İşte Sabah Gazetesi yazarlarından Erhan Afyoncu'nun "Teröristler 200 yıldır aynı metodu kullanıyor" başlıklı yazısı
Terörle mücadeleyi Osmanlı döneminden itibaren yılmadan sürdürüyoruz. Ancak Batı dünyası da bir terörist grup ortadan kalkınca yenisini ortaya sürüp desteklemeyi bırakmıyor. Günümüzde terör gruplarının arkasında da bazı Batılı ülkeler var. Batılılar önceki asırlarda da bize karşı faaliyet gösteren teröristleri baştacı etmişlerdi.
Bulgar çeteciler.
MAKEDONYA MESELESİ
19. yüzyılın sonlarında Osmanlı topraklarından Makedonya bölgesi, merkeze bağlı olarak idare ediliyordu. Bölge, Selanik, Kosova ve Manastır vilayetlerinden oluşuyordu. Makedonya'da Türklerin yanında Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Ulahlar, Arnavutlar, Yahudiler bir arada yaşamaktaydılar. Bununla beraber her topluluğun Makedonya üzerinde ayrı ayrı emelleri vardı. Bölgede 1878-1913 yılları arasında "Makedonya Meselesi" adı verilen gelişmeler oldu. Bulgar, Ulah, Sırp ve Yunan çeteleri bölgeyi Osmanlı'dan koparmak için terör eylemlerine başladılar. Bölgedeki terör eylemleri hakkında Mahir Aydın, Mehmet Hacısalihoğlu, Fikret Adanır, Gül Tokay, Güler Yarcı, Zekeriya Türkmen ve İhsan Burak Birecikli'nin araştırmalarına bakılabilir.
İlk olarak Bulgaristan'ın desteğiyle Bulgar çeteleri silahlı eylemlere başladılar. 1901'de Tahsin Bey (Uzer) Razlık Kaymakamı iken aldığı ihbarlar üzerine yaptığı incelemelerde köylerde 2 bin tüfek ve tabanca, 10 bin mermi, 59 bomba ele geçirdi. Ancak işin ilginç yanı teröre engel olmaya çalışan Osmanlı idarecileri, konsoloslara şikâyet edildi. Komitacılar, daha sonra Kaymakam Tahsin Bey'e Şarapçı Boğazı'nda 250 kişiyle saldırdılar. Ancak saldırıya jandarmanın karşılık vermesiyle çete amacına ulaşamadı.
II. Abdülhamid, Makedonya'daki karışıklıkların önüne geçmek amacıyla 1902'de bölgede ıslahat başlatıp Hüseyin Hilmi Paşa'yı geniş yetkilerle donatarak müfettiş tayin etti. Osmanlı Devleti, Makedonya'da ıslahatları yaparken, çeteler de bir yandan hükümet dairelerine, posta-telgraf hatlarına ve Rumeli Demiryolu'na saldırdılar. Başta demiryolu hattındaki köprülerin havaya uçurulması, trenlerin basılarak eşkıyalık yapılması gibi hadiseler çetecilerin seslerinin özellikle Avrupa kamuoyunda duyurulmasını sağlıyordu.
Selanik'te Osmanlı askerleri.
SELANİK'TE TERÖR
Eylül 1902'de çıkan "Cuma-i Bala" ayaklanmasının bastırılması bir ay sürdü. Çete faaliyetlerinin en çok ses getirdiği yerlerden biri de Makedonya'nın en önemli şehri olan Selanik'ti ve çeteler burayı merkez edindiler. Makedonya Bulgar Komitası'nın Selanik'teki terör faaliyetlerinin en büyüğü 20 Nisan 1903'te oldu. Bir bakkal dükkânı, bombaları koymak için lağım kazısının başlayacağı yer olacak seçildi. Dükkânın sahibi Bulgar olduğu için dikkat çekmedi. Yaklaşık olarak 6-7 ay sürdüğü belirlenen bu kazı, Selanik Bulgar Mektebi öğrencileri tarafından sürdürüldü. Osmanlı Bankası'na doğru tünel kazılmaya başlandı. Komitacılar bombalamayı planladıkları binaların altında lağımlar kazdılar ve patlayıcıları yerleştirdiler. Tüm bu hazırlıklarda Bulgar Mektebi üs olarak kullanıldı.
Teröristler, krokilerle eylem yapacakları yerlere dağıldılar ve birtakım gösterilerle bombalamalara devam ettiler. Şehrin Vardar tarafındaki "Galik Köprüsü" dinamitle havaya uçuruldu. Köprü üstünden Selanik'e giden gaz ve su boruları patladı, şehrin gaz ve suyu kesildi. Osmanlı Bankası ile çevresinde açılan tünellerde bombalar patlatıldı, yangınlar çıkarıldı. Beyaz Kule'nin yanında bulunan Elhamra Kafe Şantant'a bomba atılması üzerine ahali kargaşa içinde sağa sola koşmaya başladı. Elektrikler de olmadığından çıkan hengâmede çok sayıda kişi yaralandı. Bir Rum garson parçalandı. Kolombo Kahvehanesi, Hotel d'Angleterre, Boşnak Han, Alman Bowling Kulübü, Alman Okulu, Fransız Hastanesi civarlarında ve demiryolu hatlarında patlamalar meydana geldi. Patlayan bombalarla halk dehşet ve korku içinde bırakıldı. Osmanlı askerlerinin yoğun mücadelesi sonrası teröristler durduruldu.
Kalan çete üyeleri bir gün sonra tekrar faaliyete geçip, Tahtakale semtinde bombalar patlattılar. Ancak kısa sürede etkisiz hale getirildiler. İki tabur asker, Selanik Limanı'na ulaştığı için ve komitanın postane, telgrafhane, hükümet konağı ve konsolosluklar gibi diğer binalara saldırmasının da önüne geçildi.
Avusturya saldırı üzerine üç zırhlı gemisini Selanik önlerine gönderdi. Selanik'te görevli olan Hasan Fehmi Paşa'nın tedbirleri sayesinde olaylar daha fazla uzamadan ortalık duruldu. Şehirde kısmi sıkıyönetim ilan edildi. Muhtemel saldırılara karşı güvenlik tedbirleri ve devriyeler artırıldı.
Çeteler, Avrupalı ülkelerin kurum ve ulaşım araçlarına da saldırarak onları da meseleye dahil etmek istiyordu. Nisan 1903'te komita, limandaki gemilere saldırmıştı. Selanik'ten Marsilya'ya gidecek Mesajeri Maritim şirketine ait Vadiyülkebir gemisine, yolcu kılığında binen bir Bulgar tarafından bomba bırakıldı. Patlamayla, güverte ve iç kısmı harap olan gemideki yangın söndürüldü. Ölen olmasa da liman emniyeti ve seyahat güvenliği tehlikeye düştü.
Bulgarlar tarafından yapılan bir başka faaliyet de "Kurşova Olayı" idi. 4 Ağustos 1903'te başlayan isyanda Bulgar çeteleri Kurşova'yı ele geçirdi. Kurşova Makedon Cumhuriyeti ismi ile devlet kurmaya çalıştılar. Aziz İlyas Yortusu gününe rastlayan "İlinden Ayaklanması" olarak da adlandırılan isyanı bastırmak için çevreden askerler getirildi ve 12 Ağustos'ta şehirde kontrol tesis edildi.
Osmanlı yönetimi, Avrupa devletlerinin baskısı üzerine 1903'ten itibaren bölgede Batılıların talep ettikleri reformları yapmak zorunda kaldı. Bölgeye hâkim olma mücadelesinde Bulgarlardan geri kaldıklarını düşünen Yunanlılar ise 1904'ten itibaren çete faaliyetlerine giriştiler. Aynı yıl Sırp çeteleri de sahne aldı.
Selanik'teki hadiseleri yapan çeteciler.
PAZAR YERİNE BOMBA
1907'de 110 Bulgar, 80 Yunan, 30 Sırp ve 8 Ulah çetesi bölgede faaliyet gösteriyordu. Bir yılda onlarca çete yok ediliyor, ancak dış destek kesilemediği için yenileri kuruluyordu. Çeteler bazen birbirleriyle, bazen de birleşerek Osmanlı yönetimine karşı mücadele ediyorlardı. Bulgar çeteleri, sonraki yıllarda eylemlerine devam ettiler. İştib, Koçana ve Doyran gibi Müslümanların ağırlıklı olarak gittiği hafta pazarlarına heybelerinde saatli bomba yüklü eşekler sokup, pazarın en kalabalık olduğu zamanda bombaları patlattılar.
1911 Şubat'ında Osmanlı Dahiliye Nazırı, yani İçişleri Bakanı Hacı Adil Bey'in de içinde bulunduğu heyet Ohri'den Resne'ye giderken geçtikleri köprüde bomba patlatıldı. Osmanlı Islahat Komisyonu üyeleri, Manastır'da bombalı bir saldırıya uğradılar.
Bulgar komitacılar, Sofya'dan aldıkları talimatla, 1911 Kasım'ında İştib'de Kurban Bayramı'nda, Çarşı Camii'ne bomba koydular. Patlayıcılar Sofya'dan temin edilmişti. Elinde bir çuvalla kantarcıya gelen bir Bulgar köylüsü, arpa çuvalını tartması için cami duvarına bırakıp şadırvandan su içme bahanesiyle oradan ayrılmıştı. Kısa bir süre sonra da çuval patlamıştı. Cami kalabalık bir saatte bombalandığı için ölü ve yaralılar çoktu. İlk belirlemelere göre 26 Müslüman, bir Musevi ve bir Bulgar vatandaş parçalanarak ölmüştü. 3-4 yaşlarında bir Müslüman çocuğu ölenler arasındaydı. Çarşıda alışveriş yapan 13 Müslüman da yaralanmıştı. Müslüman ahalinin bu bombalama üzerine Hıristiyanlara saldırmasıyla can kayıpları arttı.
3 Aralık 1911'de Köprülü yakınındaki Üsküp-Selanik demiryoluna, Köprülü Tren İstasyonu Polis Merkezi'ne ve Selanik-Serez demiryoluna bombalı saldırılar düzenlendi.
Çeteler, 1 Ağustos 1912'de Koçana'daki tahıl ve sebze pazarlarında iki bomba patlattılar. 47 kişi öldü, 49 kişi yaralandı. Ölenlerin 20'si Müslüman, 25'i Bulgar, 2'si Yahudi'ydi. Yaralananların ise 30'u Müslüman, 19'u Bulgar'dı. Bu hadise üzerine galeyana gelen ve kışkırtılan Müslümanlar, Bulgarlara saldırınca 21 kişi öldü, 190 kişi de yaralandı. Ölü ve yaralı sayıları hakkında kaynaklarda çok farklı sayılar verilmektedir. Terör eylemi Bulgar çeteciler tarafından yapılmasına rağmen Avrupa basını hadiseyi Müslüman çetelerin yaptığı ve yetkililerin de göz yumduklarını iddia etmiştir. Bulgaristan'daki ahali ise mitingler yaparak Osmanlılar'ın kıyım yaptığını, Makedonya ve Edirne'nin alınması için hükümetlerini savaşa çağırmışlardır. Bu tür kışkırtmalar sonucunda üç ay sonra ise Balkan Savaşı patlayacaktı.
Ele geçirilen bombalar.
HEM BOMBALADILAR HEM DE MAZLUM ROLÜNE SOYUNDULAR
Zaman ve şartlar değişse de terörün metotları değişmiyor. Osmanlı'nın son döneminde terör eylemleri zirvedeydi. 1821 Yunan isyanıyla sahne alan çetelerin başlıca amacı, mahalli meseleleri milletlerarası kriz haline getirerek eylem yaptıkları bölgeleri Osmanlı'dan koparmaktı. Kilise ve öğretmenler bu eylemlerde en öndeydiler. Okul ve kilise binaları cephanelik ve teröristlerin gizlenme merkezleri olarak kullanılıyordu. Bölgedeki Avrupalı ve Rus diplomatlar da çetelere yardım ediyordu.
Rusya, Fransa, Avusturya ve Almanya, Osmanlı topraklarındaki çetelere silah sattılar. Silahlar, patlayıcılar, mermiler, zeytin ve sardalya fıçı ve kutularında bölgeye getirildi. Silahlanan çeteciler, şehirlerde bombalar patlattılar, köprüleri havaya uçurdular, Müslüman halka ve Osmanlı güvenlik güçlerine saldırılar düzenlediler. Devlet dairelerini ve Müslüman köylerini yaktılar. Müslümanları tahrik etmek için camilerde domuz kestiler, camileri bombaladılar. Müslüman halkı Hıristiyanlara karşı kışkırtıp "Hıristiyanlar katlediliyor" diyerek Avrupalıların müdahalesini sağlamaya çalıştılar. Çeteler, kendileriyle birlikte hareket etmeyen soydaşlarına karşı da terör estirdiler. Soydaşlarından vergi topladılar. Vermeyenlere karşı acımasız davrandılar. Kendilerini desteklemeyen işadamlarına suikastlar tertip ettiler. Köylülerden zorla erzak aldılar, vermeyenleri cezalandırdılar. Toplanan paraları, terör eylemlerinde ve hapisteki teröristlere yardım için kullandılar.
Misyonerleri, yabancı şirket çalışanlarını ve konsolosları kaçırıp Avrupalı ülkelerin dikkatini bölgeye çekmeye çalıştılar. Avrupa ülkelerinin kurum ve ulaşım araçlarına saldırarak Batılı siyasetçilerin Osmanlı içişlerine müdahale etmesini sağladılar. Bombalamaların amacı uluslararası bir kriz çıkarmaktı. Balkan ülkelerinin gazeteleri, bombalamalarda suçu Osmanlı hükümetinin üstüne atıyorlardı. Dökülen kanların sorumluları, mazlum rolüne soyunuyorlardı. Asayişi bozarak, Osmanlı'dan koparmak istedikleri bölgelerde "Can ve mal güvenliği yok, Osmanlı hükümeti güvenliği tesis edemiyor" propagandası yapıyorlardı. Avrupa basını, günümüzde olduğu gibi katledilen Müslümanları görmeyip, "Hıristiyan kıyımı yapılıyor" propagandası yapıyordu. Batılılar, Osmanlı topraklarında çeteler kurdurup silahlandırdıktan sonra terör eylemleri yaptırmışlar, ardından da "Türkler, Hıristiyanları katlediyor" diye yaygara yaparak özerklik elde etmişler, daha sonra da o bölgede yaşayan Türklerin katledilmesine göz yummuşlardı.