Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, kentteki bir otelde sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri ve iş insanlarıyla buluşmasında, katılımcılara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın selamını getirdiğini söyledi.
Hatay'ın, bakanlıkları için stratejik öneme sahip bir il olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, "Türkiye'deki toplam 7 yurt içi temsilciliğimizden bir tanesini de Hatay'a açtık. Temsilci olarak yeni büyükelçimiz göreve başladı. Büyükelçimiz Devrim Öztürk, Hatay temsilcimiz oldu. Hatay'a en güzel hizmetleri verecektir. Siz de büyükelçimizin kendisine ve temsilciliğimize elinizden gelen desteği esirgemeyin. Birbirinizi inşallah destekleyeceksiniz." dedi.
Sınırda yaşanan gelişmelere değinen Çavuşoğlu, "İran-Irak savaşı, Irak'a müdahaleler, Suriye iç savaşı derken yıllardır etrafımızda krizler ve savaşlarla yaşamak zorunda kaldık. Krizler, savaşlar ve çatışmaların toplamına baktığımız zaman maalesef yüzde 60'ı bizim bölgemizde, hemen etrafımızda ve yine bizim yakın coğrafyamızda. Biz, etrafımızdaki bu krizlere rağmen büyüyen, gelişen ve güçlenen bir ülke olduk çok şükür. Milletimizin girişimciliği ve çalışkanlığıyla, devletimizin feraseti ve derinliği en güçlü yanlarımızdır." diye konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde, dünyadaki krizlerin çözümünde "öncü rol" oynamalarının tesadüf olmadığını belirterek, bunu örnekleriyle anlattı.
Artan gıda ve enerji fiyatlarının tüm dünyada küresel enflasyonu artırdığını söyleyen Çavuşoğlu, Türkiye'nin Kovid-19 öncesi ve sonrasında "ekonomi çarklarının" durmasına izin vermediği için olumlu ayrışan ülkeler arasında yer aldığını ifade etti.
Ekonominin güç merkezinin Asya'ya kaydığını ve buna duyarsız kalmadıklarını belirten Çavuşoğlu, bölgede hem siyasi gücü arttırmayı hem de ekonomik ilişkileri büyütmeyi amaçladıklarını vurguladı.
"TÜRKİYE İLE TÜRK MİLLETİYLE NASIL KONUŞULACAĞINI HERKESE ÖĞRETİYORUZ"
Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan'la kurdukları üçlü ve dörtlü mekanizmalarla enerji, ulaştırma ve ticaret alanlarındaki iş birliklerini derinleştirdiklerini belirten Çavuşoğlu, insanların önünü açmayı, ülkenin daha fazla zenginleşmesine katkı sağlamayı amaçladıklarını, diplomasinin de temel amaçlarından birinin bu olduğunu söyledi.
Bakan Çavuşoğlu, 500 yıllık hariciye geleneklerinin temelinde insani ve vicdani bir duruş olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"İnsanımızın güler yüzünü, merhametini, şefkatini temsil ettiğimizin bilincindeyiz. Aynı zamanda doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen, hak, vicdan ve adaleti temel alan bir medeniyetin mensubuyuz. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı'mız Birleşmiş Milletler'de 'Dünya beşten büyüktür' diyor. 'Daha adil bir dünya mümkündür' diyor. Bugün dünya sistemi adaletli değil, adalet dağıtamıyor, sorunları çözemiyor, savaşları engelleyemiyor, çatışmaları durduramıyor, insanlığın beklentilerini maalesef karşılayamıyor. Ama biz tüm kurumlarımızla beraber Kızılayımız, TİKA'mız, AFAD'ımız, Türk Hava Yollarımız, Yunus Emremiz, Vakıflar, Diyanetimiz ve hayırsever iş insanlarıyla dünyanın dört bir köşesinde iyilik tohumları ekiyoruz. Bu sayede elbette gönül coğrafyamızı da genişletiyoruz. Bu aslında bir ülkenin yumuşak yüzüdür. Bir ülkenin itibarı sadece sert güçle, savunmayla, savunma gücüyle olmaz, insanlara yardım ederseniz, adalet dağıtırsanız mağdurların, mazlumların yanında olursanız, güçlünün değil de haklının yanında olursanız size olan güven daha da artar ve kalıcı olur. Biz hiç kimseyi hor görmüyoruz, kimseye tepeden bakmıyoruz. Yunus Emre'nin dediği gibi 'Yaratılanı yaratandan dolayı seviyoruz'. Bize de tepeden bakanlara haddini bildiriyoruz, bizimle göz seviyesinde konuşmaları için de gerekli terbiyeyi de yapıyoruz. Türkiye ile Türk milletiyle nasıl konuşulacağını da herkese itinayla öğretiyoruz."
"BİZ OLMASAYDIK LİBYA BUGÜN BİR SURİYE OLURDU
Suriye'de yaşanan drama dikkati çeken Çavuşoğlu, benzer dramların Libya'da ve Irak'ta olduğunu söyledi.
Bunların daha da derinleşmemesi, diğer ülkelerin de bu duruma düşmemesi için canla başla çaba sarf ettiklerini vurgulayan Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer biz olmasaydık Libya bugün bir Suriye olurdu, eğer Trablus'a yapılan saldırıyı püskürtmeseydik olurdu. Ama bugün Libya ile Deniz Yetki Antlaşmaları imzalıyoruz. Hidrokarbon antlaşması imzaladık. Birileri kuduruyor da sana ne? Ben istediğim ülkeyle antlaşma imzalarım. Libya hükümeti Malta ile imzalayınca sorun yok, bizimle imzalayınca 'bu hükümet antlaşma imzalayamaz' diyor. Yani bu ayrıcalık sadece Avrupa Birliği üyelerinde mi var? Malta'nın kendisi bile şaşırdı bu tepkilere, çünkü Malta dürüst ve adaletli bir tutum sergileyen bir ülke. Kendisi küçük, nüfusu küçük bir ada devleti ama ilkeli duruşuyla saygın bir ülke. Onlar da şaşırdılar. Sonuçta Suriye'nin ülkemize yönelik bir terör yuvası haline gelmesine de izin vermememiz gerekiyor. Suriye'nin bölünmesine izin vermememiz gerekiyor. Özellikle Suriye'nin kuzeydoğusunda PKK'ya, YPG'ye, PYD'ye ülkeyi bölmesi için ayrılıkçı gündemini devam ettirmesi için verilen desteklerin de farkındayız. Buna da engel olmak için her türlü tedbiri alıyoruz ve alacağız. Nasıl kuzeyde terör koridorları kurmak isteyenler önce DEAŞ'tı, sonra PKK, bunlara darbe vurarak güvenlik koridorları kurduysak, Suriye'nin de bölünmesine izin veremeyiz. Suriye'nin sınır ve toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Bundan sonra da bu konularda bugüne kadar olduğu gibi ne gerekiyorsa da yapacağız."
SURİYE'NİN GÜVENLİĞİ
Suriye meselesinin de siyasi şekilde çözülmesinin hayati derecede önemli olduğunu dile getiren Çavuşoğlu, "BM Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde rejimle muhalefetin bir anayasa ve sonra bir seçim süreci dahil hepsini içeren bir yol haritası konusunda uzlaşması gerektiğini söylüyoruz. Bundan rahatsız olanlar da var. Başka bir çare var mı onu söyleyin? Bu iç savaş 50 yıl daha sürsün mü? Suriye'nin birliği ve bütünlüğünün devam etmesi için; teröristlerden bahsetmiyorum terörist teröristtir; ama ılımlı muhaliflerle rejimin bir yol haritası üzerinde mutabakata varması gerekiyor. Ancak Suriye'de birliği, beraberliği bu şekilde tesis edebiliriz. Ancak ülkesine dönmek isteyen Türkiye'deki Suriyeliler dahil bu şekilde onları ülkelerine güvenli bir şekilde döndürebiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Çavuşoğlu, Suriye'de geçiş sürecinin başlamasının uzlaşma bakımından da önemli aşama olacağını belirterek, şunları kaydetti:
"BM gözetiminde adil ve şeffaf bir seçimin Suriye'de yapılması için gerekli desteği vereceğiz. Bu amaçla kurulmasına öncülük ettiğimiz anayasa komitesinin de, 9 turda bir netice alınmadı, bu önümüzdeki turlarda netice alması için gerekli çalışmaları sürdüreceğiz garantör ülkelerle birlikte. Bu konuyu en son geçen ay New York'ta Rus ve İranlı mevkidaşlarımla da görüştük. 'Bakınız, Astana Platformu' diyoruz. Astana Platformuna alternatif oluşturmak isteyenler var. Biz bu platformda esir takası dahil, anayasa komisyonu birçok mesafe katettik ama sonuç yok. Eğer sonuç odaklı olmazsa Astana Platformu da zayıflar ve ortadan kaybolur. Dolayısıyla 'sonuç odaklı adımların atılmasının zamanı geldi ve geçti bile' diye uyarılarımızı da yaptık. Yine Suriye'nin Özel Temsilcisi Pedersen ile de aynı şekilde çalışıyoruz. O toplantıya o da katılmıştı."
Suriye'nin kuzeybatısındaki Suriyelilerin tüm ihtiyaçlarını karşılamaya devam ettiklerini, Cilvegözü Sınır Kapısı üzerinden BM insanı yardımlarının koordinasyonunu sağladıklarını anlatan Çavuşoğlu, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararının uzatılması için de çalıştıklarını, 6 aylık bir uzatma olduğunu ancak Rusya'ya 1 yıllık uzatma konusunda telkinde bulunduklarını belirtti.
"Hiçbir ülke kendi topraklarına bu kadar göçmen gelmesini istemez çünkü yönetmesi de zor, işin birçok boyutu var" diyen Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Ekonomik, güvenlik boyutu var. Bu iş bir sosyal problem. Siyasi problem olmaya da başladı, siyasiler de kullanıyor. Bu sorunlara tabii insani açıdan da bakmak önemli. Hepsinin sentezini iyi yapmak önemli. Sadece göçmen düşmanlığıyla bu sorunların çözülmeyeceği de aşikar. Bu sorun, göçmen sorunu dünyada devam edecek bir sorundur. Pandemi öncesinde 80 milyon olan dünyada göçmen ve mülteci sayısı pandemiden sonra 100 milyonu geçti. Bu, Ukrayna savaşıyla ülkesini terk eden insanlar buna dahil değil. Bu, maalesef önümüzdeki yıllarda da değişik sebeplerle devam edecek bir sorun. Küresel sistemin de buna bir çare bulamadığı aşikar. Dolayısıyla bununla da baş etmek, politikalar üretmek durumundayız. Yani bu sorunların aşılması Hatay'ımızı üstlendiği yükün azaltılması bakımından da önemlidir ve bunun için de seferber olmaya devam edeceğiz."