İşadamı Bayraktar'ın Öz'e daha önce FETÖ'ye yönelik şikayetlerini takipsizlikle sonuçlandırması sebebiyle kinli olduğu, olay günü de Almanya Mannheim'da bir restoranda oturduğunu öğrenince"Utanmadan buralarda geziyor musun?" diyerek Öz'e kafa atıp yumrukladığı anlaşıldı.
OLAY NASIL OLDU?
Alber Rıfat Bayraktar, yaşananları şöyle anlattı:
Ben Türkiye'de Avrupa'nın çeşitli kentlerinde ve Almanya Frankfurt'ta şirketleri olan bir iş insanıyım. Olay günü bir çalışanım Zekeriya Öz'ün Almanya Mannheim'da "İstanbul" isimli Türk restoranında oturduğunu tarafıma bildirdi.
Ben de daha önce Başsavcı Vekiliyken benim FETÖ'cülere yönelik şikayetlerimi takipsizlikle sonuçlandırdığı ve şikayetlerimi aleyhime çevirip zulmettiği için kendisine kinliydim. Beni ilgim olmayan bir konuda suçlu hale getirmişti.
"3 KİŞİYLE SOHBET EDİYORDU"
Yemek yediği yeri öğrenir öğrenmez Darmstad'tan yola çıktım. Yaklaşık 25 km mesafedeydim ve aracımla 25 dakikada sonra belirtilen adreste oldum.
Restorana girdiğimde Zekeriya Öz'ü en köşedeki masada oturmuş 3 kişiyle sohbet ederken gördüm. İlk gördüğüm anda gayet zayıflamış olduğunu ve tedbir olarak topsakal bıraktığını farkettim.
Fakat kendisinin simasını çok iyi bildiğim için elmacık kemikleri ve gözlerinden dolayı hemen tanıdım. Kendine yöneldim ve "Beni tanıdın mı" diye sordum.
Hafif ayağa kalktı ve şaşkın gözlerle bir süre süzdükten sonra "şimdi, tanıdım" dedi. O anda yakasından tutup "Utanmadan buralarda mı geziyor musun?" diyerek kafa attım.
Zaten oraya da kendisini dövmeye gitmiştim. Birinci yumruğu atıp ikinciyi atarken birden restoranda bulunan ve sivil giyimli olan kişiler üzerime atladı.
"GÖZÜNÜN ALTI KIZARDI"
"Ne olduğunu anlayamadım. Beni masaya yatırıp etkisiz hale getirdiler.
Fakat Zekeriya Öz'ün burnunun kanadığını ve gözünün altının kızardığını gördüm. Hemen onu olay yerinden kaçırdılar.
Daha sonra telefonlarımı alıp kendilerince beni sorguladılar. Mağdur olduğumu anlatınca bir süre tutup bir şey bulamayınca bıraktılar.
Zekeriya Öz'ün de şikayetçi olmadığını öğrendim. Fakat hiç pişman değilim. Bugün olsa yine yaparım."
FETÖ ŞİRKETLERİNE ÇÖKMÜŞ
Bayraktar'ın Öz'e yönelik öfkesinin ardında, FETÖ'nün kumpasla işadamına ait şirketlere çökmesi olduğu ortaya çıktı. Şirketleri ele geçiren terör örgütü sorunun çözümü için hukuka başvuran Bayraktar'ın, önünü Zekeriya Öze ile kesti. Öz, işadamının dilekçesini yırtarken "kendine avukat bul" diyerek de tehdit etti.
İş insanı Alber Rıfat Bayraktar, şüpheli İbrahim Yalçın Çevikel'in şirketleri olan DT Metal, Milsoft, SD Metal, Reysaş Gıda, Gloria Jeans'e ortak oldu. Bayraktar, şirketlere ortak olmadan önce bağımsız denetim kuruluşuna denetleme yaptırmak istedi ancak Çevikel tarafından buna gerek olmadığına ikna edildi.
ŞİRKETİN BORCU 45 MİLYON DOLARMIŞ!
Şüpheli İbrahim Yalçın Çevikel, şirketin toplam borcunun 45 milyon USD olduğunu belirtti. Bunun üzerine Bayraktar ile Çevikel Reysaş Uluslararası Gıda İşletmeciliği Tur. A.Ş.'nin ortaklık sözleşmesini imzaladı. Reysaş firması ile yapılan ortaklığın ardından, Alber Rıfat Bayraktar ile DT Metal, ET Metal ve ST Hurda şirketlerinin ortaklığı için ortaklık sözleşmesi imzalandı. Bayraktar, hisse bedeli karşılığında çeki Samer Kawa'ya teslim etti.
Samer Kawa, bu çeki hisse devirlerini yapmadan asla kullanmayacağını ve tahsile gitmeyeceğini belirtti. Bunun üzerine Samer Kawa, şirket hisselerini devretmediği gibi diğer şüphelilerle iş birliği içinde bulunarak sözleşmenin maddelerine uymadı ve çeki, kambiyo evrakıymış gibi gösterip Bayraktar hakkında çek tarihinden iki yıl sonra İstanbul 8.İcra Müdürlüğünde icra takibi başlattı.
Bayraktar, bir gün Reysaş Uluslararası Gıda A.Ş.'ye bilgisi olmayan borçlardan dolayı icra takibi başlatıldığı haberini aldı. Bunun üzerine araştırma yapan Bayraktar, Reysaş Uluslararası Gıda adına bir dönem imza yetkilisi olan şüpheli İbrahim Yalçın Çevikel'in eski imza yetkisini kullanarak holding bünyesinde yer alan DT Metal ve birkaç şirketin yaklaşık 300 milyon dolar civarında borcu için kefil gösterildiğini öğrenince bir şok daha yaşadı.
BANK ASYA ÜZERİNDEN DOLANDIRICILIK
Bunun üzerine Bayraktar, şüpheli Çevikel'den şirketin karar defterini istese de sonuç alamadı. Dolandırıldığını anlayan Bayraktar, Çevikel'e savcılığa gideceğini ifade etti. Bunun üzerine Bayraktar, Bank Asya Genel Merkezine çağrıldı. Burada yapılan görüşmelerde Bank Asya yöneticileri, çözüm için Bayraktar'dan Reysaş Uluslararası Gıda A.Ş.'nin İbrahim Yalçın Çevikel'e ait yüzde 50 hissesini 40 milyon TL'ye alması gerektiğini, böylece haczin kalkacağını iletti. Bunun üzerine Bayraktar, Bank Asya yöneticilerinin hazırladığı hisse devri sözleşmesini imzaladı. Bunun üzerine şirketin üzerindeki bütün hacizler kaldırıldı.
Sözleşme gereği Bayraktar, DT Metal, Milsoft ve ST Metal hisselerini Bank Asya'ya verdi, Reysaş Gıda ile ilgili hisselerine ise rehin koydurdu. Şirketleri Bayraktar'a geri vermeyen Bank Asya, Bayraktar'ı şirket yönetiminden istifa ettirdi ve şirketlerin yönetimine kendi adamlarını atadı.
ZEKERİYA ÖZ DİLEKÇEYİ YIRTTI
Bayraktar ifadesinde, kendisine ait olan şirketleri kefil göstererek Bank Asya'dan usulsüz bir şekilde 300 milyon dolar civarında kredi alan Çevikel'in bu paraları şirketi için kullanmadığını, yaptığı araştırmalar sonucunda bu paraların büyük bir çoğunluğunun Pensilvanya'ya gönderildiğini söyledi. Sonuç olarak, şüpheli İbrahim Yalçın Çevikel ile Bank Asya yöneticileri iş birliği yaparak Bayraktar'ın şirketleri hileli bir şekilde borç batağına sokuldu ve borcuna karşılık şirketleri değerinin altında devri yapıldı.
İfadesinde, avukatının yazmış olduğu şikayet dilekçesini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına götürdüğünü söyleyen Bayraktar, "Dönemin Cumhuriyet Başsavcı Vekili Cihan Kansız'a dilekçeyi verdim. Kendisi Cumhuriyet Savcısı Bekir Gencer'i aradı, hatta Mali Şubeyi de aradı. Cihan Kansız bana, 'Senin dosyanın çok büyük bir dosya, bu konudan kimseye bahsetme, çok dallanıp budaklanmasın, ara ara çağırıp seni bilgilendireceğim daha sonra operasyon yapacağız.' diye söyledi. Hatta aynı dilekçeyi 2012 yılı Temmuz ya da Ağustos ayında yine götürdüm. Cumhuriyet Başsavcı Vekili Cihan Kansız'ın odasına gittim. Yanında Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz de vardı. O götürdüğüm dilekçede avukatımın ismi yoktu. Hem Cihan Kansız hem de Zekeriya Öz dilekçeyi okuyarak karar vereceklerini söylediler. 3-4 gün sonra tekrar Cihan Kansız'ın yanına gittim. Hemen arkamdan Zekeriya Öz de geldi.
Zekeriya Öz dilekçeyi alarak, 'Biz bir operasyonun içerisindeyiz, şu anda bu dilekçeyi vermen iyi olmaz, bizden haber bekle, operasyon öncesinde dilekçeni alarak operasyon yapacağız.' diyerek benim dilekçemi kendi elleriyle yırtarak çöpe attı. Beni arayacaklarını söyleyerek cep telefonu numaralarımı aldılar. Ben ara ara Cihan Kansız'ın odasına bizzat gittim. Hatta bir seferinde Zekeriya Öz bana İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesinde bir davan varmış dedi. Ben de ticari bir mesele olduğunu söyledim. Zekeriya Öz bana, 'Bu olayı ihmal etme, sana ciddi sıkıntı yaratabilir. İyi bir avukat bul!' diyerek tavsiyede bulundu" dedi.
"BİR ŞEY ÇIKACAĞINI MI ZANNEDİYORSUN?"
Dilekçeyi verdikten sonra Bank Asya'da toplantı halindeyken Zafer Ertan'ın kendisini yanına çağırdığını söyleyen Bayraktar, Ertan'ın kendisine, "Biz sana devletiz diye söylemedik mi, sen bu dilekçeden bir şey çıkacağını mı zannediyorsun? Devletin başbakanını, bakanlarını ve diğer bürokratlarını biz atıyoruz. Senin gittiğin Mali şube Müdürü ve elemanları hocamızın okuttuğu, bizim de burs verdiğimiz çocuklarımızdır" dediğini söyledi. Daha sonra Zafer Ertan'ın dönemin Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı'yı aradığını belirten Bayraktar, Saygılı'nın telefonda, "Başkanım o şikayetten bir şey çıkmayacak, sayın savcılarım Zekeriya Öz ve Cihan Kansız beni aradılar, usulen işlem yaparak iade edeceğiz ve takipsizlik kararı verilecek, korkulacak bir şey yok, bilginiz olsun" dediğini söyledi.
10 YIL SONRA İDDİANAME HAZIRLANDI
Söz konusu şikayetin ardından yaklaşık 10 yıl sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere iddianame hazırlandı.
İddianamede, Bank Asya tarafından herhangi bir fizibilite yapılmadan başka bir kurum tarafından hazırlanan ve birbiriyle çelişen raporlara dayanarak limit tahsisi, mali tahlil ve istihbarat raporlarında belirtilen olumsuzluklara rağmen yapılan kredi tahsislerinin bankacılık usul ve prensiplerine uygun olmadığı ve Banka yöneticisi bir kısım şüpheliler yönünden atılı suçun oluştuğu; söz konusu eylemlerin "Zincirleme şekilde bankacılık zimmeti" suçunu oluşturacağı yer aldı.
Bayraktar'ın Reysaş firmasına ortaklığının gerçekleştiği tarihlerin hemen öncesinde "riskin yönetilemez boyuta ulaştığı" hususu gerek Bank Asya yönetimi ve gerekse şüpheli İbrahim Yalçın Çevikel tarafından bilinmesine rağmen bu hususların gizlenerek Bayraktar'ın ortaklığa dahil edildiği, Bayraktar'ın borç sarmalına çekilmek üzere hedefe konulduğu belirtildi.
İddianamede, müşteki ve şirketlerine yönelik olarak bankacılık mevzuatına ve ticari teamüllere aykırı iş ve işlemlerin önceden planlanan kronolojik bir sıra dahilinde uygulamaya konulduğuna da dikkat çekildi.
İbrahim Yalçın Çevikel ve Asya Katılım Bankası A.Ş. yönetiminin iştirak iradesiyle birlikte hareket ettiği, Bank Asya'nın o dönemdeki görünen aldatıcı gücünün kullanılarak DT Metal'in Bank Asya tarafından adeta koruma altına alındığı algısının oluşturulduğu, Bayraktar'ın grup şirketlerine ortak edileceği ortamının oluşturularak Reysaş'a ortak edildiği, daha sonra usulsüz kredi tahsisleriyle suni borç sarmalına alındığı ve ekonomik anlamda hareket edemez hale getirildiği vurgulandı.
Şüpheliler Abdullah Çelik, Abdurrahman Selçuk Berksan, Ahmet Çelik, Cemil Özdemir, Mahmut Erdem Kubilay, Murat Sungurlu, Salih Sarıgül, Mustafa Kasapoğlu, Şeref Bacak, Tahsin Tekoğlu, Ünal Kabaca, Zafer Ertan, Behçet Akyar ve İbrahim Yalçın Çevikel'in cezalandırılmalarına karar verilmesi talep edildi.