"8 Haziran'da bu gazetelerin hepsine el koyacağız!"
Bahsettiği FETÖ'cü gazeteler değildi elbet; onlar basın özgürlüğüne dahildi. "Biz" değiliz!
15 Temmuz'a gelelim. O gece FETÖ'nün şehit etmek istediği lider Erdoğan; tankları açıp yol verdiği lider ise Kılıçdaroğlu idi. Nitekim CHP, önce 15 Temmuz darbesine "tiyatro" ve "kontrollü darbe" dedi. Ardından da "Masumlar içeride" propagandası yapmak için "Adalet Yürüyüşü" başlattı. FETÖ'cü kim varsa, o yürüyüşte yerini aldı.
Kaseti biraz daha geri sararsanız; 17-25 Aralık'tan bir hafta önceki Kılıçdaroğlu'nun Amerika seyahatini, orada görüştüğü FETÖ'cü örgütleri bulursunuz. 17-25 Aralık tapelerini Meclis kürsüsünden dinletecek kadar şirazesi kayan Kılıçdaroğlu, STV'ye çıkıp "Erdoğan, Malezya'ya kaçacak" bile demişti. 31 Mart, kimin nereye kaçacağını şaşırdığı bir tarihti gerçekten ama Erdoğan için değil!
Biraz daha geriye sararsak Kılıçdaroğlu'nun ta Ocak 2012'den itibaren "Yargıda ve Emniyet'te cemaat yapılanması var diyemem" veya Nisan 2012'de "Cemaat yapılanması var demek için kanıt lazım" sözlerini buluruz.
Zaten kaseti 2 yıl daha geriye sarsak, Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başına getiren "kasete" ve onu çekenlere ulaşırız...
O yüzden 17-25 Aralık'tan itibaren FETÖ'ye bayrak açmış AK Parti'ye ve bu mücadeleyi kâh sesi çıkmayana dek miting yapıp FETÖ'yü halkına anlatarak kâh 6 aylık torununun bile olduğu uçakla direnişin merkezine gelip canı pahasına veren Erdoğan'a söyleyecek tek sözünüz olamaz.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN