***
17 Kasım 2017/Sabah..
Bugünkü kuşaklar bilmez.. Nerden bilsinler..
AKM'nin 1946'da temeli atıldığında ben ilkokuldaydım. Ödenek yokluğundan bir türlü tamamlanamadı. 1956'da Hayati Tabanlıoğlu'nun yeni tasarımı ile inşaat yeniden başladı. Tam 23 yıl sonra nihayet 1969'da açılabildiğinde, dünyanın dördüncü büyük sanat merkeziydi.
İnşaat boyu süren talihsizlik bitmedi. AKM bir yıl sonra yandı. Onarım 8 yıl sürdü. 1978'de yeniden açıldı. O sırada kuzenim Ahmet Taner Kışlalı, Kültür Bakanı'ydı.
Bana geldi.
"Hıncal" dedi..
"Bu açılış önemli".. "AKM, bu ülkenin tüm sanat ve sanatçılarına açık olmalı. Sadece opera ve klasik müzik değil, her tür müziğimiz buraya girmeli..
Bu yüzden, her müzik türü için ayrı bir açılış gecesi düzenleyeceğiz ki, kimse tek başına bu kurumu sahiplenmesin. Senden Pop Müzik Açılış Gecesi'ni düzenlemeni rica ediyorum." Ben de Modern Folk'un meneceri olarak işin içindeyim ya..
"Türk Pop Müziği'nin Öyküsü" senaryosuyla bir gece düzenledik. Arkada Opera'nın yaylı sazları, pop altyapı guruplarına eşlik edecekti. Ama operacılar, zaten AKM'ye başka tür müziğin girmesine karşıydılar o zaman, gelip pop çalmayı reddettiler.
Ahmet'in ne kadar haklı olduğu daha o gün anlaşıldı.
Ne var ki, kuzen kararlıydı.
Yaylılar emre uymak zorunda kaldılar. O gece tam planlandığı gibi açıldı.
Zamanla, operamızın da, operacılarımızın da kafaları değişti. Operanın kendisi Folklorama yaptı mesela, yıllarca temsil edildi.
Ankara Devlet Operası'nın "Anadolu'nun Sesleri" temsili de rekorlar kırarak sürdü. Dünya çapında tenorumuz Murat Karahan, daha dün, senfoni eşliğinde Zeki Müren şarkıları söyledi.
Kültür Bakanlığımız gene senfoni eşliğinde yurdun dört bir yanında "Türkü" geceleri organize ediyor.
İşler gerçekten başladığı gibi gitti, yani..
2000'li yıllara gelindiğinde, binanın artık yetmediği iyice anlaşılmaya başlandı. Dış görünüş güzeldi ama iç durum felaketti.
Büyük salonda akustik berbattı. Yüzü salona dönük olmayan sanatçıyı duyamıyordunuz, oyunlarda.. Operalarda ise, arya söyleyen sahnenin ortasında durup salona söylemek zorunda kalıyordu, hitap ettiği kişi arkasında dururken.
Ona yarım dönse bile duyulmuyordu ses çünkü.
Binanın iç yerleşimi de çok yanlıştı.
Küçük salonlar kullanılmaz haldeydi.
Bir gala yapacak kulis yoktu.
Galeri, tek bir asansörle çıkılan 8'inci kattaydı.
Açılan resim heykel sergilerini dolaşmak hem de nasıl sorun oluyordu.
Zamanın Kültür Bakanı Atilla Koç, "Bu bina ekonomik ömrünü tamamladı.
Yıkalım. Modern bir AKM yapalım" dedi ve lanetlendi. Çünkü İzmir'in ilerleme ve gelişmesini önleyen "İstemezükçüler" İstanbul'da da türemişlerdi. Onlar kıyameti kopardılar. Sözüm ona "Koruma Kurulu" da yıkımı durdurdu.
Koltukları bile oturulmaz hale gelmiş bina o hurda halinde dururken, bu defa yeni Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, AKM'nin Mimarı Hayati Tabanlıoğlu'nun oğlu Murat Tabanlıoğlu'na, dış görünümü aynen korumak üzere, işlevli iç değişiklikler planı hazırlattı.
Büyük Salon hem akustik, hem yerleşim olarak mükemmel hale geliyor, en alt kata, temsillerle ilgili hatıra eşyaları satan bir mini dükkân konuyor, küçük salonlar işlev kazanıyor, en önemlisi de, terasa İstanbul'u 360 derece gören bir panoramik restoran yerleşiyordu.
Adında "Kültür ve Sanat" olan bir "İstemezükçü" sendika dava açtı ve mahkeme anında "Yürütmeyi Durdurma Kararı" verdi.
Günay yılmadı. AKM'yi açmaya kararlıydı.
Gene Tabanlıoğlu'na, bu defa hiç değişiklik yapmadan mevcudu yenileme ve kullanılır hale getirme projesi hazırlattı.
Bu defa da İstanbul Teknik Üniversitesi, "Bu bina depreme dayanıklı değil" raporu verince, o çalışmalar gene durdu. Duruş o duruş..
Ta ki, 6 Kasım (2017) Pazartesi günü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yeni AKM"yi sunana kadar.
Daha evvel İstanbul Belediye Başkanlığı yapmış olan Erdoğan, mevcut binanın ihtiyaçlara yetmeyeceğinin farkındaydı.
Yanında açık otoparkı yerin altına alarak kazanılan alanın da eklenmesiyle İstanbul'un simgesi olacak bir yapının kentin tam da merkezinde yükselmesinin ne demek olduğunu iyi biliyordu.
Ama "İstemezükçüler" ve anında "Yürütmeyi durduran" mahkemeler yüzünden bir şey yapmanın mümkün olmadığını da biliyordu.
Bir şey daha biliyordu.
Bunun böyle devam etmeyeceğini..
Nitekim etmedi işte..
Geç ve güç oldu ama, işte Modern İstanbul'a layık bir Cumhuriyet yapısı projesi, pek çok ihtiyaca cevap veren mekânları, yedi gün 24 saat açık olacak kapıları ile bu haftanın başında dünyaya sunuldu..
Cumhurbaşkanı söz de verdi, AKM'nin geçmişindeki tüm talihsizlikler yüzünden uzayan yapım ve tadil tarihçesini de dikkate alarak..
"2019'da bitecek" dedi..
Ben de dua ettim..
"Bana o günü göster Tanrım!.."
***
Ama işte okudunuz, AKM'nin kaderinde ille de gecikmeler vardı. 2019 değil, 2 sene sonra 2021, Cumhuriyet Bayramı'nda açıldı..
Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün emri ile Adnan Saygun'un bestelediği Özsoy Operası gibi, tıpkı bu açılış için bu defa Başkan Erdoğan'ın, Hasan Uçarsu'dan istediği Sinan Operası ile..
Haliç'in öbür tarafında İstanbul silueti, nerdeyse Sinan demekti. Bu yanda ise gurur veren bir Cumhuriyet silueti yükselecekti.
Çağdaş, devasa, 7 gün 24 saat açık olacak ve hizmet edecek bir anıt en tepede, en önde olarak..
"Sinan" konusu belki de onun için seçilmişti, "Atatürk" adına en çok yakışan bu muhteşem yapı için..
Sevmezsiniz.. Olabilir. Kızarsınız, bilemem..
Nefret edersiniz belki.. Ona da karışamam..
Ama, yeni AKM, bugün tamamlanan en önemli bölümü ile açıldıysa, sahile kadar inen bahçelerinin ve ek binalarının yapımı hızla devam ediyorsa, bunu Başkan'ın geniş vizyonu ile "büyük" düşünmesine ve çıkarılan tüm engelleri aşan kararlılığına borçluyuz.
Tekrar ediyorum.
Sevmeyin. Kızın.. Nefret edin..
Ama teşekkür de edin..
Çünkü olayı başından beri 1946'dan, yani çocukluğundan beri izleyen biri olarak, AKM'nin makûs talihini yenerek, onu bir dünya güzeli anıta, Atatürk adına en layık kuruluşa çeviren Recep Tayyip Erdoğan'a lütfen teşekkür edin.
Teşekkürler Başkan!.
Tüm projenin tamamlandığı, tesisin tümüyle açıldığı günü de bana göster, Tanrım!.
YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN