FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan ve Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince 22 Şubat 2018'de karara bağlanan davanın temyiz incelemesi, Yargıtay 3. Ceza Dairesince tamamlandı.
Daire, 4 sanık hakkındaki beraat ile sanıklar Ahmet Boyalı, Mehmet Akgedik, Hidayet Gençer ve Nur Muhammet Arınç'a "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 10 yıl 6'şar ay hapis cezası verilmesi kararlarını onadı.
Sanıklardan eski TİB görevlisi Ali Osman Tekin'e verilen "siyasal ve askeri casusluk" suçundan 27 yıl, "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 10 yıl 6 ay ve "bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme" suçundan 6 yıl 9 ay olmak üzere toplam 44 yıl 3 ay hapis cezası da onandı.
Kapatılan TİB'in Başkanvekili Osman Nihat Şen, eski TİB Bilgi Sistemleri Daire Başkanı İlhan Elieyioğlu ve eski TÜBİTAK Başkanvekili Hasan Palaz ile Adil Biçer, Barış Yaslan, Bülent Kocagürbüz, Gökhan Vıcıl, İmran Ergüler, Özgür Ören, Orhan Üçtepe, Ayhan Yeni, İbrahim Kılıç, İsmail Bakar, Halil Çiçek, Hamza Demirezen'e "siyasal ve askeri casusluk" suçundan 27'şer yıl, "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 10 yıl 6'şar ay hapis cezaları da Yargıtay 3. Ceza Dairesince hukuka uygun bulundu.
Mahkumiyetlerine hükmedilen sanıklara "zincirleme biçimde haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçundan verilen 24'er yıl ceza ise bozuldu. Dairenin kararında, sanıkların eylemlerinin "siyasal ve askeri casusluk" suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine işaret edildi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 15 Temmuz darbe girişimini Akıncı Üssü'nde yöneten sivillerden olduğu belirtilen FETÖ'nün mahrem imamı Harun Biniş'e "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 10 yıl 6 ay hapis verilmesi kararını da bozdu. Biniş'in darbe girişimi nedeniyle benzer suçlamalarla Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde de yargılandığı anımsatılan kararda, her iki dava dosyasının birleştirilerek ceza tayin edilmesi gerektiği belirtildi.
Ayrıca, FETÖ üyeliği suçundan hapis cezası verilen sanıklar Erkay Uzun, Seyit Aydın Öztaban ve Yunus Şahin hakkındaki mahkumiyet hükümleri de eksik inceleme nedeniyle bozuldu.
DİNLEMEK İÇİN TELEFON ÜRETTİLER
İddianame, gerekçeli karar ve Yargıtay kararından derlenen bilgilere göre, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ve Genelkurmay Başkanlığının ihtiyacı kapsamında üretilmeye başlanan "MİLCEP-K1" kriptolu telefonların ardından herhangi bir talep bulunmamasına rağmen TÜBİTAK'taki FETÖ mensupları 2011'de "MİLCEP-K2" kriptolu cep telefonlarını geliştirilmeye başladı.
Söz konusu telefonlar, üretimlerinin tamamlanmasının ardından hiçbir güvenlik, emniyet veya sertifikasyon testine tabi tutulmadan ve ihale sürecinden geçmeden Aralık 2012'de üst düzey devlet erkanının kullanımına sunuldu. Telefonların üretiminde yer alan kişilerce IMEI numaraları ve şifreleme anahtarları da TİB'de görevli örgüt üyelerine verildi. Bunun üzerine üst düzey devlet görevlilerinin MİLCEP-K2 cep telefonlarıyla yaptığı görüşmeler, FETÖ tarafından hukuka aykırı şekilde dinlenildi.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararına göre, dinlenen isimler arasında o dönem başbakanlık görevinde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birçok bakan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Necdet Özel de bulunuyor.
MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Genelkurmay'a tahsisli kriptolu diğer telefonların da müteaddit defalar dinlendiği kaydedilen kararda, "Böyle bir telefon ancak örgütün amacı doğrultusunda dinlemeye matuf olarak üretilmiş." tespiti yer aldı.
Ayrıca kararda, söz konusu dinlemelerin, 17/25 Aralık operasyonları olarak kayıtlara geçen 2013'teki FETÖ'nün yargı ve emniyet teşkilatındaki elemanlarıyla hükümeti düşürme girişiminin hemen öncesinde başladığı ve 16 Eylül 2013-31 Aralık 2013 aralığında gerçekleştiğine işaret edildi.
Sır niteliğindeki bilgilerin temin edilmesi halinde bunun casusluk kastının varlığı için kabul edilebilir olduğuna işaret edilen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararında ise şu tespit yer alıyor:
"Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu'nda görevli bulunan bakanlar ve kuvvet komutanlarının milli güvenlikle ilgili gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla dinlenilmeleri, devlet sırrı kabul edilebilecek bilgiler bakımından siyasi casusluk kapsamında değerlendirilmelidir. Öğretide de kabul edildiği gibi casusluk amacı ile bilginin temin edilmesi suçun oluşumu için yeterlidir. Başka bir ülkeye veya yapıya vermek zorunlu değildir."