Ortak aday krizini atlatan 6'lı Masa'yı bu kez 'liste' kabusu bekliyor. Krizin merkez üssü de, vekil listelerini küçük ortaklara açacak olan CHP Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) seçim takvimini açıklamasıyla birlikte 6'lı Masa'da ittifak girişimleri de yoğunlaştı.
İYİ Parti'nin seçim yarışına kendi listesi ile katılması ağır basıyor. Böyle bir durumda 6'lı Masa'nın liste açısından en rahat partisinin İYİ Parti olacağı değerlendiriliyor.
TEŞKİLATLAR NE YAPACAK?
Diğer ortaklar arasında ise dirsek temasını sürüyor. CHP'de, vekil listelerinde Gelecek, Saadet ve DEVA'nın adaylarına yer verilmesi ya da bu üç partinin ayrı ittifak halinde seçime girmesi halen tartışılıyor.
Bu partilere CHP listesinde yer verilmesi halinde ise Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun tam yetki almasına karşın teşkilatların tepkisi merak ediliyor. 9 Nisan'da YSK'ya sunulacak listelerle birlikte CHP tabanında gerilimin artacağı ileri sürülüyor.
KÜSLÜĞE KARŞI ÖNLEM
6'lı Masa'nın seçimlere hangi senaryo ile gireceği henüz netlik kazanmazken sürecin en az hasarla atlatılması için liste dengelerinde ince elenip sık dokunuyor. Seçimlerde CHP kendi teşkilatlarını küstürmemek için olası bir ortak listede iş birliği yapacağı partilere en az milletvekili vermeyi planlıyor. 6'lı Masa, ortak aday benzeri bir krizle karşılaşmak istemiyor. Olası krize önlem için şimdiden kimsenin konuşmaması konusunda uyarılar kulislere yansıyor.
BÜYÜK SAVAŞ!
Konuyu köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarları Melih Altınok ve Şebnem Bursalı, "9 Nisan'da YSK'ya milletvekili listeleri sunulana kadar 6 artı 1 masanın işi hiç de kolay olmayacak. Bu depremin fay hattı milletvekilliği pazarlığı." ifadelerini kullandı.
Melih Altınok'un yazısından ilgili bölüm şöyle:
Meral Akşener krizinin ötelenmesinin ardından Muharrem İnce'ye kayan bir kısım seçmeni geri getirmeye, yaralarını sarmaya çalışan 6'lı Masa yeniden bir depremle sallanıyor.
Bu seferkinin ne kadar yıkıcı olduğunu birkaç gün içinde daha net göreceğiz ama artçı bir sarsıntıdan bahsetmiyorum.
Bu depremin fay hattı milletvekilliği pazarlığı.
Akşener'in devam ettiremediği resti masadaki "bindelik" partileri kıymete bindirince, Kılıçdaroğlu kesenin ağzını açmıştı. Oyları bir milletvekili bile çıkarmaya yetmeyecek üç partiye 54 milletvekili vaat edildi. Gelecek Partisi ve DEVA Partisi'ne 20 vekil, Saadet Partisi'ne 10 vekil, Demokrat Parti'ye ise 4 vekil.
Her partiye birer bakanlık da bonusu.
Üstelik CHP'nin cebinden. Öyle ya oyu yüzde 10 civarında olan İyi Parti'nin, bu kabarık hesabın ittifakın kasasından ödenmesine razı olması mümkün değil.
Peki daha önce "Erdoğan gitsin" diye PKK'nın yasal kanadı HDP'ye oy veren seçmen, bu kez de oylarıyla üç tane "ılımlı İslamcı"ya onca vekillik armağan eder mi? Eder. Yüreğine taş basar yine eder.
Ama iktidar için tavizin bu kadarı CHP örgütüne ağır geldi.
Normaldir. Muhalefet yandaşı anketlere göre bile CHP'nin çıkartabileceği milletvekili sayısı 100 küsur. Hadi 150 olsun.
CHP siyasetine ömrünü vermiş isimler bile listelerde yer almak için birbirini ezerken, alınmamış ganimetin üçte birinin başka partilere bonkörce dağıtılmasını sindirmek zor.
CHP'li Aytuğ Atıcı'nın, Sözcü TV'de 6'lı Masa'nın "daha milletin kantarına çıkmamış sağ partilerin aç gözlülüğüne" isyan etmesi bu tepkinin ifadesi.
İşte masadaki dört sağ partinin ittifak içinde bir ittifak oluşturma ve ortak listeyle seçime giderek yüzde 7 barajını aşma projeleri de Kemal Bey'in sözünden çark etme olasılığına karşı bir formül, bir koz.
Ne var ki Akşener depreminde olduğu gibi muhtemelen bu depremin kazananı da Kılıçdaroğlu olacak. Zira Akşener'le birlikte İmamoğlu ve Yavaş'ı da yiyen Kemal Bey, Babacan'ı da, Davutoğlu'nu da, Karamollaoğlu'nu da, Uysal'ı da tabeladan ibaret partilerin lideri pozisyonuna düşürdü. Sokağa çıkamaz hale getirdi.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Şebnem Bursalı ise şunları yazdı:
Ankara artık iyiden iyiye seçim sürecine girdi. Her partinin genel merkezi ana baba günü; meşhur Çukurambar kafeleri ve restoranları aday adaylarının kulis çalışmalarına ev sahipliği yapıyor. 9 Nisan'da partiler, milletvekili aday listelerini YSK'ya verene kadar da artarak devam eder. Bunlar siyasetin rutin gündemi ama bir de ittifaklar içinde olağanüstü bir trafik var. Her iki ittifaka yeni katılması beklenen partilerle ilgili görüşmeler, gizli-açık temaslar biz gazeteciler tarafından yakından izleniyor ve hiçbir detayı atlamadan sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.
Her iki ittifak açısından mevcut ve olası durumları yorumlarken derin farklılıklar dikkat çekiyor. İlkeler etrafında oluşturulan ve devlet-millet bekası için kurulan Cumhur İttifakı ortakları, aynı bilinç ve hassasiyet içinde yürüttükleri bu süreçte son derece dikkatli ve özenliler. AK Parti-MHP ve BBP'li ittifakta Yeniden Refah Partisi, HÜDA PAR ile başlayan görüşmelerde ANAP ve DSP de denklem dışında tutulmuyor. İttifak içinde ya da değil ama bu blokta şimdilik kesin olan şey, cumhurbaşkanı adaylarının Erdoğan olması.
6'lı Masa olarak başlayan Millet İttifakı da, bugüne kadar mahcup ortak olarak masanın altında tuttukları HDP'yi artık resmen masanın üzerine çıkardı. İP Lideri Akşener'in düne kadar "Bizim olduğumuz yerde olamaz" dediği HDP, bugünkü pozisyon itibarıyla 6 artı 1 koalisyonunun en rahat ortağı gibi davranıyor.
Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu'na "Seni bekliyoruz, gel" derken, HDP ile olmaz diyen Akşener'in, "Bizim olmadığımız denklemde kazanma şansınız yok, bizi ikna etmek zorundasınız" diye siyasi nezaketi zorlayan, üsttenci üslubu da devam ediyor. Nitekim bu üslubun sonuç verdiği, Akşener'in "Kemal Bey, HDP ile görüşebilir" açıklamasıyla görüldü zaten.
Bütün bunların yanı sıra 6 artı 1 ittifak içinde milletvekili aday listeleri epey sıkıntılı bir süreçte yürüyor. CHP listelerinden aday gösterilmek yerine 3'lü sağ blok şeklinde ortak listeyi tercih eden SP Lideri Karamollaoğlu'nun teklifi DEVA Lideri Babacan'dan veto yedi. SP logosu altında tek parti olarak liste hazırlamak isteyen Karamollaoğlu'na, kendi partisinin ismiyle seçime girmekte direten Babacan mesafeli duruyor.
Günün sonunda oy oranları yüzde 4 bile etmeyen bu 4 partinin her birine seçilecek yerden en az 5'er vekille listelerini açması beklenen CHP için durum pek de kolay görünmüyor. Yıllardır partisine emek veren teşkilat üyeleri, kendileri yerine yüzde 1 bile etmeyen oy oranındaki sağ partilerin vekil adaylarının CHP listelerinden gösterilecek olmasından son derece rahatsız.
Sözün özü: 9 Nisan'da YSK'ya milletvekili listeleri sunulana kadar 6 artı 1 masanın işi hiç de kolay olmayacak. Ortak liste veya ayrı ayrı da girseler, Millet İttifakı içinde masadan kalkmak dâhil her türlü sürpriz kimseyi şaşırtmayacak.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
6'LIDA KAZANAN YOK!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 3 Mart'ta dağıttığı koalisyon, "Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş cumhurbaşkanı yardımcısı olsun" şartı ve yürütülen pazarlıklar sonrası Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığını ilan etti.
METİNDE İMAMOĞLU- YAVAŞ GÖNDERMESİ: CUMHURBAŞKANI UYGUN GÖRDÜĞÜ ZAMAN...
Öte yandan 6'lı koalisyonun mutabakat metni de yayımlandı.
Yapılan açıklamada Akşener Cumhurbaşkanı yardımcısı olmalarını istediği Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın isimleri yazılmadan "İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Sayın Cumhurbaşkanı'nın uygun gördüğü zamanda ve tanımlanmış görevlerle Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanacaklardır." denildi.
Yaşananlar sonrası iki belediye başkanının görevinden ayrılıp ayrılmayacağı tartışma konusu olurken CHP'den itiraf gibi bir açıklama geldi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu da konuya ilişkin bir açıklama yaptı.
"AYNI ANDA YAPAMAZLAR KILIÇDAROĞLU HİÇ YAPTIRMAZ"
İmamoğlu ve Yavaş'ın iki görevi de aynı anda yapamayacağını söyleyen Kuşoğlu, "İmamoğlu ve Yavaş cumhurbaşkanı yardımcılığı ve belediye başkanlığını aynı anda yapmayacaklar. Yapmamalılar. Türk devlet geleneğinde öyle bir şey söz konusu olamaz. Sayın Kılıçdaroğlu onu hiç yaptırmaz, hiç istemez, aynı şekilde Millet İttifakı'ndaki liderler de buna karşıdır." dedi.
Kuşoğlu şunları söyledi;
"14 Mayıs'a kadar görevlerinden ayrılmalarına gerek yok. Kılıçdaroğlu seçildikten sonra istişare yapılacak. Atanmaları uygun görülürse belediye başkanlarından ayrılacaklar ve cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanacaklar. "Belediyelerdeki yapılacak işler var" denilerek bir karar alınırsa Mart 2024 tarihine kadar başkanlar görevine devam edecek. Ondan sonra bu göreve başlayacaklar."
YENİ KRİZLER KAPIDA
Bülent Kuşoğlu aslında yeni krizlerin ufukta göründüğünü de itiraf etmiş oldu. 'Kaybedenler kulübü'ne dönen aktörlerden Meral Akşener söylediklerini yutup geri dönerken Kemal Kılıçdaroğlu ise kağıt üzerinde de olsa yanına atanan iki siyasi komiser görüntüsüyle yara aldı.
BÜYÜK KAYBEDENLER
CHP ve İyi Parti arasında sürecek bu tartışma özellikle "Kendimi auta atmıyorum" diyen İmamoğlu'nun ve son dakikada "Ben de varım" diyen Yavaş'ın "büyük kaybeden"ler olduğunu da gösterdi.
Konuya ilişkin Sabah Yazarı Mahmut Övür ve Milliyet Yazarı Zafer Şahin önemli noktaları işaret etti. Övür İmamoğlu ve Yavaş'ın siyasi komiser olarak atanmalarına sebep olan güce dikkat çekerken Zafer Şahin de İmamoğlu ve Yavaş'ın çıkmazda olduğunu yazdı.
Övür'ün yazısı şu şekilde;
Altılı koalisyon partilerine iki belediye başkanının katılması siyasette yeni bir garabet olarak tartışılıyor. Daha çok da nasıl bir hamle olduğu ve ne olacağı merak ediliyor. Ne olacağını Kılıçdaroğlu'na yakınlığıyla bilenen yardımcısı Bülent Kuşoğlu çok net anlattı:
"İmamoğlu ve Yavaş cumhurbaşkanı yardımcılığı ve belediye başkanlığını aynı anda yapmayacaklar. Yapmamalılar. Türk devlet geleneğinde öyle bir şey söz konusu olamaz. Sayın Kılıçdaroğlu onu hiç yaptırmaz, hiç istemez."
Bu durumda iki belediye başkanının Kılıçdaroğlu'nun yanına monte edilmesi ne anlama geliyor, nasıl bir hamle?
Biraz geriye dönelim... Apoletlerin sökülmesi gibi iddialı bir çıkış önerip masayı dağıtan, sonra da bütün söylediklerini yutan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, iki başkan hamlesiyle kös kös geriye döndürüldü ama sonuç siyasi açıdan yeni bir garabetin ötesine geçmedi.
Aslında fotoğraf çok net, bulunan sadece bir ara formül değil "kazanamayacak" ve topluma "güven" verme konusunda "şüphe" duyulan Kılıçdaroğlu'na güvensizliğin işareti. Bunu da sadece Akşener değil, küresel güç merkezleri, İstanbul sermayesi ve Ajans da istedi ki iki başkan oraya monte edildi. Sonrası Kuşoğlu'nun dediği gibi mi olur başka türlü mü olur bilemem ama görünen o ki, iki belediye başkanı, ülkenin ikinci cumhurbaşkanı adayının yanına "siyasi komiser" olarak atanmış gibi...
Merak ediyorum, atanmasalardı CHP üyesi olan bu iki başkan, genel başkanlarının yanında durmayacaklar mıydı?
Bunun bir dayatma olduğu Kuşoğlu'nun haklı tepkisinden, süreci doğru anlatmasından da belli. Ancak İP'liler kendilerini boşa düşürmemek için buna direnecekler. Bu da yeni bir kriz demek.
MASADA KAYBEDENLER, KAZANANLAR
CHP ve İyi Parti arasında sürecek bu tartışma aynı zamanda "Kendimi auta atmıyorum" diyen İmamoğlu'nun ve son dakikada "Ben de varım" diyen Yavaş'ın "kaybeden" olduğunu da gösterdi.
Gördüğünüz gibi Altılı Masa koalisyonu sonunda bir aday belirledi ama yara bere almayan da kalmadı. Masanın ilk kaybedeni de İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'di. Siyasi tarihe, girdiği her partiyi "ilk terk eden" olarak geçen Akşener, bu kez "kilit parti" olduğu bir süreci bile doğru yönetmedi, "ihanetle" suçlandı. Böylece hem kendisini hem de partisini kaybedenler arasına soktu.
Masanın ikinci büyük kaybedeni İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu oldu. Daha İstanbul'a seçildiği ilk günlerde "o makama" gelmek için İstanbul'u bile ihmal etmeye göze alan, verdiği hiçbir vaadi yerine getirmeyen İmamoğlu, son dakikaya kadar bekledi, umut etti ama lider olmadığı için de kaybetti. Yavaş'ın durumu da farklı değil.
Altılı hatta 8'li koalisyon masasının kazananı hiç kuşkusuz Kılıçdaroğlu'ydu... Ancak Kılıçdaroğlu da bütün söylediklerinin tersini yapar duruma gelen bir kazanan olsa da yaralandı ve yarıştan yaralı çıktı. Kazansa da kaybetse de artık tarih onu, seçim süreci boyunca iki "siyasi komiser"in desteğine muhtaç kalan bir siyasi aktör olarak yazacak.
Peki, masanın kazananı yok mu?
Doğrusu esas aktörlerinin kaybettiği veya yaralandığı masanın eğer yeni bir kriz çıkmazsa kazananları da var. Bunu da milletvekili listelerinde göreceğiz. DEVA, Gelecek, DP veya Saadet Partisi gibi küçük partiler hem de CHP'den alacakları milletvekili sayısı ve birer de cumhurbaşkanı yardımcılığıyla beklenenden çok daha fazlasını kazanmış durumdalar. Buna henüz görüşme noktasında olan ve İyi Parti'ye meydan okuyan HDP'yi de ekleyebiliriz.
Karşımızda, merkez partilerin kaybettiği, küçüklerin ve meşruiyeti tartışmalı partilerin kazandığı bir fotoğraf var.
Siyaset üretmeden siyaset yapılırsa bu sonuç kaçınılmaz olur.
Milliyet Yazarı Zafer Şahin ise "Yavaş ve İmamoğlu'na açık çağrı" ifadelerine yer verdiği yazısında konuya ilişkin şunları kaleme aldı;
"CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu'nun her söylediği olay oluyor.
Sanki Kılıçdaroğlu'nun parti içi ve ittifak ortaklarına doğrudan söyleyemediği şeyleri Kuşoğlu söylüyor. Ya da onun söylemesi tercih ediliyor.
Kuşoğlu son açıklaması ile Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'a adeta istikamet çizdi: "Hem Cumhurbaşkanı yardımcılığı hem de belediye başkanlığını aynı anda yapamazlar. Yapmamalılar!"
Kılıçdaroğlu'nun bir haftada attığı ikinci gol bu. Bu saatten sonra Yavaş ve İmamoğlu'nun yapması gereken tek bir şey var. Kendilerini belediye başkanı olarak seçen vatandaşlara bundan sonraki yol haritalarını açıklamak. Belediye Başkanı olarak devam edeceklerse Ankara ve İstanbul'a yoğunlaşmak. Yok, Cumhurbaşkanı yardımcılığını istiyorlarsa başkanlıktan istifa etmek.
Bu tavrı göstermezlerse 2024'te aday olacakları bile şüpheli. Benden söylemesi…"