Uluslararası terör, göç, insan kaçakçılığı, siber tehditler gibi konularda farklı ulusal politikalarımız bulunmaktadır. Her konuda aynı kanaatte olmayacağımız açıktır. Ancak, küresel tehditlere ortak bir yanıt için ittifak çapında bir anlayışa ulaşmak bir NATO önceliği olmalıdır. İttifakımız ortak düşmanları belirlemeye odaklanmakla birlikte, hepimizin ulusal çıkarlarına da hizmet eden ortak bir amaç etrafında bir araya gelmelidir.
Aşırı sağcı terör ve İslam karşıtı saldırılar da dahil olmak üzere terörün her türü hakkında aynı duruşa sahip olmak ve bununla mücadele için bir strateji üzerinde anlaşmak en önemli önceliklerden biri olmalıdır.
Ayrıca insani felaketleri önlemek ve ülkelerimiz üzerine yapılan asimetrik saldırıların önüne geçebilmek için insan güvenliğini de içine alacak şekilde daha kapsamlı bir güvenlik anlayışı geliştirmemiz de gerekmektedir.
Türkiye, ittifakımızın kolektif güvenliğini sağlamak için üzerine düşeni yapmıştır ve yapmaya devam edecektir. Külfet paylaşımı, yalnızca askeri bütçeler ve NATO'ya yapılan katkılarla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda bölgemizdeki mülteci krizi ile başa çıkmayı da içermelidir. 4 milyonu aşkın mülteciyi misafir eden bir ülke olarak, müttefiklerimizden bu tarihi sınamada üzerlerine düşeni yerine getirmelerini ve daha yapıcı bir yaklaşım görmeyi umuyoruz.
Son yıllarda milli güvenlik gereksinimlerimiz ve stratejik önceliklerimiz ile alakalı yersiz eleştiriler aldık. Kolektif güvenliğimizi ilgilendiren konular hususunda her türlü yapıcı söylemi dikkate alıyoruz. Üye ülkeler arasındaki farklılıkları çözüme kavuşturmak için diyaloğun en önemli unsur olduğuna inanıyoruz. Doğu Akdeniz'deki meseleleri çözüme kavuşturmak için uluslararası bir konferans düzenleme teklifinde bulunmamız bu yaklaşımımızın bir örneğidir.
Ancak, bazı üye ülkelerin makul olmayan taleplerinin ve on yıldır mücadele ettiğimiz bölgesel kriz hakkındaki kusurlu algılarının Türkiye'nin milli güvenliğini ve bağımsızlığını baltalaması beklenemez.
HEM MUKTEDİR HEM DE KARARLIYIZ
Terör ve bölgesel istikrarsızlık tehdidiyle karşı karşıya gelen Türkiye, ulusal güvenliğini sağlamaya hem muktedir hem de kararlıdır. Ancak NATO müttefiklerimiz, Türkiye'nin bu mücadelesine ne yazık ki örnek bir destek göstermemiştir. Bunu, hâlihazırda gündeme gelen uyuşmazlıkları vurgulamak için değil, eğer ortaya çıkan yeni tehditlere hazırlıklı olmak istiyorsak, daha iyi bir NATO dayanışmasına olan ihtiyacın altını çizmek için belirtiyoruz.
Kovid-19 salgını bize dünyanın karşılaştığı zorlukların güçlü uluslararası iş birliği olmadan çözülemeyeceğini göstermiştir. NATO, böyle bir iş birliği mekanizmasının muhteşem bir örneğidir ve geçmişteki başarıları göz ardı edilemez. Ancak, onlarca yıl önce tarihi bir anlaşmayla birbirimizi savunmayı taahhüt ettiğimiz gibi, gelecekte de ortak tehditlere karşı birbirimizi savunmaya hazır olmalıyız.
"TÜRKİYE HER ZAMAN ÜZERİNE DÜŞENİ YAPACAKTIR"
İttifakımız, daha güvenli bir gelecek için bölgesel ve küresel değişimleri dikkate alan bütünleştirilmiş bir çerçeve sunarken, her ülkenin ulusal kapasitesini de kullanmalıdır. NATO, ancak üye devletlerin ulusal önceliklerini kabul ederek ve gerçek ihtiyaç anlarında onlara güçlü destek konusunda güvence vererek, önümüzdeki yıllarda daha etkili hale gelebilir. Türkiye her zaman üzerine düşeni yapmaya hazır olmuştur ve buna devam edecektir."