'ŞEHİT OLDUĞU GÜN ANNESİNİN GÖSTERİYE GELMESİNİ İSTEMEDİ'
Acılı baba Mehmet Gençcelep, eşinin bir süre önce oğlunun yanına gittiğini anlattı. Gençcelep, "Annesi hastaydı. Hastanedeki kontrolünden çıktı. Çıkınca oğlum bana 'Baba, annemi yolla yanıma gelsin' dedi. Hiç bekletmedim evladımı. Annesini istedi diye hemen yolladım. İyi ki de gitmiş annesi. Kaza yaşanmadan bir gün önce annesine 'Anne gösterim var, oğlum Kayra'yı da al gel gösterimi izleyin' demiş. Annesi gidip izlemiş gösteriyi. Kaza yaşandığı günde annesi tekrar gidip izlemek istemiş. Ama oğlum, 'yok anne, bugün gelme' demiş. Sanki anlamış gibi olacakları" diye konuştu.
'ATLAMAYA VAKTİ KALMADI'
Oğlunun doğa ile iç içe olmayı sevdiğini söyleyen Gençcelep, "Oğlum yaylayı, doğayı, köyü tarlayı çok severdi. Gelmeden önce hep arardı kuzenlerini, arkadaşlarını nasıl zaman geçireceklerini ayarlardı. Her gün görüntülü konuşurduk. En son 1,5 ay önce buradaydı, o zaman onu canlı canlı görmüştüm. Uçak, insanların yoğunlukta olduğu alana düşmesin diye kendini feda etti benim oğlum. Uçağın yönünü değiştirdikten sonra atlamaya vakti kalmadı" dedi.
ARKADAŞLARI OKUL NUMARASINA DİKKAT ÇEKTİ
Şehit Hava Pilot Yüzbaşı Burak Gençcelep'in eğitim gördüğü Hava Harp Okulu'nda numarasının '2704' olduğu ortaya çıktı. Pilotun şehit olduğu tarih olan 7 Nisan (7.04.) ile okul numarası arasındaki benzerliğe dikkat çeken arkadaşları üzüntülerini dile getirdi.
Şehit pilotun mesai arkadaşı Gökhan Külekçi de, "Burak 7 Nisan tarihinde yani şehit oldu. Burak'ın okul numarası 2 bin 704, yani 2'nci filonun 704 numaralı öğrencisi idi. 7.04 tarihinde harp okulu numarasında şehit oldu. Allah sevdiği kullarını erken yanına alır derler. Burak hem çok yetenekli bir pilot, hem de çok iyi bir insandı. Ölüm ona hiç yakışmadı, çok hayat doluydu. Ama şehitlik mertebesi de en çok yakışan isimlerden biri oldu. Harp okulundaki öğrenci numarası ile şehit olduğu tarihle olan benzerlik bir işaret gibi. Biz arkadaşları onu asla unutmayacağız. Adını hep yaşatacağız" diye konuştu.
'DOLU DOLU YAŞAMAK İSTERDİ'
Şehidin dayısının oğlu Hasan İbişoğlu ise, "Biz kardeş gibi büyüdük. Çok acele ederdi. Dolu dolu yaşamak isterdi. Bir dakikasını boş bırakmazdı. Hemen organize olur, bir şeyler yapar, güzel vakit geçirirdik. Hep derdim, neden bu kadar acele ediyorsun diye. Sanki kısıtlı vaktinin olduğunu bilir gibiydi. Bizim sülalemizde hiç şehidimiz yok. Lafı olurdu bazen, 'neden şehidimiz bizim yok' dedim. O da omzuma vurarak usul usul 'belki ben olurum şehit' derdi. Sus derdim. Daha yolun başındayız. O bizim kardeşimizdi. En son şubat ayı 15'inde görüştük. Trabzon'a gelmişti. Yayladan fotoğraf atıyordu 'kar var, gelin oynayalım' diye. Yarım metre karda top oynamak isterdi. Yetişemezdik onun hızına, enerjisine" şeklinde konuştu.