Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi, Şule Yüksel Şenler Vakfı Onursal Başkanı Emine Erdoğan, Şule Yüksel Şenler Vakfı tarafından gazeteci yazar Şenler'in vefatının 3. yıl dönümünde Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen "Onu Anma ve Mücadelesini Anlama" programına katıldı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda vakfın tanıtım filmi gösterildikten sonra Şenler'i anlatan tiyatro oyunu sergilendi.
Emine Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, vakfın Şenler'in vefatından kısa bir süre sonra kurulduğunu, vakfın amaçlarından bir tanesinin de geride bıraktığı mirasın yaşaması ve ortaya koyduğu tarihsel mücadelenin unutulmaması olduğunu dile getirdi.

Programın yapıldığı adanın Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vurmuş, son derece hazin hikayelerin mekanı olduğunu belirten Erdoğan, halkın buraya "Yaslı Ada" dediğini söyledi.
Erdoğan, "Düşünün ki, bu adadan ne çok acı dolu gözyaşı süzülmüş. Son 20 yılda, demokrasi ve insan hakları alanında atılan büyük adımlarla millet iradesine indirilen darbelerin sembolü haline gelen bu mekânın kaderi, milletin kaderiyle birlikte ilelebet değişti. Ne mutlu ki, burası artık, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'dır. Millet iradesinin, yegane güç olduğunun beyanıdır, kanıtıdır, ispatıdır." diye konuştu.
Şenler'in bir döneme derin iz bırakan bir isim olduğunu belirten Erdoğan, Şenler'in kendi hayatında da çok kritik ve dönüştürücü bir rolü olduğunu anlattı.

"ORTAYA KOYDUĞU ÖRNEKLİK, ONUNLA TANIŞTIĞIM İLK GÜNDEN BERİ BANA İLHAM OLUYOR"
Emine Erdoğan, Şenler'in ortaya koyduğu örnek hareketlerin onunla tanıştığı ilk günden beri kendisine ilham olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Onun çemberine dahil olabilmenin, nasihatleriyle büyümenin onurunu her daim hissettim. Ortaya koyduğu örneklik, onunla tanıştığım ilk günden beri bana ilham oluyor. Ancak o, sadece bana değil, bir millete de ilham oldu. Bildiğiniz gibi, Şule Yüksel Hanım'ın direniş yolculuğu, bir iç yolculukla başlar. Kendisi manevi bir uyanışa mazhar olur ve Rabbine kul olmayı hayatının merkezine alır. Fakat inandığı gibi yaşamak ve hayatını bu yönde değiştirmek istediğinde dönemin bazı acı gerçekleriyle karşı karşıya gelir. Bilhassa genç kardeşlerimizin, onu bu direnişe yönelten ideolojik ve siyasi baskı dönemini, çok iyi anlaması gerektiğine inanıyorum. Zira o günler anlaşılmadan bugünün kazanımlarının değeri de hakkıyla anlaşılamıyor. Bu dayatmaların altında bir toplum vardı, o günlerde. Üstat Necip Fazıl'ın deyişiyle, 'Öz yurdunda garip, öz vatanında parya' bir dönem. İşte Şule Yüksel Şenler, böyle bir zamanda önce kendi uyanışını yaşıyor. Onun samimiyeti, sahiciliği, şahsiyetli duruşu; kadın, erkek, dindar ve dindar olmayan binlerce insanın da ruh aynasında akis buldu. Anadolu'da verdiği konferanslara, on binler akın etti. 'Tatlı suyun başı kalabalık olur' dedikleri gibi o, ümide, teselliye ve dayanışmaya susamış tüm insanlar için tatlı bir su oldu. Şule Yüksel Şenler, Türk kadınının tam anlamıyla özgürlüğüne ulaşmasında da özel bir öneme sahiptir."
Doğal afetlerden sosyal sorunlara kadar her felaketten kadınların orantısız olarak etkilendiğini söyleyen Erdoğan, o dönem Türkiye'sinde de vaziyetin farklı olmadığını belirtti.
Modernleşmenin ideolojik siyasetinin de kadınların kılık kıyafeti üzerinden yürütüldüğünü dile getiren Erdoğan, başörtülü kadınların fikir dünyasıyla, sanatla, edebiyatla, tasarımla iç içe olmasının hayal dahi edilemediğini ancak Şenler'in bu ön yargıları yıkıp geçtiğini ifade etti.



