"VERİLEN SÖZLER TUTULMADI"
Annan planına 'evet' derlerse Türk tarafının bütün kısıtlama ve ambargoların kaldırılacağına yönelik verilen sözlerin hiçbirinin yerine getirilmediğini de anlatan Ersin Tatar, ama Kıbrıslı Rumların AB'ye alındığını kaydetti. Kıbrıs sorunu en nihayetinde gündeme geldiğinde sadece Kıbrıslı Rum ve Türklerin sorunu olmadığını belirten Tatar, aslında bölgesel bir mevzu, özellikle Doğu Akdeniz'de enerji rezervleri ve başka alanlardaki güç paylaşımıyla ilgili olduğunu ifade etti. Türkiye'nin çıkarları ve Kıbrıslı Türklerin sorunlarının göz ardı edildiğini belirten Tatar, "Kıbrıs Rum kesimi çok haksız bir şekilde AB'ye alınarak bir sorun da Avrupa'ya ihraç edildi. Türkiye'nin ne zaman ciddi bir müzakere süreci olsa, Kıbrıs'la ilgili olmayan konularda bile Kıbrıslı dostlar otomatik beyanatta bulunuyor ve 'ben bunu veto edeceğim' diyor. Bu Türkiye'nin AB ile ilişkisi, mültecilerle, ekonomiyle ilgili olabilir ama Anastasiadis, 'ben bunu veto edeceğim' diyor her zaman" diye konuştu.
TANINMADIKÇA RESMİ GÖRÜŞME YOK
Bundan sonrası için iki toplumlu ve iki federal bir çözüme sıcak bakılmadığını dile getiren Tatar, şöyle devam etti: "Çünkü Kıbrıslı Rumların AB'ye alınmasıyla birlikte Kıbrıslı Türklerle bir uzlaşma niyetleri yok. Biz Kıbrıslı Türklerin sahip olduğu egemenlik ve uluslararası alanda Kıbrıslı Rumlarla eşit muamele görmek istiyoruz ve onlarla eşit şekilde muamele görmediğimiz sürece resmi görüşmelere de başlayamayacağız. Egemenliğimizi tanımadıkları sürece resmi görüşmelere başlamanın bir anlamı yok, çünkü bunlar 50 yıldır bir işe yaramadı. 1963'ten beri 60 yıla sahip bir devletiz. Kendi kendimize karar verme yetkimiz, hakkımız var. Eğer bu hakkımız tanınırsa, iç ve bölgesel sorunlar için konuşabiliriz. Artık sempati duymak yeterli değil. Herkesle konuştuğumda sempati gösteriyor ama anlaşma istiyorsanız her iki tarafın da bazı şeylere rıza göstermesi gerekiyor."
DHA'YA ÖZEL AÇIKLAMA YAPTI
Panel sonrası DHA'ya özel açıklamada bulunan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs'ın Türkiye'ye sadece 40 mil uzaklıkta, Yunanistan'a 800 mil, İngiltere'ye 2 bin mil hatta daha fazla uzaklıkta olduğunu belirterek, hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti ile aralarındaki bağların kopmasına müsaade etmeyeceklerini ama büyük bir oyun oynandığını dile getirdi. Niyetin tamamıyla 'Türkiye'yi buradan nasıl göndeririz' şeklinde olduğunu kaydeden Tatar, şunları söyledi: "Kıbrıs Türklerini empoze ve dayatma, birtakım tekniklerle bir anlaşmaya zorlamak, ama Türkiye AB'de olmadığı için Yunanistan ile Kıbrıs Rum yönetimi AB'de olduğu için Türkiye'nin adadan zaman içinde çekilmesi ki, o anlaşmalar hep onu öngörmektedir. O zaman Kıbrıslı Türklerin yalnızlaşması ve Türkiye'nin de bir bakıma Anadolu'ya hapsolması, bu Ege meselesi, Doğu Akdeniz meselesi Rum-Yunan ikilisinin kendi aralarında yaptıkları birtakım egemenlik paslaşmalarıyla böyle bir oyun. Biz böyle bir oyuna gelmeyeceğimizi söyledik ve ben Cumhurbaşkanı seçilirken halkıma hepsini anlattım. İki devletlik üzerine bir kampanya yürüttüm. O iki devletliğin esas anahtarı ve özü iki egemen eşit devletin yan yana, iş birliğiyle, çünkü federasyon temelinde tek egemenliğe bağlı bir anlaşmanın mümkün olamayacağını anlattım. Eğer yan yana yaşayan iki egemen devlet olur ise o zaman bizim Türkiye ile bağlarımızın devam etmesi suretiyle öyle bir dengenin olması sadece Kıbrıs için de değil bölgede de Türk- Yunan dengesinin korunması için adil ve kalıcı bir anlam olabilir."
'KUTSAL DEĞERLERDEN TAVİZ YOK'
Kıbrıs meselesinin devam ettiğini kaydeden Tatar, şunları anlattı: "Bitmiş değildir, fakat bizler için artık federasyon defteri kapanmıştır. Bizler için tamamıyla Türkiye'nin desteğiyle artık egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki devlet, kuzeydeki devlet Türk devletidir. Bizim egemen eşitliğimiz ve uluslararası eşit statümüz tanınmadan bizim resmi müzakerelere başlayıp toprak, mülkiyet gibi çok ciddi konuları görüşmemiz asla mümkün değildir. Çünkü hep onları yaptık zamanında ve elimiz boş döndük. Ve her toplantıda bir şeyleri not ettiler. İyi niyetle gösterdiğimiz esneklikler bizim kaybımız, onların kazanımı oldu. Onlar güçlü pozisyonda, tanınmış bir devlet, AB üyesi ve dolayısıyla o güçlü pozisyondan bizi ezmeye çalıştılar. Ambargo ve izolasyonlara hep baskı altında, bizim halkımızın da ekonomik beklentileri var ve bütün bunlar ekonomik sıkıntı doğuruyor ve netice itibarıyla Türkiye'nin pes etmesini, Kıbrıslı Türkler, 'Yav pes ettik artık, bunlara yama olalım, AB'ye girip bey paşa yaşayalım' noktasında. Bu da benim siyasi önderliğimde, liderliğimde her zaman bunu söylüyorum şerefsizliktir, haysiyetsizliktir. Çünkü biz Türkiye'den kopmayız, Türk ulusunun bir parçasıyız. Türkiye'nin desteğiyle bu kadar yıl mücadele ettik, kendi devletimizi kurduk, kendi bekamız, geleceğimiz, varlığımız için asla kendi egemenliğimizden, bağımsızlığımızdan taviz vermemiz söz konusu değildir. Bugünün ekonomik çıkarlarına eğer o kutsal değerlerden taviz, sizin 10-15 sene sonra yok olmanız anlamındadır. Türkiye'nin de o coğrafyada çok büyük kayıpları söz konusu olacaktır. Dolayısıyla biz bu pozisyonu korumak durumundayız. Türkiye'yle iş birliği KKTC'nin güçlendirilmesi ve Doğu Akdeniz'deki gerçekten serhat vatan dediğimiz bizim pozisyonumuzun korunması ve ulusal çıkarlarımızın ileriye taşınabilmesi en doğalıdır. En doğrusudur ve haysiyetli olanı budur."