Asya'daki ve Uzak Doğu'daki İngiliz hakimiyeti gittikçe artıyordu. Bu hakimiyetin başında da Doğu Hindistan Şirketi vardı. Şirket, afyon ticaretini kullanarak hegemonyasını artırmıştı. Hong Kong'un İngiliz kolonisi haline gelmesinin nedeni yine bu ticaretti.
Britanya İmparatorluğu'nun bir parçası haline gelen Hong Kong, 1861-1898 döneminde önemli ölçüde genişlemişti. 1861'de Kowloon Yarımadası, İkinci İngiliz-Çin savaşının (II. Afyon Savaşı) sonunda İngiltere'ye bırakıldı. 9 Haziran 1898'de imzalanan Pekin Konvensiyonu ile New Territories de 99 yıllığına Britanya'ya terk edildi.
Hong Kong'un İngiliz hâkimiyetine girmesinden sonra adanın nüfusu hızla arttı. Adaya ilk yerleşenler ise tüccarlardı. Bunlar arasında Osmanlı tebaasından Musevi tüccarlar, tefeciler ve Osmanlı Donanması'ndan sürgün edilen eski bir amiral de vardı. Hatta İngiliz İstihbarat Servisi Osmanlı'dan gelenleri belirleyip TOP SECRET (ÇOK GİZLİ) bir yazı ile Hong Kong'un İngiliz valisine göndermişti. Bu rapora göre Hong Kong Adası'nda Osmanlı tebaasından erkek, kadın ve çocuk olmak üzere 52 kişi vardı.
Kayda geçenlerden birinin Türk ve Müslüman, birinin Suriye kökenli, ikisinin Rum kökenli Hristiyan olduğu anlaşılıyordu. Listede geriye kalan 22 erkeğin Bağdat asıllı Museviler olduğu görülüyordu. İngiltere'nin listelediği Osmanlı tebaası "Osmanlı pasaportu taşıyanlar" noktasında toplanmıştı. İşte bu listede Sassoon Ailesi'nin fertleri de yer alıyordu.
Aileyle ilgili "Bağdat'tan yola çıkarak önce Hindistan ve sonra da Uzak Doğu'nun çeşitli ülkelerine ticari kollarla dağıldılar. Kendilerine ait şirket kurdular" şeklinde bir ifade yazılıydı. İngiliz yönetiminin yürüttüğü istihbaratta göze çarpan Sassoon şirketi ve Sassoon adını taşıyan Museviler hakkında çok detaylı çalışmalar yapılmıştı.
Salih Sassoon, zengin bir işadamı, Osmanlı Valisi Ahmed Paşa'nın baş haznedarı ve şehrin Yahudi cemaatinin başkanıydı. Sassoon Ailesi, Iraklı Yahudilerdi. Annesi Amam Gabbai idi. İbranice'de geleneksel bir eğitimin ardından Sassoon, 1818'de Hannah Joseph ile evlendi.
1826'da ölmeden önce iki oğlu ve iki kızı oldu. İki yıl sonra (1812'de doğan ve 1886'da ölen) Farha Hyeem ile evlendi. Çiftin altı oğlu ve üç kızı vardı. David gençliğinde Osmanlı'nın yerel yöneticileriyle kavga edip Hindistan'a Bombay'a kaçtı. Bağdadi Yahudilerinin oraya göç etmesinden sonra Bombay'daki (şimdi Mumbai) Yahudi cemaatinin lideri oldu.
Sassoon, 1832'den sonra Bombay'da ticaret yapıyordu. Başlangıçta İngiliz tekstil firmaları ile Basra Körfezi emtia tüccarları arasında aracı olarak hareket ediyordu ve ardından değerli liman mülklerine yatırım yapıyordu. Doğu Hindistan Kumpanyası, Çin-Hint afyon ticaretini yönetirken Sassoonlar da devreye girdi. Sassoon Çin'in ilk Yahudi tüccarı oldu.
1845'te David Sassoon ve şirket, Şangay'ın İngiliz imtiyazı olacak bir ofis açtı. David Sassoon hızlarını gittikçe büyütüyordu. 1844'te Hong Kong'da bir şube açtı ve afyon ticareti için de The Bund'da Şangay şubesini kurdu. 1860'lara kadar Sassoonlar, Bağdadi Yahudi cemaatine liderlik yaptı. David Sassoon, Haşhaş ve Hit kumaşı satışından kazandığı servetle kendi petrol işini kurdu.
TEBRİZ VE REVAN'I ALDI
Ahmed Paşa, Bağdat Valisi Eyüplü Hasan Paşa'nın oğluydu. İstanbul'da doğmuştu. 1724'te, babasının ölümü üzerine Bağdat Valiliği'ne getirildi. Bu görevle birlikte şark seraskerliğini de üstlenen Ahmed Paşa 1724'te Hemedan'ı aldı. 1726'da Hemedan, Tebriz, Revan ve Tiflis yöresini içine alan geniş bir bölgeyi Osmanlı topraklarına kattı.
1734'te Halep'e, sonra da Rakka'ya gönderildi. Bu sırada Köprülüzâde Abdullah Paşa'nın ölümü üzerine tekrar şark seraskerliğine getirildi ve Nâdir Şah'la bir mütareke yaptı. 1736'da ikinci kez Bağdat Valisi oldu. İran sınırındaki Baban sancağı hâkimi Selim'e karşı yaptığı seferden dönerken vefat etti; Bağdat'ta İmâm-ı Âzam Türbesi civarında defnedildi.
TÜRKİYE'YE ÇAĞIRDI
Almanya'daki zulümden kaçıp Türkiye'ye gelen ve Edirne Başhahamı olan Yahudi İzak Sarfati, 1454'te Orta Avrupa'daki dindaşlarına bir mektup göndererek hilalin altında yaşayanların haçın hakimiyeti altında yaşayanlara kıyasla çok daha talihli olduklarını söyledi.
Türkiye'ye gelmelerini istedi: "Burada en iyi elbiseleri giyebilirsiniz. Burada herkes kendi asma ve incir ağacının altında oturabilir" dedi. 16'ncı yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı'ya Orta ve Doğu Avrupa'dan da Yahudi göçü başladı. Bu ülkelerden gelen Yahudiler "Aşkenazi" diye adlandırılır. Yahudiler'in Türkiye'ye göçü sonraki asırlarda da devam etti.