Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, daha önce bir televizyon programında kendisini, "başka ülkelerde darbe planlamalarına yardımcı olmuş biri" olarak tanımlamıştı. Bolton şimdi de Türkiye'deki seçimler ile ilgili skandal ifadeler kullandı.
The Wall Street Journal'a makale yazan Bolton, "Batı'nın, Türkiye'deki muhalefetin yaklaşmakta olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarı şansı elde etmesini sağlamaya yardım etmek için cesur bir adım atması halinde Erdoğan'ın durdurulma şansı söz konusu" diye yazdı.
Muhalefetin etkili bir kampanya yürütmesi ve birlik içinde kalması halinde Erdoğan'ın seçimde yenileceğini öne süren John Bolton, "Erdoğan'a karşı koyulmazsa, işler daha da kötüye gidecek" iddiasında bulundu.
Bolton skandal makalesinde şu ifadeleri kullandı:
Eğer Batı, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi iç muhalefetinin adil bir şekilde sarsılmasını sağlamak için cesur adımlar atarsa, durdurulabilme şansı var. Bunu yapmak için ittifakın Ankara'nın üyeliğini kesme tahtasına koyması gerekiyor. İhraç edilmeyi şimdi düşünmek, ittifakın üyeliğinin artılarını ve eksilerini tartışmasına ve -hem Türk seçmenlere hem de NATO üyelerine göre- yaklaşan seçimlerin yüksek çıkarlarını vurgulamasına olanak sağlayacaktır.
Türk seçmenin, Haziran'da veya Sayın Erdoğan'ın seçim takvimini manipüle etmesi durumunda Mayıs'ta ülkelerini geri alma şansı olacak. Muhalefet adaylarının gerçek bir şansı var. 2019'da İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde önemli belediye seçimlerini kazandılar. Bu, Sayın Erdoğan'ın muhalefeti sakatlamak için kovuşturmaları kullanarak ve yenmek için çok uğraştığı İstanbul belediye başkanı da dahil olmak üzere liderlerine karşı uydurma suçlamalarda bulunarak seçim sürecini yozlaştırma çabalarına rağmen oldu.
SOSYAL MEDYA HESABINDAN DA PAYLAŞTI
Bolton, Wall Street Journal için kaleme aldığı yazısı sosyal medya hesabından da paylaştı. Paylaşımında küstah bir şekilde Türkiye'nin NATO'dan ihraç edilmesinin gündeme getirilmesi gerektiğini belirten Bolton; "Batı, Türkiye'deki muhalefete yardım ederse Erdoğan durdurulabilir." ifadelerini kullandı.
Bolton'un 15 Temmuz hain darbe girişimi hakkındaki itirafı hafızalardaki yerini korurken elebaşı FETÖ'yü muhalif din adamı diye tanımlayıp, "Gülen'in yandaşlarını yanıltıcı terör suçlamalarıyla tutuklamak gibi ek önlemler alması muhtemel" ifadelerini kullanması şaşırtmadı.
"BAŞKA ÜLKELERDE DARBE YAPILMASINA YARDIM ETTİM"
Geçtiğimiz aylarda, Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın seçim sonuçlarına kabul etmeyip 6 Ocak'ta darbe yapmaya kalkışıp kalkışmadığı konusunda CNN sunucusu Jake Tapper ile Bolton arasında dikkat çeken bir tartışma yaşanmıştı. Bolton, 6 Ocak olaylarının "dikkatlice planlanmış bir darbe" olarak nitelenmesine yönelik, Trump'ın böyle çalışmadığını, bir fikirden başka bir fikre kolay atladığını söylemişti.
Tapper'ın "Darbe yapmak için son derece zeki olmaya gerek yok." diye karşılık vermesi üzerine Bolton, şu ifadeleri kullanmıştı: "Burada değil de başka ülkelerde darbe planlamalarına yardımcı olmuş biri olarak buna katılmıyorum. Bu çok çalışma gerektirir. Onun yaptığı bu değildi. Bir fikirden başka bir fikre atlıyordu. Sonuç itibariyle o, bu isyancıların Kongreye girmesinin önünü açtı ama anayasayı ortadan kaldırmak için değil."
15 TEMMUZ HAİN DARBE GECESİNİ DESTEKLEDİ
Bolton'ın ağzından kaçırdığı darbe itirafı, akıllara 15 Temmuz hain darbe gecesini getirmişti. Bolton, 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişimi sırasında katıldığı FOX News canlı yayınında açık açık darbe yanlısı olduğunu söylemişti. Canlı yayında Türkiye ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine de skandal ifadeler kullanan Bolton, Türkiye nefretinin yanında İslam düşmanlığını da gözler önüne sermişti.
Darbe girişimi gecesi yapılan canlı yayına düşünce kuruluşu American Enterprise Enstitüsü uzmanı olarak katılan Bolton, "Türk ordusuna Erdoğan'ın yıkmaya çalıştığı anayasayı koruma yetkisi verildiğini" iddiasında bulunmuştu.
KÜRESEL ÇETE 6'LI MASANIN ORTASINDA
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine adım adım yaklaşılırken; CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'den oluşan 6'lı masada sular durulmuyor. Masanın ortak adayı olabilmek için adeta yanıp tutuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun önüne "seçilecek aday" kılıfı ile Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş setini çeken İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener arasında adeta üstü kapalı bir savaş yaşanırken, masanın küsurat partileri de son dönemde yaptıkları çıkışlarla CHP ve İYİ Parti'ye adeta gözdağı veriyor.
DEVA Partisi'nin "Kürtçe anadilde eğitim" ve "Anayasa'dan Türklük tanımını çıkarma" çıkışı ve Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu'nun "Seçilecek Cumhurbaşkanı bizi dinlemezse kaos çıkar erken seçime gideriz" sözleri masanın ayaklarını dinamitlerken; 6'lıdaki kavga bunlarla da sınırlı kalmıyor.
KÜRESEL ÇETE "KULLANIŞLI APARAT" ARAYIŞINDA
Masada içeride bunlar yaşanırken, küresel güç çeteleri de boş durmuyor. Başkan Erdoğan'ı devirmek için her türlü yolu deneyen ve Erdoğan'ı devirmek istediğini açık açık ifade eden Biden yönetimi kirli yöntemlerle devreye girerken, Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle sıkışan AB'nin Almanya gibi önde gelen devletleri de Türkiye üzerinde hakimiyet kurmak için masada söz sahibi olmak istiyor. 10 kez toplanan 6'lı masada henüz bir aday çıkmamasının nedeni de küresel çetenin henüz "en kullanışlı aday" için tam karar vermemiş olması olarak görülüyor.
KÜRESEL ÇETENİN DESTEĞİ İÇİN YARIŞ BAŞLADI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "küresel çete"yi arkasına alabilmek için ABD ile başladığı icazet gezisini İngiltere ve Almanya ile sürdürmesi, İYİ Parti'nin de Kılıçdaroğlu'nun bu hamlesinin ardından benzer ziyaretlerde bulunması ve bu ülkelerin desteğini arkalarına almak için arayışta olmaları dikkat çekerken, DEVA Partisi lideri Ali Babacan'ın da İngiltere ve İngiliz Kraliyet Ailesi ile yakın ilişkileri de bilinen bir gerçek olarak ön plana çıkıyor.
ABD, İngiltere'nin yanı sıra Almanya'nın da masada söz sahibi olmak için savaş verdiği ve Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu davası sonrası yarıda kesilen Almanya ziyaretini tamamlamak için bir kez daha bu yüzden yola çıkacağı belirtiliyor.
6'LIDA EN KÜRESELCİ BENİM KAVGASI
Masada Türkiye'nin çıkarları yerine "Küresel çete"nin çıkarlarını ön planda tutan 6'lı arasında "En küreselci benim" kavgası yaşanıyor. Geçtiğimiz günlerde Washington Post, Bloomberg ve Financial Times'ta çıkan yazılar da "Küresel çete"nin masanın üzerindeki etkilerini gözler önüne serer nitelikte.
*Takvim.com.tr'nin ilgili haberini okumak için fotoğrafa tıklayın
ABD merkezli Washington Post ve Bloomberg "Türkiye seçimlerini 2023'teki en önemli seçimler" olarak değerlendirirken, "Sonuç, Washington ve Moskova'nın yanı sıra Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika'daki başkentlerdeki jeopolitik ve ekonomik hesaplamaları şekillendirecek." ifadelerine yer verildi.
Financial Times ise yılbaşı öncesi yaptığı analizde seçimi Başkan Erdoğan'ın kazanacağını anlayınca manipülasyona başladı. Haberde Türkiye ile ilgili bölümde yer alan "Türkiye'nin Haziran seçimlerinde Erdoğan dönemi sona erecek mi?" sorusuna yanıt veren FT Türkiye muhabiri Laura Pitel'in ifadesi İngilizlerin Başkan Erdoğan karşısındaki çaresizliklerini bir kez daha gözler önüne serdi.
*Takvim.com.tr'nin ilgili haberini okumak için fotoğrafa tıklayın
itel, seçimi Başkan Erdoğan'ın kazanacağını ifade ederken, satır arasında verdiği skandal mesajlarla algı operasyonu çabası içerisine girdi. Pitel soruya yanıtında, "Recep Tayyip Erdoğan azalan popülaritesine karşın iktidarda kalmak için adil ya da hileli bir yöntemler yağmuruna başvuracak. İktidarını üçüncü on yıla genişletmesi, Türkiye'nin zaten sorunlu olan ekonomisinde ağır sonuçlara yol açacak, yaşam standartlarındaki düşüşü kötüleştirecek ve kişisel özgürlüklere daha fazla sınırlama getirecek." ifadelerini kullandı.
Sabah Gazetesi yazarlarından Mahmur Övür de köşesinde kaleme aldığı yazıda masa içerisindeki asıl kavga olan "küresel çete"nin güç savaşına dikkat çekti. "Altılı masada görünmeyen asıl kavga" başlığı ile yazısına başlayan Övür, "Masada adayın geç belirlenmesinde asıl neden bu küresel kavga. Çünkü masada açık bir ABD'ci-Almancı kavgası yaşanıyor." ifadelerini kullandı.
İşte Mahmut Övür'ün o yazısı
GP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu masayı sallamaya devam ediyor. Önce yaptığı "Genel başkanlar her stratejik kararda imza yetkisine sahip olacak" tespitiyle ortalığı karıştırdı.
Sonra bu çıkışı düzelteyim derken daha beterine imza attı.
Çıktığı bir televizyon programında kendisine yöneltilen, "Bir cumhurbaşkanı seçtiniz diyelim. O cumhurbaşkanı 'Sizin oyunuz düşüktü, ben bu kararı veriyorum' derse" sorusuna aynen şöyle diyordu:
"Bunu dediği anda kriz çıkar, Meclis desteğimizi çekeriz, ülke seçime gider."
Sürpriz değil, koalisyon hükümeti kurduklarında çok daha fazlası yaşanacak. Bunu tahmin etmek zor değil.
Aslında masada bir değil, birden fazla kriz alanı var ve kimin galip geleceği de belli değil. Masanın içinde bir adım önde görünse de Kemal Kılıçdaroğlu ile Akşenerİmamoğlu arasındaki kavga sönmüş değil. Küçük partiler adına Davutoğlu-Babacan ikilisinin dayatmaları da, masanın altındaki HDP'nin darbeleri de sürüyor ve masayı sallıyor.
Bu tabloya içeriyle bağlantılı FETÖ ve PKK'nın taleplerini de eklemek gerekiyor. Bütün bu güçlerin etkili olduğu bir hükümet düşünün. Kriz değil kaos çıkar...
Ama turpun büyüğü heybede...
İçeride bütün bunlar olurken, 60'tan başlayarak bu ülkede her on yılda bir darbe yaptıran, ekonomik tetikçileriyle piyasayı sabote eden küresel güç merkezleri de boş durmuyor. Hele muhalefete açık destek vererek Başkan Erdoğan'ı devirmek istediğini söyleyen Biden hiç boş durmuyor. Kirli yöntemler devreye girdi bile... Tabii sadece ABD değil, ABD'nin Rusya-Ukrayna Savaşı'nı bahane ederek sıkıştırdığı AB'nin Almanya gibi önde gelen devletleri de boş durmuyor.
Masada adayın geç belirlenmesinde asıl neden bu küresel kavga. Çünkü masada açık bir ABD'ci-Almancı kavgası yaşanıyor. ABD cenahından Kılıçdaroğlu'na onay verilmediği için adaylık geciktikçe gecikiyor.
Belki içinizden, "Bu küresel güçler bu kadar işin içinde mi?" diye geçirebilirsiniz. Şimdi gelin Türkiye'deki seçimlerin onlar için ne kadar önemli olduğunu bizzat onlardan dinleyelim. Birkaç gün önce derin ABD'nin sesi Washington Post'ta, "2023'te dünyanın en önemli seçimi Türkiye'de olacak" başlığıyla bir analiz yayınlandı.
O analize göre 2023 seçiminin sonucu, Washington, Moskova, Avrupa, Ortadoğu ve Asya'da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendirecek kadar önemli.
ABD ve AB bu seçimle öyle ilgililer ki Başkan Erdoğan'ın küresel barış hamlelerine önem vermelerine rağmen şu arzularını saklamıyorlar:
"Erdoğan'ın tercih ettiği rakip, CHP'yi 12 yıldır yöneten biraz renksiz bir isim olan Kılıçdaroğlu olacaktır. Birçok Türk siyasi analist, daha genç ve daha karizmatik İmamoğlu'nun daha güçlü bir rakip olacağını söylüyor."
ABD kimi tercih ettiğini açıkça söylüyor. Analizin belki de en çarpıcı sonucunu şu cümle özetliyor:
"Türkler oylarını kullanana kadar Batılı liderler gergin durumda kalacak."
Sahi Türkiye'deki bir seçim Batılı liderleri neden geriyor?
Cevabını İngiliz savunma ve güvenlik kuruluşu analistlerinden Ziya Meral veriyor:
"Türkiye bir ara güç olabilir, ancak büyük güçlerin bu seçimde bir çıkarı var."
İşte 6'lı masada "Bu çıkarı en iyi ben temsil ederim" kavgası yaşanıyor.
Böyle bir gerçek hiç yokmuş gibi siyasi analiz yapmak, gerçeği saklamaktan başka bir şey değil.
MAHMUT ÖVÜR'ÜN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYIN