İşte Okan Müderrisoğlu'nun konuyla ilgili yazısından bir bölüm:
1- İftira ve iddianın sınırı yoktur. Neden?
Çünkü, bizim sistemimizde etkili ve caydırıcı bir yaptırımı söz konusu değildir de ondan.
İşte Okan Müderrisoğlu'nun konuyla ilgili yazısından bir bölüm:
1- İftira ve iddianın sınırı yoktur. Neden?
Çünkü, bizim sistemimizde etkili ve caydırıcı bir yaptırımı söz konusu değildir de ondan.
2- Algı yönetme maksadıyla elmalarla armutları aynı sepete toplamak da tehlikeli ve yanlıştır.
3- "Elinde çekiç olan, herkesi çivi zanneder" misali, sözde dürüst, özde oyuncu muhalif aktörler, önünde sonunda kurdukları tuzağa düşerler.
Merhum Erdal İnönü, bir sohbetinde aktarmıştı. "Gazetelerde, muhtelif isimlerle ilgili iddiaları okuyorum. 'Allah Allah acaba öyle mi olmuş' diyorum. Bir başka gün, kendimle ilgili iddiaları görünce 'Bu kadar da yalan olmaz ki' demekten kendimi alamıyorum!"
Evet...
Ortam öylesine bulanık hale getirildi ki. Bu tür puslu havalarda sadece gölgesi ile var olan pek çok tip her an, herhangi bir kişi ve kuruma dair spekülasyonu gündeme getirebiliyor.
Maalesef bu sıralar...
Kamuoyu, hakikaten rahatsız edici, muhataplarının izah etmesi, hatta hesap vermesi gereken ilişkiler nedeniyle zihnen öylesine hazır psikolojide ki...
Sonrasında senaryo birileri için kolayca sahneye konulabiliyor. Yani, bulanık suda balık avlamaya meyilli namussuzlar, namuslu insanların da onlar kadar cesur olabileceğini yeterince hesaba katmadan atıp tutabiliyor.