İşte Mahmut Övür'ün konuyla ilgili yazısının bir bölümü:
Bir haftadır Zülfü Livaneli'nin Marksist sol adına, İsmet İnönü'yü, Bülent Ecevit ve Deniz Baykal'ı "sağcı" ilan etmesi tartışılıyor.
Bu açıklama, bir anlamda İdris Küçükömer'in "Türkiye'de sağ soldur, sol da sağ" tespitini hatırlatsa da, eski bir CHP milletvekili olan Livaneli, öyle şeyler söylüyor ki, neresinden tutsanız elinizde kalıyor. İçinde doğrular olsa da büyük oranda yalan ve yanlışlardan oluşan ve deyim yerindeyse tam "post truth" siyaset örneği bir analiz.
Şu tabloya bakın: Ona göre, Baykal "tipik Sünni" bir siyasetçi ve "Alevi ve Kürtleri sevmez". Ecevit de MSP'yle demokrasinin bir gereği olarak koalisyon kurmakla değil, tam aksine "Devlete ilk defa İslamcı hareketi sokmuştur" denilerek suçlanıyor.
Bu zihniyetin 2002 seçimleri sonrası Erdoğan'ın önünü açan Baykal'ı suçlu bulmaması mümkün değil. Ona kalsa dokunulmazlık kılıfıyla yüzde 34 oy almış bir partinin lideri "yasaklı" olmaya devam etmeli. Böylece Livaneli, eleştirdiği yasakçı düzenin bir aparatı olduğunu açıkça söylüyor. Zaten dönemin Cumhurbaşkanı Sezer'le iyi anlaşması da bunu gösteriyor.