"ŞÖYLE SESLENDİ BANA KUDÜS..."
Mektubunda, "Ey Kudüs, ben, ağlayan tek yaşlı göz kalmasın diye üzerinde, ellerimi ve kalbimi taşın altından kaldırmayacağım. Yoksa ağlar Peygamberimin gözleri... Ve Yusuf'un ve Yakup'un gözleri... Ve masum çocukların gözleri..." ifadelerini kullanan Şeker, şu satırlara yer verdi:
"Yetimlik dokunmasın çocukların kalplerine. Namahrem eller değmesin topraklarına. Ben, kalemimden ve ellerimden geldikçe özgürlüğün için çabalayacağım. Bayraklarımız yan yana asılacak bir gün inanıyorum. Bir gün zulmün sahte lambaları patlayacak ve hep beraber asıl ışık veren, sönmeyen güneşi göreceğiz. Envar ile sürura kuşanacak her zerremiz. İnanıyorum. Evet bir ses duyuyorum şimdi, bir nida yükseliyor bana toprakların izinden, seher vaktinin derininden, taş duvarların arasından, Kudüs'ün yarasından...
Kudüs'tü bana seslenen, bildim. Şöyle seslendi bana Kudüs, dökülecek kalemimden:
'Ben, Kudüs'üm, sırt çevirdiler benim duvarlarıma. Peygamberleri öldürdüler avuçlarımda. Aklar düşürdüler gözlerime. Bir Yusuf gömleği gibi gelseydi bana insanlık, görmeye başlardım şehrimin huzurunu... Çocukların kanlı yüzleri yerine, bayramlık giyip güle oynaya koştuklarını görürdüm. Şimdi çerağ çerağ yanıyorum. Kimse görmüyor beni. Duymuyorlar benim içime çektiğim yanık nefesimi. Ki ben taşıdım sinemin üzerinde, baş köşemde ağırladım ulvi peygamberi... Neden duymuyorlar beni? Yetim bırakıyorlar bir çocuk gibi, yarım kalıyorum nefesi yarım kalan ölüler gibi. Ben Kudüs'üm, siz gençlerin elinde benim kurtuluşum. El ele verin, gülistan olsun özüm. Huzura müebbet yiyeyim. Sırat Köprüsünde sizi taşıyım başımın üzerinde teker teker...
Ey Sen ki benim sevdama düşmüş beşer, sen de bir demet gökkuşağı derle bana. Asayım gök kubbeme. Biriksin demet demet umutlar üzerimde. Zalimlerin üzerine ateş olup yağsın umudumuz, bizim üzerimize de vuslat köprüsü kursun. Nuh'un gemisi misali o gökkuşağına binelim. Bu peygamber sokakları bize kalsın. Biz, bize kalalım. Tel örgüler ardına hapsedilmiş huzurumuza kavuşalım. Ki tel örgüler de benim gövdemdedir. Ben alıp çıkaramam, sizin elleriniz gerek. Ki eller yorulmadan, feda edilmeden nasıl sökülür bu tel örgüler? Emanetimi koruyun, saklayın, kirli namahrem ellerden sakının. Benim derdimi dert bilin ki ben de diğer dertlerinizden kurtulasınız diye Allah'a dua kılayım. Beni unutmayın, feryadımı yabana atmayın. Allah sizi saklasın, sakınsın, beni sizsiz, sizi de bensiz bırakmasın.' Kudüs bunları söyledi bana. Atmam söylediklerini yabana. Duyun ey kardeşlerim, Kudüs bir emanet bıraktı bana. Duyun. Kalbinizin askısında asılı kalansın bu sözler. Kudüs olmasa yetim kalır din, yetim kalır dökülen ağıtlar, feda edilen canlar... Üzülür Kabe, Mekke, Medine... Mescid-i Aksa bedensiz bir yürek olur yalnızca, eksik kalır her secde."