- Adaların silahsızlandırılmasına ilişkin talepler, Türkiye'nin revizyonist politikasının bir parçasıdır. Türkiye'nin, Yunan adalarının egemenliğinin, bunların silahsızlandırmalarına bağlı olduğu öyküsü, endişe verici ve tehlikelidir.
- İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği ile ilgili Madrid'de imzalanan anlaşmanın hukuki bir önemi yoktur ve tarafları bağlayıcı değildir.
- Türkiye'nin, Avrupa Ortak Savunma ve Güvenlik Politikası'na dahil edilebilmesi için Yunanistan ve Kıbrıs'ın (Rum kesimi) üye oldukları AB'de oybirliği bulunması gerekiyor."
'ATİNA KAZANAMADI'
Buna karşılık ana muhalefetteki Radikal Sol Koalisyon (SYRİZA) milletvekili ve eski dışişleri bakanı Yorgo Katrugalos ise, "Türkiye, Madrid'de ABD, İsveç ve Finlandiya ile ilgili hedeflerine ulaştı. Miçotakis ise zirvede hiçbir şey kazanmadı" dedi. Hürriyet'te yer alan habere göre, Katrugalos, "Avrupa'nın en demokratik ülkelerinden olan İsveç ve Finlandiya, Türkiye'nin terör ve iadeler ile ilgili gerekçelerini kabul etti" dedi.
Konuyu köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, "Miçotakis'in ulusal güvenlik danışmanı Alexandris Diakopoulos'ın, "Türkiye Stratejik Özerklik Arayışında" raporunda, Türkiye'nin Karadeniz ve Süveyş Kanalı'ndan Orta Akdeniz'e kadar deniz yollarını kontrol edeceği ve bölgeler arası güç haline geleceği öngörüsünü de hesaba katarsak komşunun etekleri neden zil çalıyor, daha net anlayabiliriz. Yunan basınında Erdoğan'ın hamleleri sebebiyle arka arkaya gelen bu başarısızlıkların Miçotakis yönetimini düşüreceği ve önümüzdeki aylarda bir erken seçimi tetikleyeceği konuşuluyor. Eylül'de sandıklar kurulursa şaşırtıcı olmaz. Şayet erken seçim olursa, Başkan Erdoğan'ın Miçotakis'i "silmesiyle" tetiklenen sürecin payı yadsınamaz." ifadelerini kullandı.
İşte Kaplan'ın bugünkü yazısı;
ERDOĞAN, YUNANİSTAN'I ERKEN SEÇİME GÖTÜRÜYOR
Türkiye'nin son beş yılda dış politikada ne kadar kilit bir rol üstlendiğinin yeterince anlaşıldığını sanmıyorum.
Örneğin Türkiye'nin diplomatik zafer kazandığı NATO Zirvesi'nin yankıları İsveç ve Finlandiya'nın yanı sıra Yunanistan'ı da salladı. Gerilim, Yunan Başbakanı'nın Washington ziyaretinde Amerikan Kongresi'nde yaptığı konuşmayla zirveye tırmandı.
Miçotakis, Kıbrıs'ta iki devletli çözümü kabul etmeyeceklerini belirterek Türkiye'ye ABD'nin F-16 satışı yapmamasını ima etmişti. Ve Amerikalı temsilcilerce ayakta alkışlanmıştı.
Başkan Erdoğan, bunun üzerine "Artık benim için Miçotakis diye biri yok. Bundan sonrasını kendi düşünsün. Kimlerle görüşecek, kimlere üs kurduracaksa kurdursun" dediği konuşmasında Yunanistan ile Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey anlaşmasını da bozduğumuzu ilan etmişti.
Miçotakis ise geri adım atıp gerilim yükselse bile Türkiye ile ilişkilerin 'çok kötü' olmadığını söyleyerek, Erdoğan ile görüşmek istediğini belirtti. Ama fayda etmedi.
Sonraki darbe Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Komisyonu'nun Ege'deki Türk sahillerinin reklamını yapan Türkiye'nin, "Turkegean (Türk Egesi)" isim hakkı başvurusunu kabul etmesi oldu.
Ve öldürücü darbe NATO Zirvesi'nde geldi. Hem Türkiye'nin parçası olduğu üçlü mutabakat metni hem de Biden'ın Washington'a iner inmez F-16 konusunda çalışmaya başlayacağını açıklaması Yunanistan'ı fena halde boşa düşürdü.
Daha önce Miçotakis yönetimini "Batı'nın ileri karakoluna dönüştük. Türkiye yükselirken, biz Batı'nın piyonu olduk" diyerek eleştiren ana muhalefetteki SYRIZA'nın lideri Çipras, Miçotakis'in izlediği dış politikanın Yunanistan'ı "yenilgiden yenilgiye taşıdığını" belirterek, zirvede Türkiye'ye tam destek verildiğini söyledi. Ayrıca, "Acı bir diplomatik yenilgi yaşadık. Eğer ben Madrid'de başbakan olsaydım ve bu yaşansaydı ve aynı zamanda 'TurkAegean' tanımı Türkiye tarafından reklam markası olarak tescil edilmiş olsaydı Madrid'den yaya dönerdim" diye ekledi.
Miçotakis'in ulusal güvenlik danışmanı Alexandris Diakopoulos'ın, "Türkiye Stratejik Özerklik Arayışında" raporunda, Türkiye'nin Karadeniz ve Süveyş Kanalı'ndan Orta Akdeniz'e kadar deniz yollarını kontrol edeceği ve bölgeler arası güç haline geleceği öngörüsünü de hesaba katarsak komşunun etekleri neden zil çalıyor, daha net anlayabiliriz.
Yunan basınında Erdoğan'ın hamleleri sebebiyle arka arkaya gelen bu başarısızlıkların Miçotakis yönetimini düşüreceği ve önümüzdeki aylarda bir erken seçimi tetikleyeceği konuşuluyor. Eylül'de sandıklar kurulursa şaşırtıcı olmaz. Şayet erken seçim olursa, Başkan Erdoğan'ın Miçotakis'i "silmesiyle" tetiklenen sürecin payı yadsınamaz.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN