Anayasa Mahkemesi "hükmün açıklanmasının geri bırakılması"nı iptal etti: 1 yıl sonra yürürlüğe girecek!

Anayasa Mahkemesi, 2 yıl veya daha az süreli hapis cezasını öngören suçlarda sanığın 5 yıl denetime tabi tutularak süre sonunda suçu işlememiş gibi sayılması şeklinde uygulanan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) ilişkin yasal düzenlemenin iptaline karar verdi. Yüksek Mahkemenin iptal hükmü 1 yıl sonra yürürlüğe girecek.

Giriş Tarihi :01 Ağustos 2023 , 13:40 Güncelleme Tarihi :01 Ağustos 2023 , 13:40
Anayasa Mahkemesi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını iptal etti: 1 yıl sonra yürürlüğe girecek!

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi, "kasten yaralama" ve "görevi yaptırmamak için direnme" suçlarından açılan bir ceza davasında, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinde düzenlenen "hükmün açıklanmasının geri bırakılması"nın Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürerek iptali için Yüksek Mahkemeye başvurdu.

Başvuruda, HAGB kararı verilmesiyle mağdurlar açısından yeterli giderim sağlamadığı, faillerin cezadan muaf tutulmasına yol açtığı ve devletin kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme şeklindeki yükümlülüğünü yerine getiremediği belirtilerek, bunun Anayasa'nın 17. maddesine aykırı olduğu ileri sürüldü.

İptal istemini görüşen Anayasa Mahkemesi, HAGB'nin iptaline hükmetti. İptal kararının 1 yıl sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı.

KARARIN GEREKÇESİNDEN
Anayasa Mahkemesinin kararında, HAGB'nin işleyişine dair kanunda daha önce de iptal kararları verildiği hatırlatılarak, mevcut iptal başvurusundaki ilk değerlendirmenin "hak arama hürriyeti" kapsamında yapıldığı ifade edildi.

HAGB kararı verilebilmesi için sanığın öncelikle suçu işlediğini kabul etmesi gerektiği, bunu kabul etmesi halinde mahkemenin HAGB'ye hükmedebileceği aktarılan kararda, aynı zamanda sanığın istinaf kanun yoluna başvuru hakkından da feragat ettiği anlatıldı.

Sanığın HAGB'yi kabule ilişkin irade beyanının ne zaman sorulacağı konusunda da yasal bir düzenlemenin bulunmadığına işaret edilen kararda, "Bu durum henüz hakkında kurulmuş bir mahkumiyet hükmü bulunmayan sanığı mahkumiyet tehdidinin varlığı karşısında savunmasız duruma sokmakta ve henüz doğmamış olan istinaf kanun yoluna başvuru hakkından peşinen feragat etmeye zorlamaktadır." değerlendirmesine yer verildi.

Kötü muamele iddiaları kapsamındaki davalarda HAGB'nin uygulanması halinde de sanığın infaz edilebilir bir ceza almadığı ifade edilen kararda, Anayasa'nın 17. maddesinin amacının ise "kişinin maddi ve manevi varlığına ilişkin bir ölüm ya da yaralama olayında, mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların tespit edilerek hesap vermelerini sağlamak" olduğu kaydedildi.

Bu suçlar açısından HAGB kararları verilmesiyle mağdurlar açısından "yeterli ve etkili bir giderim sağlamadığı" değerlendirmesine yer verilen kararda, şu ifadeler kullanıldı:

"Anayasa'nın 17. maddesine aykırı muamelelerin kamu görevlileri tarafından değil de üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilmesi halinde devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında daha esnek davranma imkanı bulunmaktadır. Buna karşın failin kamu görevlisi olduğu durumlarda hukuka aykırı ve son derece ciddi bir fiilin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceğinin gösterilmesi gerekir. Bu anlamda işkence veya kötü muamele gerçekleştirdiği tespit edilen kamu görevlisi fiili olarak cezasız bırakılmamalıdır. HAGB kurumunun kamu görevlisinin görevi sebebiyle işlediği ve Anayasa'nın 17. maddesi anlamında işkence, eziyet ve kötü muamele kabul edilen suçlar bakımından uygulanmayacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması ve ceza mahkemelerinin uygulamalarının da bu sorunu çözememesi Anayasa'nın 17. maddesinin devlete yüklemiş olduğu faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilmesi ve mağdurlar açısından uygun giderimin sağlanması şeklindeki usul yükümlülüğüyle bağdaşmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi, HAGB kurumunun mevcut haliyle bireysel başvuru kararlarında da işaret edildiği üzere kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarını önlemekte yetersiz kaldığı ve başta ifade özgürlüğü ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki doğurduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 13, 17, 35 ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir."

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN