CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun beklediği desteği bulamadığı, diğer parti liderlerinin de benzer şekilde topluma tek başına ümit veremediği ittifakta adaylık krizi her geçen gün daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Son olarak taraftarlarınca ismi dillendirilmeye başlanan Mansur Yavaş ittifakın en çok konuşulan isimlerinden oldu. Peki Yavaş üzerinden yayılan adaylık çıkışı ittifakta nasıl yankı bulacak? Parti liderlerinin Yavaş'a bakışı nasıl? İmamoğlu ve Yavaş'ı bekleyen gelecek ne? Sabah yazarı Mahmut Övür bugünkü köşesinde ittifakta yaşananlara ilişkin çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Övür'ün yazısı şöyle:
Neredeyse iki yıldır, "6'lı 28 Şubat İttifakı'nın adayı kim olacak?" meselesi tartışılıyor. İttifakı oluşturan partilerden hiçbirinin genel başkanı tek başına topluma umut veremediği için bu iş uzatıldıkça uzatılıyor. Kimse de bundan rahatsız değil. Böyle gündem olmak maliyetsiz.
Şimdi bu yarış bir süre de "Ben sadece işimi yaparım, siyasetle işim olmaz" diyen Mansur Yavaş üzerinden yürüyecek. Öteki, yani İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Her CHP'linin adayı doğal olarak genel başkandır" deyip bildiğini okumaya devam ediyor ve kibriyle, terbiye sınırlarını zorlayan çıkışlarıyla zaten gündemden inmiyor.
Ama şu bir gerçek, belediye başkanları dahil hiçbiri tek başına topluma "umut" vermiyor. Öyle olsa, kimseyi dinlemez, meydanlara çıkar ve "lider" olurlardı... Dışarıdan HDP ve İP desteği olmasa esamileri bile okunmaz.
Siyasete ilişkin ne düşündükleri bilinmediği gibi arkalarında da güven duyulacak bir siyasi birikim ve başarı da yok. Ama adı geçen herkes de Türkiye'ye "Başkan" olmak istiyor.
Bu yüzden işler hep kapalı kapılar arkasında veya foncu medya üzerinden yürüyor.
Hem de müthiş bir kavgayla... Kavgada olmayan da yok. Sadece CHP eksenli Kemalciler-Ekremciler ve Mansurcular kavgası yok, aynı zamanda Meralciler- Mansurcular kavgası da var.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Yavaş ismini ortaya atarak kendisi açısından başarılı bir siyasi hamle yaptı ama işin arka planı sadece Özdağ'ın hanesine yazılacak hamleden ibaret değil. Arka planında ciddi bir siyaset mühendisliği var ve ABD eksenli bazı tiplerden, sürekli görevden alınarak itibarsızlaştırılan Yavuz Ağıralioğlu'na, attığı tweet'le birilerini ürkütmek isteyen yüzde 0.17'lik Gültekin Uysal'a kadar uzanıyor. Özellikle Ağıralioğlu ve Uysal'ın 6'lı masa içinde Yavaş'a destek verilmesi için uğraştıkları söyleniyor.
Ankara kulislerine göre işin başında da kendisini Yavaş'ın "aile dostu" olarak niteleyen seçim dönemi danışmanı Suat Kınıklıoğlu var. Kınıklıoğlu daha 2014 seçimlerinden itibaren Yavaş'a güzellemeler düzen bir siyasetçi. Kılıçdaroğlu için 14'üncü kattaki Rasim Bölücek ne ise Yavaş için de Kınıklıoğlu oymuş...
Kendi deyimiyle "kaderin bir cilvesi" herhalde bu kez de Yavaş'ı cumhurbaşkanlığına hazırlıyor. Yavaş'ın Akşener'e koşup, "Ben işimle ilgiliyim" sözlerine bakmayın, artık açık açık adaylık istediğini her yerde hissettiriyor.
Siyasetçilerin uğrak yeri Çiçek Lokantası'nda Kınıklıoğlu ile bir araya geldiklerinde yüksek sesle, "Kemal Bey beni aday yapmak zorunda. Zaten kendisi kazanamaz" dediğini Ankara'da duymayan kalmamış.
Yavaş, bu çıkışı ve izlediği yöntemle sadece Kılıçdaroğlu'na değil aynı zamanda İmamoğlu'na da meydan okuyor. Önümüzdeki süreçte, daha doğrusu son viraja girildiğinde asıl kavga da Yavaş-İmamoğlu ikilisi arasında yaşanacak. Ortada ilginç bir durum var, kamuoyu yoklamalarında Yavaş önde çıkarken, 6'lı masa, o masanın destekçisi HDP ve küresel güç merkezleri şimdilik İmamoğlu'na destek veriyor. Demirtaş da açık açık İmamoğlu diyor. Bu arada büyükelçiler trafiği de bitmek bilmiyor
Peki, onlar rotayı Yavaş'a kırarsa ne olur?
Neler döndüğünü herhalde Wikileaks benzeri belgeler yayınlandığında görecek, o büyükelçilerle Kılıçdaroğlu'nun, Akşener'in ve İmamoğlu'nun ne konuştuğunu öğreneceğiz.
Tablo ürkütücü, siyasetçiler hiçbir dönem bu kadar "mandacı" görüntü vermemişti.