının yücelmesine çalışan, özgün eserleri veya hizmetleriyle üstün kabiliyet gösteren kişi veya kurumlara verilen "Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri"nin bu yılki sahiplerini belirlemek üzere yürütülen titiz çalışma tamamlandı.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında bu yıl koleksiyoner Mehmet Çebi ödüle layık görülürken, "vefa" ödülünün de Necmeddin Okyay'a verilmesi kararlaştırıldı.
Bu yıl "kültür tarihi" ödülüne Sadettin Ökten, "sosyal bilimler" ödülüne İsmail Kara, "edebiyat" ödülüne İbrahim Tenekeci, "sinema" ödülüne Derviş Zaim, "müzik" ödülüne ise Özdemir Erdoğan layık bulundu.
MEHMET ÇEBİ KİMDİR?
Mehmet Çebi, 1968 yılında İstanbul Süleymaniye'de doğdu. Namık Kemal ilk okulundan sonra Bakırköy İmam Hatip Lisesinden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyal Siyaset Bölümünde master yaptı.
1990 yılından itibaren kurmuş olduğu Çebi Antik Şirketi ile profesyonel olarak sanat eserleri ve antika alım satımına başladı. 2000 li yılların başında İstanbul Antik Sanat Müzayede Evi ve Galerisini kurarak sanat faaliyetlerine devam etti.
Hat Sanatı ve Çağdaş Hilye-i Şerifler ile ilgili olarak koleksiyonlar oluşturdu. Yurt içi ve yurt dışında 30 adet konuyla ilgili en büyük Sergi ve tanıtım organizasyonları yaptı.
2015 yılında kurmuş olduğu İstanbul Sanat ve Medeniyet Vakfıyla dünyadaki ilk olan Hilye-i Şerif ve Tesbih Müzesini Süleymaniye'de açtı.
İstanbul Sanat ve Medeniyet Vakfının Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmaya devam eden Mehmet Çebi İstanbul Antik Sanat firmasıyla da sanat ticareti faaliyetlerine devam etmektedir.
El sanatları ve kitap sanatları ustası Necmeddin Okyay, 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında vefa ödülüne layık görüldü.
NECMEDDİN OKYAY KİMDİR?
Mehmed Necmeddin Okyay, 28 Ocak 1883'te doğdu, 5 Ocak 1976'da hayata gözlerini yumdu.
Necmeddin Okyay, hattat, ebru sanatçısı, kemankeş, gül yetiştiricisi, tuğrakeş ve is mürekkebi imali , aharcılık (kâğıt perdahcısı "parlatma"),mücellidlik (cilt yapımı) gibi kitap sanatları ustası, imam ve hatipti.
Pek çok sanat dalında bilgisi, yetkinliği ve ustalığı ile Hezârfen unvanıyla da tanınmaktadır. Ebru sanatında Necmeddin üslubunu oluşturmuştur.
Üsküdar'daki Valide-i Cedid Camii'nde imam ve hatip olan babasının 1907'deki vefatı sonrası aynı camide aynı vazifeyi üstlendi ve görevlendirildiği kırk yıl boyunca buradaki görevini sürdürdü.
Ravza-i Terakkî Mektebi'nde okudurken hat muallimi Hasan Talat Bey'den rik'a, divanî, celî divanî yazılarını öğrenerek icazet aldı.
İlerleyen yıllarda Nuruosmaniye Medresesi'ndeki Filibeli (Bakkal) Hacı Ârif Efendi'den ders aldı ve celî üstadı Hattat Sâmi Efendi'den ta'lik hattını öğrendi; 1905 yılında bu yazı türünden, 1906 yılında ise sülüs-nesih yazılarından icâzet alarak hat sanatındaki bilgi ve yeteneğini geliştirdi.
Bu yeteneği ile 1957'de devrin ünlü hattatlarından Mehmet İlmî Efendi ve oğlu İsmail Hakkı Altunbezer'in mezar kitabesini celî ta'lik hatla yazıp hazırladı.
Okulda hat derslerine devam edemeyince ebru sanatına merak saldı ve Özbekler Tekkesi şeyhi Hezarfen İbrahim Edhem Efendi'den ebru sanatını, kâğıt boyama ve aharlama (perdah) usullerini ve hatta ince marangozluğu öğrendi.
Bu arada Konyalı müderris Mehmed Vehbi Efendi'den is mürekkebi imalini,Sultan Abdülaziz'in okçubaşısı Seyfeddin Bey'den kemankeşliği öğrendi ve Kaptanpaşa Camii imamı Ahmed Nazîf Efendi'den aşere ve takrîb, Çinili Camii imamı Nûri Efendi'den ilmiye icâzetnâmelerini aldı. Medresetü'l-Hattatin'den mezun oldu; burada hocalık da yapmıştır.
Eski kitapların tamirini ve yeni cilt yapımını öğrenen Okyay, bu sanatıyla eski eserlerin tamirinde çalıştı ve yeni eserler için özel ciltler hazırladı. Soyadı Kanunu çıktığında "Okyay" soyadını alarak kemankeşlik ve okçuluğa olan sevgisini soyadına da taşıdı. Okyay, vakıf arazisi olan Okmeydanı'nın ilki 1920'de, ikincisi 1940'ta olmak üzere satışını Devlet Şûrası'na kadar takip ederek ve mahkemede "Burası benim (okçuların) malımdır. Fatih burayı okçulara vakfetti." diyerek, vakfiyeden örneklerle satışını önlemiştir.
Bahçesinde özel merakı olan gül yetiştiriciliği neticesinde 444 farklı çeşit gül yetiştirdi.
Süheyl Ünver bu merakı sebebiyle kendisini "gül çapkını" diyerek latife etmiştir. O dönemde yapılan gül yetiştiriciliği yarışmalarından ödüller almıştır.
Necmeddin Okyay'ın bir meziyeti de kimin olduğu bilinmeyen ve imzasız olan hat eserlerinin kime ait olduğunu büyük bir isabetle tayin edebilmesiydi. Ayrıca taklit yeteneği de olan Okyay, pek çok şiveyi ve kişinin konuşma tarzını taklit edebilmekteydi.
Hezârfen Okyay özellikle ebru sanatında ilk kez denenen ve zamanla kendi adıyla anılacak bir üslup geliştirmiştir. Necmeddin üslubu denilen bu ebru üslubunda, o döneme kadar uygulanması düşünülmemiş olan lale, sümbül, fulya, karanfil gibi çiçek desenlerini ebruya uygulamıştır.