Bu politikalar sebebiyle bölgede normalleşme çabaları hep akim kalmıştır. Gelinen aşamada herkesin bu gerçeklerin farkına vardığına inanıyorum. 2. Dünya Savaşı'nda Avrupa'daki Yahudilere yönelik soykırımın bedelini bugün Filistinlilere ödetmek haksızlıktır. Biz asla acılar ve ölümler arasında ayrım yapmadık yapmıyoruz.
Ne suretle olursa olsun bir halkın yada aynı inanca mensup insanların ötekileştirilmesini asla kabul etmiyoruz. Kudüs'ü 400 yıl boyunca adaletle yöneten bir ecdadın torunları olarak Filistin'de kan, gözyaşı ve zulüm görmek istemiyoruz.
Önümüzdeki dönemde bölgemizde barış ikliminin güçlenmesini yine bizim atacağımız ortak adımlar belirleyecektir. Birlik ve beraberlik içinde hareket etmeli Filistin davasını zaafa uğratacak her türlü hareketten kaçınmalıyız. Filistin davasının dünya gündeminde hak ettiği yere getirilmesi ve adil bir çözüm bulunması için gayretlerimizi sürdürmeliyiz. Filistinlilerin de kendi aralarındaki tefrikayı sonlandırmaları çalışmalar açısından son derece önemlidir. Beklentimiz Filistinli kardeşlerimizin birlik, beraberlik ve dayanışmalarını güçlendirerek bu sürece destek vermeleridir.
AFGANİSTAN'DA BARIŞ VE İSTİKRAR
Afganistan'ın kalıcı barış ve istikrara kavuşması ortak temennimizdir. Özellikle şu anki zor kış şartlarında Afgan kardeşlerimize yönelik insani yardımların sürdürülmesi öncelik taşıyor. Devam eden siyasi süreçte içimize sinmeyen, kapsayıcılık noktasında eksik bulduğumuz hususlar elbette vardır. Bu konudaki eleştirilerimizi muhataplarına iletiyoruz. Afganistan'ın tekrar kaosa ve çatışmaya sürüklenmemesi için gayretlerimizi devam ettiriyoruz.
Afganistan'daki gelişmelerin göç akını riskini artırdığı malumunuzdur. Halihazırda 3,6 milyonu Suriye'den gelen olmak üzere yaklaşık 5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü kaldıramaz. Esasen göç ve mülteciler meselesinde asıl yükü sesi çok çıkan batılı ülkelerden ziyade krize sınırı olan bizim gibi ülkeler çekiyor.
Bu sene 10. yılını geride bırakan bu kriz karşısında batı dünyası hep üç maymunu oynadı. Hiç bir adım atmadılar. Hatta DEAŞ ile mücadele kılıfı altında terör örgütlerini desteklemekten çekinmediler. Ülkemize verdikleri yardım sözlerinin önemli kısmını da yerine getirmediler.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'de Suriye krizinde görevini yerine getirmeyerek büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüştür. Faturayı ise masum Suriyeli kardeşlerimiz ödemiştir.
İSLAM DÜŞMANLIĞI
Yükselen İslam düşmanlığıyla da mücadele ediyoruz. Günümüzde demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan batı ülkelerinde nefret söylemleri günlük hayatı teslim alıyor. Avrupalı siyasetçiler toplumu zehirleyen bu hastalıklı akımlar yerine adeta ateşe benzin dökerek Müslümanları ve göçmenleri hedef gösteren söylemlere sarılıyorlar. Avrupa'nın Müslüman kardeşlerimiz için bir toplama kampına dönüşmesine izin veremeyiz.