Muğla'nın Milas ilçesinde bulunan yerli linyitten elektrik üreten Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin maden sahasının genişletilmek istenmesi CHP, terörün siyasi ayağı HDP ve yandaşları tarafından provokasyon malzemesi yapıldı.
Konuyu köşesine taşıyan Takvim gazetesi yazarı Ekrem Kızıltaş, CHP'nin üretimi durdurmak için her türlü provokasyonu denediğine dikkat çekerek olayın perde arkasını yazdı.
İşte Ekrem Kızıltaş'ın 30 Temmuz tarihli yazısı:
'ÇAKMA' ÇEVRECİLER!..
Çayları yenileyen İhsan, yorgun gözüken Melih Bey'e takıldı:
- Ege'nin müstesna yerlerinde dolaşmak, keyifli olduğu kadar da yorucu oluyor anlaşılan. Oralara gittiğini öğrenince hafifçe kıskanıyor, ama dönüşteki yorgunluğunu görünce bu düşüncemden cayıyorum… Melih Bey, gülümseyerek:
- Oluşturulan algılar sebebiyle Ege yöresine gitmenin insanlara cazip geldiği, doğru. Benim gidişlerim genellikle iş gereği olduğu için bana hep sıkıcı gelir. Ama, ciddi yığılmalar sebebiyle oralara gitmenin hakikaten yorucu olduğu bir gerçek… Selim, araya girerek:
- Seni bulduğumuzda özellikle şu İBB Başkanı'nın geldiği son durum konusunda fikirlerini soracaktık. Ama şu protestoların filan yapıldığı Akbelen'e de uğradığına göre, oralarda neler olup bittiğini bize aktarsan daha iyi olur…
- Yaptığı hesapların nerdeyse tamamı çöpe giden İmamoğlu'nun durumu vahim olduğu için bahse değmez. Cumhurbaşkanlığına ve yardımcılığına heves etti ama uzanamadı, malum. Şimdi de belki olabilir ümidiyle CHP Genel Başkanlığı'na sulanıyor. Ancak Kılıçdaroğlu'nun delegeler üzerindeki gücünü bildiği için bunu açıkça söyleyemiyor. En büyük problemi ise hasbelkader kazandığı İBB Başkanlığında gerektiği gibi çalışmamış olması. Bana öyle geliyor ki, niyetlendiği her şeye ve bu arada İBB Başkanlığına da veda etmek durumunda kalacak… Melih Bey, çayını yudumladıktan sonra konuşmasını sürdürdü:
- Şimdi esas sorunuza geçebiliriz. Aslında başka bir sebeple Ege taraflarına gitmiştim ama hazır oralarda iken Muğla Milas'ta bulunan Yeniköy Termik Santrali ile ilgili gelişmelere de bir göz atmam istendi. İyi ki gitmişim. Oraya vardığımda başta genel başkanları Kılıçdaroğu olmak üzere CHP'liler de oradaydı ve yaşananları gözlemleme yanında işin gerçeklerini öğrenme imkanım da oldu… Mehmet:
- Öğrendiklerini bize de aktarırsın herhalde?...
- Tabii ki. Konu, toplam 1095 MW kurulu güce sahip olup 1987'den bu yana yerli linyitten elektrik üreten Muğla Milas'daki Yeniköy Kemerköy termik santrallerinin maden sahasının genişletilmesi. Ülkemizin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 3'üne denk gelen üretimle Ege'de kullanılan elektriğin yaklaşık %62'sini karşılayan bu santrallerin 156 milyon tonluk linyit rezervlerini kullanmasını engellemeye çalışanlar var. Bunlar, eğer rezervler devreye girmezse elektrik üretiminin 2024'te duracağını bildikleri halde 'zeytinliklerime dokunma' diye bir kampanya başlatıp bölge halkını da yanlarına çekmeye çabalıyorlar… Mustafa, araya girerek:
- Başlarını da CHP zihniyeti çekiyor, anlaşılan?...
- Tahmin ettiğin gibi. Baca ve filtre sistemlerinde teknolojik bütün yenilikleri kullanarak temiz bir şekilde çalışan ve bölge için ciddi bir istihdam imkanı sağlayan tesisler bunlar. Tesislerde toplamda 3 bin 100 kişi çalışıyor ve bunların büyük çoğunluğu yöre insanı. Kendi linyitimizi çıkartmazsak ithal etmek zorunda kalacağımızı bile bile bunu engellemeye çalışanlar zaten sıkıntı. CHP Genel Başkanı ve ekibinin soruşturmaya bile gerek görmeden protestoculara destek vermeleri, başka bir dert. Ancak bu santrallerin ülke ve bölge için ne anlama geldiğinin farkında olan bölge insanı aykırı seslere pek aldırmıyor ve tepkilerini de gösteriyor… Remzi:
- Tabii protestocuların en önemli bahaneleri ağaç ve yeşilliktir, herhalde?...
- Aynen. Santralleri işletenlerin, anlaşma gereği bölgede kesmek zorunda kaldıklarının kat kat fazlası ağaç dikmeleri gibi hususlar da protestocuların umurlarında değil. Bu da asıl meselenin ağaç filan olmayıp, Türkiye'nin enerji konusunda kendi kendine yetme çabasını baltalamak olduğunu akla getiriyor… İhsan:
- Bergama'daki altın madenleri ile ilgili yaşananların bir benzeri yani. Bergama'daki altın madenlerinin çıkartılmasını engellemek için uğraşanları, madenlerimizle ilgili hesaplar yapan bazı ülkeler kışkırtıyorlardı. Gürültüye pabuç bırakılmaması sayesinde Türkiye mesela 2020'de 42 ton üretimle Avrupa'nın en çok altın üreten ülkesi haline gelebildi… Melih Bey, devam etti:
Hedefleri üretimi baltalamak!...
- Sahip olduğumuz 21 milyar ton rezerve rağmen, yılda 40 milyon ton kömür ithal etmeye mecbur kalışımız da aynı sebepten. İçimizden birilerinin ülkemizin değil başkalarının menfaatlerini düşünmeleri sebebiyle yaşadığımız çarpıklıkların haddi hesabı yok. Onlara kalsa, toplam elektriğimizin yüzde 45'ini rüzgâr, güneş, jeotermal, hidroelektrik ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayamazdık... Selim:
- Bölge halkının tesislere sahip çıkmaları ile protestocuların hevesleri kursaklarında kaldı galiba?..
- Bölge insanı, ülke ve bölge gerçeklerinden habersiz protestocuların ve onları tartışmasız destekleyen CHP zihniyetinin gazına gelmedi ve başta. Bu arada protestocu grubun da CHP'lileri protesto etmesi de, dikkat çekiciydi. Avrupa ülkelerinin bile kömür santrallerini devreye almaya mecbur kaldığı bir dönemde Kılıçdaroğlu'nun, 'kömür yerin altında kalacak' demesi, bence en çarpıcı husus… Tabii, birtakım bahanelerle her türlü gelişmeyi engellemeye çalışanlar dur durak bilmedikleri ve bilmeyecekleri için bu, uzun soluklu bir mücadele… Mustafa:
Peki bu birilerinin çevre ve ağaçla ilgili bahaneleri ile ilgili gerçek durum ne?..
- Santralleri işleten şirket, Orman Genel Müdürlüğü ile 2020'de imzaladığı protokol gereği ülke genelinde 2 bin futbol sahası büyüklüğündeki alanlara 3 Milyon fidan dikmiş ve bu sayı 2025 sonu 5 milyonu bulacak. Bu arada açılıp kapatılan ocaklara da 415 bin civarında akasya, zeytin, kızılçam, fıstık çamı, mavi selvi, sakız ağacı ve incir ağacı dikilmiş. Hiçbir şey başıboş değil yani. Devlet gereken her şeyin gerektiği gibi yapılmasını sağlayacak şekilde çalışıyor… Selim:
- Bu güya çevrecilerde gerçekten ağaç ve yeşil sevgisi olup olmadığını hep merak ederim. Ne dersiniz Melih Bey?..
- Altın, kömür ya da benzer madenlerin üretimini engellemeye çalışanların rant hırsıyla katledilen zeytinlikler ve betona boğulan sahiller konusundaki umursamazlıkları, çevreci değil çakma çevreci olduklarını anlamaya yeter. Sadece kömüre değil HES'e, rüzgara, güneşe, jeotermale, nükleere yani aslında her şeye karşı oldukları gibi elektrik faturalarından şikayetleri de bir ölçü… Remzi, gülerek:
- İyi de ne yapacağız bu çakma çevrecilerle?..
- Başkalarının yönlendirdiği bu tür insanların önemi yok. Biz ülke olarak doğru olduğuna inandığımızı yapacağız. Yani bir yandan ihtiyaçlarımızı karşılarken bir yandan da yenilenebilir enerji kaynaklarımızı geliştireceğiz. Ne demişler, 'kervan yürür'… İhsan:
- Bu konuda gelecekten ümitli misiniz, Melih Bey?...
- Tabii ki… Son yıllarda yaşanan gelişmelere bakın. Bütün engellemelere rağmen son 21 yılda toplamı 105 bin megavata çıkarılan kurulu elektrik gücümüzde yenilenebilir enerjinin payını 57 bin 460 megavata yükseltmiş olmamız, olabileceklerin müjdesi. Bu, ürettiğimiz elektriğin yüzde 45'ini rüzgâr, güneş, jeotermal, hidroelektrik ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyoruz demek. Bunlar olmasaydı, enerji fiyatlarının bu kadar yükseldiği bir dönemde elektrik faturaları canımızı çok fena yakardı… Selim:
- Doğalgaz keşiflerimiz yanında petrol arama konusunda ciddi adımların atıldığını da söylemek gerek herhalde?..
- Ağzına sağlık!.. Sanırım gelecek sene yeni bulunan petrol rezervlerinin devreye girmesiyle akaryakıt ihtiyacımızın en az yüzde 20'sini karşılıyor olacağız. Rüzgar ve Güneş enerjisinin toplam üretimdeki payı da sürekli artıyor. Nükleer santral de gün saymakta. Sözün burasında, yenilenebilir enerji kaynaklarının harekete geçirilmesi ve kendi enerjimizi kendimizin arayıp bulunmasında büyük katkıları olan Berat Albayrak'ı da minnetle anmak gerek… Ülkemizin yerinde sayması ya da geri gitmesi için uğraşanlar ne kadar yırtınsalar da geleceğimiz parlak, inşallah… - İnşallah!...