14 Mayıs ve 28 Mayıs'ta yaşanan seçim hezimeti sonrası CHP fokur fokur kaynamaya devam ediyor.
İMAMOĞLU KILIÇDAROĞLU'NUN KOLTUĞUNA GÖZ DİKTİ: GENEL BAŞKAN DA DEĞİŞMELİ
CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hezimetin sabahında genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun koltuğuna göz dikerek değişim çağrısında bulundu.
Söylemlerinde vites yükselten İmamoğlu, "Gerekirse genel başkan gitmeli" dedi. "Seçim kaybetme tecrübem yok" sözleriyle de Kılıçdaroğlu'nu açıkça hedef gösterdi.
"BEN YILMAM YILDIRIRIM! MUTLAKA DEĞİŞİM ZAMANI"
Son olarak kendi reklamını ve PR'ını yapmak maksadıyla İstanbul'da bir etkinlik düzenleyen İmamoğlu, Kılıçdaroğlu'na meydan okuyarak "Ben yılmam, genellikle yıldırırım. Yaşananlar canımızı sıkıyorsa artık bunun sona erme vakti gelmiştir diye düşünüyorum. Mutlaka değişim zamanı" şeklinde konuştu.
"OTUR OTURDUĞUN YERDE EKREM, YERİNİ BİL" MESAJI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu durum karşısında önceliğinin İstanbul olduğunu belirti. "Ben ve asla ve asla bu halkın İstanbulluların oyu ile alınmış belediyeyi AK Parti'ye teslim edemem. Bunu kabul edemem" diyerek Ekrem İmamoğlu'na 'işine bak' mesajı verdi.
"Genel Başkanlık şirket yönetmeye benzemez" diyerek İmamoğlu ailesinin şirketlerine gönderme yapan Kılıçdaroğlu, "Bir kişinin iradesiyle değişim olmaz" ifadeleriyle kapıları kapattı.
BÜLENT TEZCAN'DAN OLAY ÇIKIŞ
İki isim karşılıklı restleşmelerle savaşı sürdürürken Kemal Kılıçdaroğlu'na yakın isimlerden Bülent Tezcan Kılıçdaroğlu'nu şoka sokacak bir çıkış yaptı.
"ÖNCE GENEL BAŞKAN DEĞİŞMELİ"
Ekrem İmamoğlu gibi "değişim" diyen Bülent Tezcan, "13 yıl genel başkanlık yaptıktan sonra, bir kere değişim öncelikle genel başkanla olmalı. Genel başkanla birlikte liderlik kadrosunun değişmesi lazım. Ben de dahil" dedi.
İngiliz yayın organı BBC'ye konuşan CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan şunları söyledi;
"HER ŞEY NORMALMİŞ GİBİ DEVAM ETMEK MÜMKÜN DEĞİL"
"Bir kere önce şunu kabul edeceğiz. Bu seçimi kaybettik. Kaybettikten sonra da hiçbir şey olmamış gibi, her şey normalmiş gibi devam etmek mümkün değil. Yani başımızı kuma gömüp yürüyemeyiz.
Kayba göre dönüp ciddi durum değerlendirmesi yapmamız lazım. Bu sadece durumu kurtarmak, görüntüyü kurtarmak ya da parti tabanının gazını, ateşini nasıl söndürürüz diye değil. Gerçek anlamda bir muhasebeyi nasıl yaparız, bundan sonraki seçimi nasıl kazanırız.
Artık bu mesele sadece 2024'teki yerel seçim meselesi değil. Öncelikle o ama onun daha ötesinde. Ondan sonraki seçimlerde eğer Türkiye'nin kaderini değiştireceksek; Türkiye'yi bu otoriter, popülist rejimin cenderesinden çıkaracaksak CHP'nin tutumunu, iş yapma biçimini, siyaset yapma biçimini tamamıyla değiştirmek zorundayız. Bu, kararlı ve radikal bir dönüşümü gerektiriyor."
Seçim önce beklenti içine girdiklerini ve kayıpla birlikte şok yaşadıklarını söyleyen Tezcan, "Mesele bir suçlu ya da sorumlu arayışı değil. Sorunu bulup çözmemiz gerek. Bu çerçevede hepimiz kusurlu olabiliriz. Yüzde 50 kusurlu, yüzde 50 kusursuz olabiliriz. Mesele sorun nerede? Geçmişte nerede hata yapıldı meselesi orada önem taşıyor. Ama şimdi gelecekle ilgili şu çok somut ve herkes bunu söylüyor: Hiçbir şey olmamış gibi yürüyemeyiz. Ve bu süreçte önümüzdeki dönemde yeni yol haritası çizmek lazım. Şimdi bu yol haritası sadece taktiksel sorunları çözmeye mi odaklanacak. Yoksa parti stratejik olarak yeniden yapılanacak mı?" dedi.
"KÖKLÜ ESASLI BİR DEĞİŞİM"
'Değişime ilişkin konuşan Tezcan, "Örgüt, kadro, program, söylem, tutum ve anlayış değişikliği. Şimdi köklü, esaslı bir değişim...Partinin gelecek kurgusunda bunlar önemli. Bütünüyle bu söylediğimiz değişim, parti reformu..." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun aldığı toplan oyun geçmiş seçimlerde muhalefetin aldığı oydan farksız olmadığına dikkat çeken Tezcan, "2018'deki cumhurbaşkanı adaylarının aldıkları oylara bakıyoruz, topluyoruz, 2023'te aldığımızla aynı: Yüzde 47,8. Yüzde 48'i yüzde 51'e çıkarabilmeliydik, çıkmadı. Bu döneme kadar birçok şey yapıldı ama bu bizi iktidar yapma noktasına taşımadı. Bu seçimlerin bize ilk göstermesi gereken şey, değişim kapasitesinin artık tıkandığı. Burada da değişim bir kapasite ikmaliyle, yani birilerini takviye ederek olmaz. Yeni kapasite ikmali olmalı." ifadelerini kullandı.
"DEĞİŞİM LİDERLİK DEĞİŞİMİYLE BAŞLAR"
Kılıçdaroğlu'nun koltuğu bırakması gerektiğine işaret eden Özcan şu ifadeleri kullandı;
"Değişimin içeriğini söyledik. Örgüt, kadro, program, söylem, anlayış, tutum değişikliği diye. Ama değişimin önce bir motoru, heyecanı olması lazım. Bu moral bozukluğunu ortadan kaldıracak bir çıkışa ihtiyaç var. Onun için değişim önce liderlik değişimiyle başlar. Çünkü büyük değişimler liderlik değişimiyle başlamıştır. Aslında 2010 yılında övdüğüm o önemli dönüşüm, liderlik değişimiyle başladı.
Rahmetli Deniz Bey'in davaya çok büyük katkıları oldu. Çok iyi bir siyasetçiydi. Ama o da tıkanmıştı. 2010 yılında Kemal Bey'in gelişi morali, motivasyonu, büyük dönüşümün altyapısını hazırladı. Heyecan olmadan dönüşüm olmaz. Hele de böyle büyük bir travmanın yaşandığı yerde, 13 yıl genel başkanlık yaptıktan sonra, bir kere değişim öncelikle genel başkanla olmalı. Genel başkanla birlikte liderlik kadrosunun değişmesi lazım. Ben de dahil. Yani hiç kimse bu süreç içerisindeki sorumluluğunu kenara bırakıp, "Şu değişsin ama ben kalayım" deme hakkına sahip değil. Tekrar görev düşerse tekrar yaparız ama bu bilinçle yaparız."
SADECE KADRONUN DEĞİŞMESİYLE OLMUYOR
Eleştirilerini sürdüren Bület Tezcan, "Parti içi iktidarın, liderliğin, lider kadronun yerleşik alışkanlıkları vardır. Kişiler değişmeden alışkanlıkları değiştirmek zordur. Genel başkanın ilk döneminde bunu anlayabiliriz. Ama 13 yıl sonra en önemli, kazanmaya bizim en yakın olduğumuz, iktidarın da depremden pandemiye, ekonomik krize kadar üç önemli büyük krizi yaşadığı sürecin arkasından yapılan seçimi kaybettik. O zaman sadece liderin dışındaki lider kadrosunun değişmesiyle olmuyor." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun zaman zaman doğru şeyler yaptığını savunan Tezcan ancak bunun yetmediğini belirterek, "Bu süreç içerisinde bazen her şeyi doğru yapmanıza rağmen değişimin önünü açmanız gerekebilir. Çünkü bu, toplumla ilişki meselesi. Yani siyasetçi toplumla ilişki kurma sürecinde, topluma mesajlarını iletebilme sürecinde problem yaşamaya başlamışsa; o zaman değişimin önünü açmak için kenarda durabilmeli. Söylem önemli ama söylem kadar söyleyen de önemli. Bugün toplumla ilişki konusunda, söyleyenin bu süreçte sorunlu bir noktada olduğunu görüyoruz. Çünkü bu kadar problemli süreçten sonra söylemler topluma ulaşmakta, toplumla güven ilişkisi kurmakta ve inandırıcılıkta sorun yaratıyorsa, ancak sadece söylemleri değiştirerek değil, söyleyeni de yeniden inşa ederek doğru bir süreç yaratabiliriz." şeklinde konuştu.
"YEREL SEÇİMLERDEN ÖNCE DEĞİŞİM OLMALI"
Değişimin yerel seçimlerden önce olması gerektiğini söyleyerek Kılıçdaroğlu'na ve partiye eleştirilerini sürdüren Tezcan şu ifadeleri kullandı;
"Ben üç vade sayıyorum. Kısa vadede, orta vadede, uzun vadede yapacağımız işler var. Kısa vadede yapacağımız iş, liderlik değişimi. Olağanüstü Kurultay bir seçenekti, olmadı. Olağan Kurultay takvimi başladı. Burada azami 4 ayda kurultayı yapmamız lazım. Önümüzde yerel seçimler var. Ekim sonuna kadar kurultayı tamamlayıp kısa vadede liderlik, liderlik değişimi ve seçim muhasebesini bitirmemiz lazım.
Orta vadede yapmamız gereken yerel seçimlere hazırlık. Bu dönemi program, tüzük, vesaire tartışmalarıyla geçiremeyiz. 31 Mart 2024'e kadar olan süreç orta vade. Seçim hazırlığını yapıp, "Yerel seçimlerde nasıl yapacağız?", "İttifak yapacak mıyız, yapmayacak mıyız?", "Adaylarımız kim olacak?". Buraya odaklanmamız lazım.
Üçüncü aşama da bir sonraki Olağan Kurultay. Bizde kurultay süresi iki yıldır. (Tüzük) "Bir yıl uzatılabilir" diyor ama uzatmamamız lazım. Bu Olağan Kurultay bittikten sonraki iki yıllık dönemde, bir sonraki Olağan Kurultay'a kadar da uzun vadede partinin yapısal dönüşümünü suhuletle sağlamamız lazım."
"DEĞİŞİM OLMAZSA İSTANBUL RİSKTEDİR"
Gerekli değişim olmazsa yerel seçimlerin CHP için riske gireceğini savunan Tezcan İmamoğlu ve Özgür Özel hakkında da konuştu.
Tezcan, "Bir kere Ekrem İmamoğlu CHP'nin sadece bugününde değil, geleceğinde de önemli bir figür. Çünkü seçimi kazandı. Çalışma tarzı, başarısı, gençliği, iddiası önemli. Bizim başka çok önemli kadrolarımız da var. Adı geçtiği için söylüyorum, Özgür Özel önemli bir isim. Geçmiş dönem grup başkan vekilliği yapan diğer arkadaşlarımız var." dedi.
Tezcan şu ifadeleri kullandı;
İstanbul Belediye Başkanlığı, diğer belediye başkanlıklarımız...Bunlar bütün bu yenilenme sürecinde ele alınıp konuşulacak işler. Bu, "İmamoğlu mu, Kılıçdaroğlu mu" tartışması değil. İmamoğlu'nun da, "Ben mutlaka genel başkan olacağım, İstanbul Belediye Başkanı olmayacağım" diye bir beyanını duymadım. Yenilenmekten bahsediyor, "Oturalım, masada bunu konuşalım. Sadece MYK değişimiyle bu olmaz" diyor. Şimdi bunu götürüp de onun adaylığı eksenine sıkıştırmak ya meseleyi kavrayamamaktır ya da tartışmayı, çözümü boğup mevcut statüyü devam ettirme niyetidir. Eğer biz bu dönüşümleri sağlayamazsak İstanbul'da risktedir.
Şu sorun tabii ki: Diyelim Ekrem İmamoğlu, Genel Başkan Adayı oldu ve seçildi. O zaman da İstanbul Belediye Meclisi içinden seçim yapılacak ve başkanlık AK Parti'ye geçecek. Ama bu çözülemeyecek bir şey de değil. Bunu masaya getiririz, koyarız. Ama sadece bu gerekçeden yola çıkarak, değişim meselesinde "Bekleyelim, kurultayı yerel seçim sonuna atalım" demek, topu tacı atmaktır. Bu çözüm Ekrem İmamoğlu'na rağmen de bulunmaz. O da bu çözüme katkıda bulunur, bulunmak zorundadır. İsterseniz, yöntemi bulursunuz."
KÜÇÜK ORTAKLARA KAPTIRILAN VEKİLLER
DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti'ye 39 vekil verilmesini de eleştiren Tezcan, "Genel Başkan ve Oğuz Bey (Kaan Salıcı) birlikte yürüttü o süreci. Tabii bir kere genel başkanın rızası, talimatı olmadan onun (39 milletvekilliğinin) verilebilmesi mümkün değil. Genel başkan vermeden onu nasıl vereceksiniz? Bizim ne sayıyı, ne sırayı belirleme imkanımız olmadı. Ne sekizli grubun, ne parti MYK'sının...
Şimdi siz bir ili sıralamışsınız. Bütün bu sistem içerisinde düzenlemişsiniz. 8 kişi görüşünü söylemiş, genel başkan görüşünü söylemiş, listeyi yapmışsınız. Yani hazır bir taslak listeyi oluşturmuşsunuz havuzda. Sekizli heyet olarak siz çalışmanızı yapmışsınız. Bir bakıyorsunuz İstanbul 1. Birinci Bölge'ye 7 kişi gelmiş dışarıdan, 6 kişi kalıyor. Zaten 13 vekil çıkarıyorsunuz.
Sizin listeye koyduğunuz ve olmasını istediğiniz, örgütün de "Bulunsun" dediği isimler birden bakıyorsunuz kayıyor. Yani şimdi burada 39 kişi verilmesi küçümsenecek bir iş değil, doğru da değil. Bu insanlar, kıymetli insanlar. Şahıslarına dönük bir şey demiyorum. Onlar da Meclis'te partileri adına mücadele edecekler. Ama CHP listesinin taşıma kapasitesinin çok üzerinde bir yapıydı." şeklinde konuştu.