Arşiv sayfaları tarihin her döneminde Yunanistan'ın, Türk milletine karşı düşmanca bir tavır içerisinde yer aldığını yazıyor. Türk milletinin hoşgörüsü ve karşılıklı sevgi anlayışı Yunanlı siyasiler tarafından sürekli sabote ediliyor. Öyle ki dünyaca ünlü tarihçiler bile Türk milletinin farklılıklara saygı anlayışını yere göğe sığdıramazken, Yunanlı yöneticilerin, 'ırkçı' bakış açısını tarihe not düşmek zorunda kalıyor...
OSMANLI HOŞGÖRÜSÜ
Tarihçi McCarthy'ye göre 1821 Yunan İhtilali ileriki yıllarda Balkan ihtilallerine de örnek oluşturdu ve milli bağımsızlık amacıyla Türk nüfusunu topraklarından atmak geleneği 1877-1878, 1912-1913 ve 1919-1923 savaşlarında da tekrarlandı. Türklere duyulan nefret onların öldürülmelerinde gerçek bir etken oldu. McCarthy ayrıca Balkanlar'ı, burada yaşanan ve Yunanlar tarafından katledilip sürülen Türklerin yurdu olarak tanımlarken Türklerin katledilmesinin arkasında Osmanlı hoşgörüsünün olduğunu kaleme aldı. McCarthy şu ifadeleri kullanıyor: "Osmanlılar Hıristiyanları topraklarından sürmemiş, dillerini, geleneklerini ve dinlerini muhafaza etmelerine izin vermişlerdi fakat 15. yüzyıl Türkleri hoşgörülü olmasaydı, 19. yüzyıl Türkleri yurtlarında kalmaya devam edebilerdi."
'KATLİAMLAR IRK HARBİYDİ'
Balkan savaşları başlamadan önce bölgenin nüfusu etnik ve dini açıdan çeşitlilik göstermesine rağmen Müslümanlar en büyük nüfusa sahip tek din grubuydu. Öyle ki 1911 nüfus sayımında Selanik'te 605 bin Müslüman, 398 bin Rum yaşamaktaydı. Balkan savaşlarında yapılan katliamlar o yıllarda ırk harpleri denilen cinstendi. Balkan müttefikleri Türk ve Müslümanlara yönelik sıkı bir katliama girişti. Bu müttefiklerden Yunanistan, Pratişva kazasındaki Türklerin hepsini Kasrub akarsu vadisine götürüp orada katletti ve yaptıklarının delili olarak cesetleri ortada bıraktı.
AKILALMAZ VAHŞET
Doç. Dr. Nebahat Oran Arslan ve Dr. Fadimana Fidan "Balkan savaşları sonrasında Yunanistan'da kalan Türk esirler meselesi" çalışmasında Yunan mezalimine dair önemli tespitler yapıyor: "Yerli ve yabancı gazeteler Yunanlıların yaptığı mezalimden bahsediyordu. Hatta Rum gazeteleri bile vahşeti gözler önüne sermekten kendini alamamıştı. Gazetelerde Yunanlı askerler tarafından Makedonya'da yaşlı erkeklerin kulak, burun ve kafalarının kesildiği, kadın ve kızlara tecavüz edildiği, ellerine geçirdikleri asker, memur ve mülki amirleri esir kamplarına gönderdiği bilgileri yer alıyordu. Yunan askerleri öldürdükleri sivil ve askerleri sokak ortasında bırakıyorlardı. Bu şekilde halkın korkmalarını sağlayarak kendilerine mukavemet etmelerini önlemeye çalışıyorlardı. Kendi dinlerini yaşamakta her zaman serbest bırakılmış Yunanlı din görevlileri dahi; imamları ve dervişleri katletmekten geri durmuyorlardı. Evlerinde bir güç gibi duran erkeklerin olmayışı çevrede art niyetli kişilerin türemesine neden oluyordu. Böylece erkek olmayan evlere saldırılar oluyordu. Evde bulunan değerli eşyalar gasp edilmekte, kadın ve kızlar kaçırılmaktaydı. Aileler bu yüzden Harbiye Nezaret-i Celilesi'ne sürekli mektup göndererek şikâyetlerini bildiriyorlardı."
20 BİN TÜRK'TEN 13 BİNİ KALDI
Yunanların Balkan Harbi'nin başlarında Türk ve Müslümanlara yaptığı zulüm ve yağma Rus devlet arşivlerinde yer alıyor. Yrd. Doç. Dr. Hasan Demiroğlu'nun Rus arşiv belgeleri üzerinde yaptığı çalışmaya göre Yunan mezalimi sınır tanımıyordu: "Yunanlılar savaş şartlarını da fırsat bilerek bilhassa Türkleri cezalandırmak için sözde gerekçeler üretir olmuşlardır. Bunun en açık örneği Pravişa şehrinde görülmüştür. Yunan papaz Nikola ve Yunan Kostaki Faniço, Kostaki Likidi, Anastas Nikola, Dimitri Aleksandır, Panayotaki Kara Georgi, Doktor Georgi, Vasil Papa Aristidi, Eczacı Yanko Petridi, Kasaba doktoru Angeli, Bakkal Kiriaku ve Nikola Patridu bir komisyon oluşturmuşlardır. Bu komisyon Yunan kilisesi tarafından onaylanan ölüm cezalarını gerçekleştirmekteydi. Verilen ölüm cezalarını ise bazı durumlarda Bulgar Voyvoda Bayçev uygulamaktaydı. Bu komisyon Yunan kilisesinin emri altındaki Yunanlılardan oluşuyor ve tüm Yunan köylerine emir veriyordu. Pravişa şehrindeki 20 bin Türk'ten geriye sadece 13 bini kalmıştır. 7 bin Türk'ün akıbeti ise incelenen bu raporda gizlidir."
ÇOCUKLARA ZEHİRLİ ŞEKER
Doç. Dr. Şeyma Büyüksavaş Kuran'ın "Balkan Savaşı Hikâyelerinden Yansıyan Çocuk ve Kadınlar" isimli çalışmasında, Türk çocuklarının nasıl öldürüldüğü şöyle anlatılıyor: "Bütün bakkallar Türk çocuklarına şeker satarken içine selimani pastilleri karıştırıyor. Çocuklar da bu suretle derhal sancılanıyor, ölüyor. 'Ne yapalım, kolera!' denmektedir. Görüldüğü gibi çocukların biyolojik silah yöntemiyle öldürüldüğü, bir Yunan askerinin ağzından alaycı bir biçimde anlatılmıştı."
HANİ NEREDE İNSANLIK
Sabah'ta yer alan habere göre, Ermeni gazeteci ve tarihçi Aram Andonyan ise Balkan Harbi Tarihi kitabında, "Hani nerede Hıristiyanlık ve insanlık belirtileri? Haç, merhametin sembolüdür, ama Rumlar kanla lekelediler onu. Talan, katliam, ırza geçme, korkunç oranlara yükseldi. Çeteler civar köylerdeki Müslümanlara yapmadıklarını koymadılar. Çok sayıda muhacir açlıktan ya da süngüyle öldü. Yunanlıların beslemeyi taahhüt ettikleri silahtan tecrit edilmiş Osmanlı askerlerinden çoğu keza açlıktan öldü" ifadeleri yer alıyor.