İşte Mahmut Övür'ün yazısından ilgili bölüm şu şekilde:
Dün yazdım, Kılıçdaroğlu-İmamoğlu kavgası henüz bitmiş değil. CHP içindeki "Kemalciler" sevinç çığlıkları atarak "Ekrem teslim oldu" dese de öyle olmadığını bizzat İmamoğlu'nun kendisi söylüyor.
Çok değil birkaç gün önce İmamoğlu, Habertürk televizyonunda uzun uzun az tatil yaptığından yakındı, neden "temel atmama" törenleri yaptığını anlattı. Sürekli seçim kaybeden, lider yetiştirmekte çaresiz bir sosyoloji olmasa, eminim bir siyasi aktör olarak kimse dönüp yüzüne bakmaz. Ortada bir ideolojik eksen ve siyasi perspektifi olmadığı için de bir yerden girip başka bir yerden çıkabiliyor. Tam bir "post truth" siyasetçi profili...
Yaptığı ses getiren bir icraat olmadığı için de sözü eninde sonunda yenilenen İstanbul seçimlerine getiriyor. Fakat öyle bir siyasi dil kullanıyor ki, insan ister istemez; "Bunu ancak Gladyo'nun yerli ayağı yapar" diye düşünmeden edemiyor. Tıpkı sevgili Salih Tuna'nın dediği gibi, hiç bağlamı yokken bakın ne diyor:
"Sünni bir ailenin çocuğuyum."
İyi de İmamoğlu siyasi bir meseleyi konuşurken neden, "Sünni bir ailenin çocuğuyum" deme gereği duyar? Bunu söylemeden derdini anlatamıyor mu? İşin garip tarafı bununla da yetinmiyor, aynı programda başka bir "mezhepçi" çıkış daha yapıyor:
"Kürt ve Şafii vatandaşlara hizmet etsin diye gassal aldım, diyorsun ki bu terörist. Bunun sorumlusu ben değilim. Dünyanın hiçbir adil ülkesinde bunu anlatamazsınız."
Peki, dünyanın hangi laik ve demokratik ülkesinde hizmet için alım yapılırken "mezhepçi" bir yaklaşım öne çıkartılıyor?
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ