Türkiye Yüzyılı için en kritik virajlardan biri olarak görülen 2023 seçimlerini Başkan Recep Tayyip Erdoğan açık farkla kazandı. Erdoğan %52.18 oranında oy alırken FETÖ ve PKK'nın destek verdiği 8'li koalisyonun adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise 47.82 oranında oy aldı.
Kemal Kılıçdaroğlu hezimete uğramasının ardından gerek masa üyelerinden gerekse HDP'den büyük eleştirilerin odak noktası oldu. Seçim süreci boyunca Kemal Kılıçdaroğlu ve 7'li koalisyon için çalışan Kandil elebaşları da yenilginin ardından muhalefeti eleştiri yağmuruna tuttu.
GÜNLER ÖNCE OY DİLENİYORDU KAYBEDİNCE İŞLER DEĞİŞTİ
Kandil'deki büyükbaşlardan Mustafa Karasu, muhalefetin mücadele etmediğini iddia ederek "Muhalif kesimin, sistem içi muhalefetin, Millet İttifakı'nın önemli yanlışları oldu. Bunu belirtmemiz gerekiyor. Şimdi AKP-MHP gerçeğini görerek tedbirler alması gerekiyordu. Mücadele etmeleri gerekiyordu. Tutum koymaları gerekiyordu. En başta kayyumlara, dokunulmazlıklara tutum koymadılar. Bu AKP-MHP iktidarının, bu antidemokratik uygulamaların normalleştirilmesi, gericiliği normalleştirilmesi adım adım geldi. Onların birçok saldırıları vardı. Aman sokağa çıkmayalım, aman tepki göstermeyelim, dediler ve halkın mücadelesinin önünü aldılar. Önünü aldılar ve bu yönüyle etkili bir mücadele veremediler" sözleriyle, bundan günler önce oy istediği Kılıçdaroğlu ve masayı hedef aldı.
"SOKAĞA ÇIKMALIYDINIZ" İMASI
7'li koalisyonun Başkan Erdoğan'ın tekrar seçilmeyeceğini düşünüp rahat davrandığını iddia eden terörist elebaşı Karasu "İşte Erdoğan Cumhurbaşkanı olamaz diye düşündüler. YSK'ya karşı koyamadılar, baskı altına alamadılar. Bunları yapamadılar. Diyelim seçim oldu; İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Ulaştırma Bakanı istifa etmedi, devlet imkanlarını kullandılar. Bunlar konusunda kıyamet koparabilirdi. Böyle sanki normal bir seçimmiş gibi davrandılar. Kuşatıldılar ve bu hale geldi. AKP-MHP faşist iktidarı Türkiye'de zayıflamıştı, aşılabilirdi. Doğru tutum koysalardı, bu seçimi bu kadar antidemokratik hale getirmezlerdi. Daha demokratik, daha eşit koşullarda seçimle de götürebilirlerdi. Ama şunu göze almaları gerekiyordu; seçimle gitmez, o zaman mücadele edeceklerdi. Seçimle götürme de bir mücadele işiydi ve mücadele etmediler. Ondan sonra her türlü baskıyı yaptı, her türlü uygulamayı yaptı, her türlü imkanını kullandı, hile yaptı. Her türlü baskı normalleşti. Bu bakımdan sistem içi muhalefetin gerçekten de tutumları çok zayıf kaldı. Eğer bunu görmezlerse durum daha da kötüye gidebilir kendileri açısından. Ya da bunların yedeği haline gelirler" sözleriyle sokak çağrısında bulundu.
SERBEST KALMAK HAYAL OLUNCA KUDURDU
Öte yandan Kemal Kılıçdaroğlu'nun özgürlük vaat ettiği terör tutuklusu Selahattin Demirtaş da büyük hayal kırıklığına uğrayan isimlerin başında geliyor. Demirtaş, verdiği röportajda hem terörün siyasi ayağı HDP'yi hem de 8'li koalisyonun adayı CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu'nu sert sözlerle eleştirdi. Partinin somut bir çözüm önerisi getirmediğini iddia eden Demirtaş, "Cezaevinden ancak sosyal medya ve diğer medya aracılığıyla katkı sunabiliyorum. Bu da eksiklere, yetersizliklere yol açabiliyor. Biri de bunu sosyal medya fenomenliği olarak tanımlayabiliyor, sanki amacım buymuş ve elimde başka imkan varmış gibi!" diyerek kendisini eleştiren HDP'lilere tepki gösterdi.
HDPKK'YA SALLADI: BENİ ADAY YAPMADILAR
Aday olmak istediğini ancak partisi tarafından aday yapılmadığını belirten terör tutuklusu, "Ben HDP'liyim ve öyle de kalmaya devam edeceğim. Bunu herkesin iyi bilmesini istiyorum. Vazgeçmemiz gereken de HDP değil eksiklerimiz, yanlışlarımızdır. Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları başlamadan önce ben Genel Merkezimize, Cumhurbaşkanı adayı olmaya hazır olduğumu ve seçimi ikinci tura bırakıp o aşamada demokratik hamlelerle daha fazla katkı sunabileceğimizi belirttim. Ayrıca, benim adaylığım partimizin de oy oranını artırabilir dedim. Aslında siyasi yasağım yoktu ama ola ki Yüksek Seçim Kurulu adaylığımı reddetse bile sonrasında çıkaracağımız adayın tabanımızın sahiplenmesinin daha kolay olacağını belirttim. Fakat bu önerim, herhangi bir gerekçe sunulmadan reddedildi. Gerekçesini halen bilmiyorum." dedi.
8'Lİ KOALİSYONU BOMBALADI: MUHALEFETE ÖFKELENDİM
14 Mayıs'ta gecesi 8'li koalisyon ve cumhurbaşkanı adayı CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu'na öfke duyduğunu belirten Demirtaş, "Tam olarak o sonuçları beklemiyordum. Yeşil Sol Parti'yi de Kılıçdaroğlu'nu da daha yüksek bekliyordum. Sonuçlara hem üzüldüm hem de muhalefetin seçim akşamı verdiği dağınık görüntüye öfkelendim." ifadelerini kullandı.
SEÇİMLERİ HEDEF ALDI
28 Mayıs'taki ikinci turda ise AK Parti ve Cumhur İttifakı'nın kazanmadığını iftirasını atan ve Kılıçdaroğlu'un seçimi kazandığını iddia ederek büyük bir skandala imza atan Demirtaş, "Yaşananların seçimle, demokrasiyle, halk iradesinin sonuçlara yansımasıyla uzaktan yakından ilgisi yok. Olanlar tümüyle bir operasyondu." diyerek demokratik ortamda yapılan seçimleri hedef aldı.
MUHALEFETE SOKAK ÇAĞRISI: "OLAĞANÜSTÜ YÖNTEMLER KULLANIN"
Seçimin meşruiyetine karşı muhalefete adeta sokak çağrısı yapan Demirtaş, Gezi kalkışmasının yıl dönümünde yaşanan protestoların ertesi günü yayınlanan röportajda, "Muhalefet, bu gerçeği bilmesine rağmen hep karşısında normal bir iktidar varmış gibi davranarak, rejimi meşrulaştırarak büyük hatalar yaptı. Yine, HDP'nin kriminalize edilmesini peşinen kabul ederek iktidarın değirmenine adeta su taşıdı.
Karşınızdaki, olağan dışı yöntemler kullanarak seçim yerine operasyon yaparken siz ancak söylemde ve pratikte buna karşı olağanüstü yöntemlerle mücadele ederek başarı sağlayabilirsiniz." ifadelerini kullandı.
Seçime kadar Kobani bahanesiyle 6-8 Ekim 2014'te düzenlenen eylemlere benzer bir kalkışmanın yapılabileceğini belirten Demirtaş, adeta terör örgütleri eliyle bunun yapılması gerektiğini dile getirdi. Demirtaş, "Mücadeleyi de toplumsallaştırarak seçime kadar getirmek gerekiyordu. Yoksa son bir-iki ayda yapılacak seçim kampanyasıyla yedi yıllık toplumsal mühendislik operasyonunu alt etmek mümkün değil. Aslında halkın çoğunluğu değişimden yanaydı fakat bu değişim isteği bir toplumsal harekete dönüştürülemedi, siyasi partilere sıkıştırılıp oradan sonuç alınmak istendi." sözleriyle sokakta şiddet ve çatışma eylemlerinin yapılabileceğini belirterek isyan çağrısı yaptı.
KENDİNİ KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ GİBİ GÖSTERME HADSİZLİĞİNE GİRİŞTİ
HDP yönetimin değişmesi gerektiğini belirten Demirtaş, partisini Kürtlerin temsilcisi gibi gösterme hadsizliğine girişerek skandal açıklamalarda bulundu. Demirtaş, "Kürtleri ve Kürt halkının ulusal taleplerini ıskalayıp, görmezden gelip Türkiye'nin hangi sosyal, sınıfsal, siyasal soruna kalıcı çözüm üretebilirsiniz ki?" dedi.
HDP BENİ BİLGİLENDİRMEDİ
"Seçim kampanyasından cumhurbaşkanlığı adaylığına ve milletvekili listelerine kadar, çeşitli konularda sizinle istişareler yapıldı mı?" sorusuna cevap verirken adeta partisine zehir zemberek açıklamalarda bulunan Demirtaş, "Avukat arkadaşlarım düzenli ziyaretler yaptıkları için partimizin Genel Merkezi ile iletişimde teknik bir sorunumuz olmuyor. Ancak sanırım Genel Merkezin yoğunluğu nedeniyle zaman zaman bizi bilgilendirme konusunda eksiklikler yaşanıyor. Özellikle seçim dönemlerinde bu eksiklik daha fazla olabiliyor." ifadelerini kullandı.
6-8 EKİM OLAYLARI DAVASINDAN AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTENDİ
Kobani bahanesiyle 6-8 Ekim 2014'te düzenlenen eylemlere ilişkin, aralarında PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinin yanı sıra eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 108 sanığın yargılandığı davada, esas hakkında mütalaa geçtiğimiz ay sunuldu.
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, bazı tutuklu sanıklar ile avukatları katıldı.
Mahkeme heyeti başkanı, önceki celse alınan ara karar gereği dava dosyasına gelen evraka karşı sanık ve avukatlarının iki gün boyunca beyanda bulunduklarını hatırlatarak, esas hakkında mütalaasını sunması için savcıya söz vereceğini belirtti.
Bunun üzerine sanık ve avukatları beyanda bulunmaya devam edeceklerini söyleyerek, mütalaanın okunmamasını istedi.
Mahkeme heyeti başkanının mütalaanın okunacağını yinelemesinin ardından sanıklar, slogan atarak duruşma salonunu terk etti. Bazı sanık avukatlarının mahkeme heyetine, "Başka mahkemelerde görüşeceğiz." dediği duyuldu.
5 BİN SAYFALIK MÜTALAA
Daha sonra Cumhuriyet Savcısı Cemalettin Şimşek, 13 bölümden oluşan 5 bin 268 sayfalık mütalaayı özetleyerek okudu.
Mütalaaya göre, Suriye'deki iç savaşı fırsat bilen terör örgütü DEAŞ'ın, Kobani'ye (Aynularap) saldırması üzerine Ekim 2014'te HDP yönetimi ile terör örgütü PKK elebaşları, sokağa çıkma çağrısında bulundu.
Bunun üzerine aralarında İstanbul, Ankara, Bursa ve Diyarbakır'ın da olduğu 32 il ve 96 ilçede yasa dışı gösteriler başladı.
Terör örgütü PKK'nın gençlik yapılanması, kolluk güçlerinin yanı sıra sivilleri de hedef aldı.
Saldırıların yapıldığı il ve ilçelerde adli süreç devam ederken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da sokaklarda yasa dışı eylem yapan ve çok sayıda kişinin ölümüne neden olan çağrıları yapanlara yönelik soruşturma başlattı. Bu kapsamda 25 Eylül 2020'de operasyon için talimat verildi ve Ankara merkezli 7 ilde 82 kişi hakkında gözaltı kararı alındı.
Eş zamanlı operasyonda eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, eski HDP milletvekilleri Ayla Akat Ata, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Nazmi Gür, Emine Beyza Üstün ve Emine Ayna'nın da aralarında bulunduğu 20 kişi adreslerinde yakalandı. O tarihte başka dosyadan tutuklu olan Demirtaş ve Yüksekdağ da şüpheliler arasında yer aldı.
Hakkında gözaltı kararı verilenlerden terör örgütü PKK'nın sözde dağ kadrosundan Cemil Bayık, Ali Haydar Kaytan, Rıza Altun, Duran Kalkan, Murat Karayılan, Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Sabri Ok, Salih Müslüm Muhammed ile kadın yapılanmasından Azime Yılmaz ve Hacire Ateş de bulundu.
"HİÇBİR DEVLET İZİN VERMEZ"
Mütalaada bazı sanıkların, olay tarihindeki terör olaylarının başlamasında ve eylemlerin Türkiye geneline yayılmasında doğrudan sorumlu oldukları, söz konusu isimlerin, örgüte müzahir kitlelerin sokağa çıkması için çağrıda bulundukları ifade edildi.
Sanıkların PKK terör örgütü elebaşlarıyla hareket ettikleri, suç işlenmesi için çağrıda bulundukları, ayrıca bir kısım sanıkların doğrudan suça karıştıkları aktarılan mütalaada, bunların devletin birliği, ülkenin bütünlüğüne karşı vahim eylemler olduğuna dikkati çekildi. Mütalaada, "Hiçbir devlet, üniter yapısının başka bir ülke ya da silahlı terör örgütleri tarafından ele geçirilmesine, değiştirilmesine ve bölünmesine asla izin vermez. Her devlet, vatandaşlarını terörden korumak için gereken tedbiri almak ister." değerlendirmesi yapıldı.
Aylarca süre verilmesine rağmen sanıkların savunma yapmak yerine her seferinde yargılamayı uzatmaya gittikleri aktarılan mütalaada, sanıkların müşterek fail olarak olay tarihinde ülke genelindeki terör eylemlerinden sorumlu tutulması gerektiği ifade edildi.
Bu kapsamda sanıklar Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ Şenoğlu, Ahmet Türk, Bircan Yorulmaz, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Ayla Akat Ata, Aysel Tuğluk, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Cihan Erdal, Nazmi Gür, Dilek Yağlı, Emine Ayna, Sırrı Süreyya Önder, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Günay Kubilay, İsmail Şengül, Zeki Çelik, Pervin Oduncu, Sebahat Tuncel, Zeynep Karaman, İbrahim Binici, Can Memiş, Gülfer Akkaya, Berfin Özgü Köse, Emine Beyza Üstün, Meryem Adıbelli, Sibel Akdeniz, Mesut Bağcık, Nezir Çakan ve Aynur Aşan'ın "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan birer kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi.
Ayrıca sanıklar Demirtaş, Şenoğlu, Türk, Yorulmaz, Ürküt, Altınörs, Tan, Bilgen, Ata, Tuğluk, Yağcı, Yorulmaz, Barmaksız, Erdal, Gür, Yağlı, Ayna, Önder, Yıldırım, Kışanak, Kubilay, Şengül, Çelik, Oduncu, Tuncel ve Karaman'ın, aralarında Yasin Börü'nün de bulunduğu 6 kişinin öldürülmesine ilişkin "nitelikli insan öldürme" suçundan 6'şar kez daha ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması talep edildi.
Aynı suçtan sanık Nezir Çakan ve Sibel Akdeniz'in 4'er kez, Meryem Adıbelli'nin ise 1 kez daha ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmesi istendi.
Bununla birlikte söz konusu sanıklar hakkında, mala zarar verme, hürriyeti tahdit, öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama ve hırsızlık, suçlarından ise farklı oranlardan süreli hapis cezası talep edildi.
Aralarında terör örgütü elebaşlarının da bulunduğu 72 sanığın ise dosyasının ayrılması talep edildi.
Mütalaanın okunmasının ardından söz alan bir sanık avukatı, bazı sanıkların sorgularının tamamlanmadan mütalaanın sunulmasını kabul etmediklerini belirtti.
Sanık ve avukatlarının mütalaaya karşı savunma hazırlaması için duruşma ertelendi.