Akşener daha sonra "Lütfü bey hatasını gördü özür diledi" diyerek Türkkan'ı kurtarmaya çalışacak, Grup Başkanvekilliği'nden istifasını isteyerek adeta gaz alacak.
Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür söz konusu skandal olayla ilgili bir yazı kaleme aldı. İşte Övür'ün o yazısı...
Siyasette seviyeyi düşürenler, hakaret edenler, hatta Alev Alatlı hocanın deyişiyle paçozlaşanlar oldu ama bu dönemdeki kadar aşağılık bir noktaya ulaşmadı.
Sadece bir iki kişi olsa istisna der geçilirdi. Ama öyle değil, muhalefet cephesinde yer alan parti başkanından milletvekiline, belediye başkanından fondaş medyacısına kadar çoğunluğu pervasız ve saygısız bir dile sahip. Bu tesadüf olamaz.
Hepsinin ortak özelliği "kaybetmiş" olmaları... Vesayet rejimi yıkıldığı için ne yapacaklarını şaşırdılar. Yenildikçe öfkelenen, küçük iktidarları ellerinden gidince nefret üreten, ötekini küçümseyen bir siyasetçi sınıfıyla karşı karşıyayız. Eski Türkiye'nin son kalıntıları bunlar.
CHP gibi köklü bir partinin savrulduğu ortada. İP zaten tutunamayanlardan oluşan, toplama bir parti... Hangi ilkeler etrafında bir arada oldukları bile belli değil.
Bu yüzden ne ölçü kaldı, ne de değer...
Bu konuda birinciliği, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kimselere bırakmış değil. Son dönemde ona, sadece kendi partisindeki meczuplar değil, İP Genel Başkanı Meral Akşener ve İP'li siyasi aktörler de eşlik ediyor.
Muhalefetteki bu çirkin yarış, topluma umut verecek siyaset üretmekte değil, iktidara veya kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret etmekte sürüyor.
Önceki gün bu rezil hakaret yarışının en uç ve pespaye örneğine tanık olduk. Bir şehit yakını, İP Genel Başkanı Akşener'e esnaf ziyareti sırasında HDP nedeniyle soru soran, sorgulayan doğal bir tepki veriyor. Hemen devreye nüfuz peşinde koşmasıyla meşhur ve daha önce bir gazeteciyi dövdürten İP Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan giriyor. Şehit yakınının boynuna sarılıyor ve konuşmaya başlıyor. O an insan, "Bu kadar samimi davrandığına göre herhalde o vatandaşı ikna edecek, gönlünü kazanacak" diye bakıyor.
Ama ne mümkün... Türkkan, bırakın kirlettiği "iyi" kavramını, "kötü" bile denemeyecek aşağılık bir tavır sergileyerek şehit yakınına küfrediyor.
İnşan dehşet içinde kalıyor. Ama adam sonra, daha dehşet verici bir arsızlık yapıyor.
Sanki o sözler ağzından çıkmamış gibi şöyle bir tweet atıyor:
"Provokasyon için gönderdiğiniz adamların oyunu bitmedi bir türlü. Bu kez de Akşener'e sosyal medyada küfür ettiği için ceza alan bir provokatöre bırakın herhangi bir kötü ifadeyi, aksine kendisine sarılarak birlikte yürüdüğüm halde bu kez 'ağır küfür etti' diye yayınlamışsınız."
Şu hale bakın, ne kadar rahat yalan söylüyor. "Provokasyon" diyor, herhangi bir "kötü ifade" kullanmadığını, hatta "ağır küfür" yediğini söylüyor. Rahatlığa bakar mısınız? Kayıt olmasaydı bunu yutturacaktı tabii.
Tam bir FETÖ'cü tavrı. Hatırlayın, darbeci bir FETÖ'cü kamera görüntülerinde göründüğü halde, "O ben değilim" demişti.
Bu da İP'çilerin FETÖ'cülerle neden daha iyi anlaştıklarını göstermiyor mu?
Bütün bunlardan sonra özür videosu yayınladı ama o da şehit yakınından değil kendi genel başkanından. Güç ve nüfuz için bu rezilliğe değer mi?
Belki istifa edersen kendinin değilse bile milletvekilliğinin şerefini kurtarırsın.
Tabii CHP ve İP sustuğu sürece senin istifa etmenin de bir anlamı yok.