Türkiye'deki Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını gerçekleştiren firari FETÖ'cü Zekeriya Öz, Almanya'da hayatının şokunu yaşadı. Öz, saklandığı Almanya'nın Mannheim kentindeki bir restoranda Türk iş insanı Alber Rıfat Bayraktar tarafından dövüldü.
Türkiye'deki Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını gerçekleştiren firari FETÖ'cü Zekeriya Öz, Almanya'da hayatının şokunu yaşadı. Öz, saklandığı Almanya'nın Mannheim kentindeki bir restoranda Türk iş insanı Alber Rıfat Bayraktar tarafından dövüldü.
"Utanmadan buralarda geziyor musun?" diyerek Öz'e kafa atıp yumruklayan Bayraktar, "Hiç pişman değilim. Yüreğim soğudu. Bugün olsa yine yaparım." dedi.
A HABER'E ÖZEL KONUŞTU
Diğer yandan olayın perde arkasını A Haber'e anlatan Bayraktar, FETÖ'cüler tarafından zamanında nasıl kumpasa getirildiğini, şirketlerinin nasıl elinden alındığını çok çarpıcı ifade ile gözler önüne sererek örgütün "yargı-Bank Asya" şebekesini deşifre etti.
FETÖ'CÜ ALÇAKLARDAN ŞANTAJ!
İşte Bayraktar'ın o açıklamaları:
Zekeriya Öz tarafından milyarlarca kayba uğratıldım. 2010 yılında iş birliği yaptığımız, ortağım olan İbrahim Yalçın Çeviker'in öncesinde de Bank Asya ile bir ilişkiye giriyor. Daha doğrusu Bank Asya, Çeviker'in ortakları olduğumuz iş birliği yaptığımız şirketleri bir şekilde ele geçirmek için kullanıyor. Ve ben bunu 30.12.2010 yılında şirketimize gelen REYSAŞ Gıda, Gloria Jean's grubuna gelen bir haciz ile öğreniyorum. O gün yurt dışındaydım. Bunun üzerine derhal Türkiye'ye geldim.
O gece Bank Asya'ya gidiyoruz ve toplanıyoruz. Bana 'Alber Bey kusura bakmayın sizin ortağınız bizi dolandırdı' dediler. Ben de 'Nasıl bir dolandırmak? Siz bu şirketin yönetim kurulu başkanı olduğumu, bu rehinlerin nasıl verildiğini, sahte bir rehin olduğunu' ifade ettim. Onlar da 'aldatıldıklarını' söylediler. 'Biz sizinle ilgili şöyle bir çözüm bulacağız! Bazı şirketlerin yüzde yüzünü size devrettireceğiz. Şimdi burada kendisi' dediler. Onu (İbrahim Yalçın Çeviker) toplantı odasına aldılar. Toplantıya girdik herkes orada… Sayın İbrahim Bey de orada. Bana inanılmaz rakamlar söylediler. 400-500 milyon dolar! 'Benim böyle bir borcum yok. Neden böyle bir şey?' dedim. 'Bizi böyle dolandırdı. İşte diğer bankaları dolandırdı. Bunu ancak böyle çözebileceklerini' ifade ettiler.
"FETÖ ŞİRKETLERİME ÇÖKTÜ"
Bunun üzerine konuştuk ve bir rakam üzerinde anlaştık. REYSAŞ Gıda, Gloria Jeans'in yüzde yüzünü diğer şirketlerin yüzde yüzünü, MİLSOFT'un bir kısmını devrederek sözleşmelere imza attık. 'Hemen akabinde kendilerine ödeme evrakı ve şekillerinin başlayacağını ve bundan sonra da şirketlerin diğer bankalara olan borçlarına da şahsi kefaret vermem gerektiğini' söylediler. Ve sözleşme yapıldı. Her şey olumlu. Avukatlarıma, ticaret odasına sordum 'tamamdır' dediler. Bunu üzerine ben çeklerimi verdim.
Yüzlerce milyon dolar çek! Belgelerin devreye konulacağından habersizim. Normal bir tüccar ticaret adamıymış gibi. Ortağım üzerinden olayı başlattılar ve sonra bana yıktılar. Ve şirketin üstüne konan tedbirler hacizler bir anda kalkmaya başladı. 2011'in 1 ve 6. aylarına kadar normal yürürken 9. ayında bir anda şirketi tehditle boşa düşürdüler. Şirkete çöküyorlar. (Bank Asya'nın o günkü müdürleri) 'Biz devletiz' dediler! Bunun üzerine başa geçiriyorum olayların ve hemen avukatlara gidiyorum. Dosyayı hazırlayarak adliyeye, Zekeriya Öz'e gittim. Dediler ki; 'Alber Bey, ilk önce başsavcıya gidin burası Bank Asya, ortakları, yönetim kurulu bunlarla muhatap olmak, alttan savcıya vermen bir şey ifade etmez' dediler.
"HEM MALLARIMI ALDILAR HEM BORÇLU BIRAKTILAR"
Avukatım beni yönlendirdi ve ben Zekeriya Öz'e gittim. 600 sayfalık dosyayı Öz'e verdim. Baktı ve 'Bu kolay bir şey değil' dedi. Daha sonra Cihan Kansız'ın odasına geçtik. Odasında Zekeriya Öz, Cihan Kansız'a anlattı. Kansız, Saygılı Yakup üçgeninde zaten takipsizliklerinde bu iki kişinin imzaları var. Avukatımı aradım ve 'kabul ettiler' dedim.
O da bana 'inşallah' dedi. Ve 1 ay, 8 ay derken bir süre işletme olmadı. 2013 yılında derhal tekrar bastırınca bakıyorum ki; Behçet Akyar arıyor beni Zafer Ertan ile birlikte Bank Asya'da! Bana 'Bakın siz savcılık ayaklarını yapıyorsunuz ama… Şimdi bakın dinleyin' dediler ve karşımda Zekeriya Öz! 'Başkanım emredin' diyor Öz, Behçet Akyar'a. 'Alber Rıfat Bayraktar'ın şikayeti ne oldu?' dedi. 'Gereği yok biz takipsizlik verdik gönderdik. Dosya şu an da adliyeye ulaşmak üzere. Saygılı Yakup tarafından çıkmış' denildi. Bundan sonra bütün mallarıma el kondu. Benim mallarımı almış olsa problem değil. Benim hem mallarımı aldılar hem borçlu bıraktılar hem de eksiyle başladım hayata. Bir de sanık durumuna getirildim.
"BİZ DEVLETİZ' DEDİKLERİNDE BOŞLUĞA DÜŞTÜM"
Bu soruşturmanın sağlıklı yapılamadığını zaten biliyordum. Hemen Ocak ayının ilk haftasında Sulh Ceza Hakimliği'ne verdim. Soruşturma gizlilik kararı ile açıldı. Sonra benim için yeni bir dönem başladı. 2015'te açıldı. Derken Bank Asya kapandı. 2016'da beni içeri atmaya çalıştılar. Derken akabinde 15 Temmuz olayı gerçekleşti. Ben o gün FETÖ'nün adli yargı ağının en başları olduğunu anladım. (FETÖ'cü Bank Asya yöneticileri) Bana Akyar ve Ertan 'Biz devletiz' dediklerinde boşluğa düştüğümü gördüm o gün için.
"10 YIL SONRA HAK YERİNİ BULDU"
(15 Temmuz sonrası bağımsız yargı) 10 yıl sürdü. Çok güzel bir soruşturma oldu. Öyle güzel, ahlaklı savcılarımız var ki; sıfır taraf, sıfır iz sadece görev insanları. BDDK raporları ile araştırdılar ve her şeyi ile dolandırıldığımı, bana kumpas kurulduğunu belgelerle ispat ettiler.
İş insanı Bayraktar, daha önce FETÖ'ye yönelik şikayetlerini takipsizlikle sonuçlandırması sebebiyle Öz'e kinli olduğu, olay günü de Almanya Mannheim'da bir restoranda oturduğunu öğrenince "Utanmadan buralarda geziyor musun?" diyerek Öz'e kafa atıp yumrukladığını anlattı.
"ÖZ'E 'UTANMADAN BURALARDA GEZİYOR MUSUN?' DİYEREK KAFA ATTIM"
"Ben Türkiye'de, Avrupa'nın çeşitli kentlerinde ve Almanya Frankfurt'ta şirketleri olan bir iş insanıyım. Olay günü bir çalışanım, Zekeriya Öz'ün Almanya Mannheim'da 'İstanbul' isimli Türk restoranında oturduğunu bana bildirdi. Ben de daha önce başsavcı vekiliyken benim FETÖ'cülere yönelik şikâyetlerimi takipsizlikle sonuçlandırdığı ve şikâyetlerimi aleyhime çevirip zulmettiği için kendisine kinliydim. Beni ilgim olmayan bir konuda suçlu hale getirmişti.
"3 KİŞİYLE SOHBET EDİYORDU"
Yemek yediği yeri öğrenir öğrenmez Darmstad'tan yola çıktım. Yaklaşık 25 km mesafedeydim ve aracımla 25 dakikada sonra belirtilen adreste oldum. Restorana girdiğimde Zekeriya Öz'ü en köşedeki masada oturmuş 3 kişiyle sohbet ederken gördüm. İlk gördüğüm anda gayet zayıflamış olduğunu ve tedbir olarak top sakal bıraktığını fark ettim. Fakat kendisinin simasını çok iyi bildiğim için elmacık kemikleri ve gözlerinden dolayı hemen tanıdım. Kendisine yöneldim ve 'Beni tanıdın mı?' diye sordum. Hafif ayağa kalktı ve şaşkın gözlerle bir süre süzdükten sonra 'Şimdi tanıdım' dedi. O anda yakasından tutup 'Utanmadan buralarda geziyor musun?' diyerek kafa attım. Zaten oraya da kendisini dövmeye gitmiştim. Birinci yumruğu atıp ikinciyi atarken birden restoranda bulunan ve sivil giyimli olan kişiler üzerime atladı.
"BURNU KANADI, GÖZÜNÜN ALTI KIZARDI"
Ne olduğunu anlayamadım. Beni masaya yatırıp etkisiz hale getirdiler. Fakat Zekeriya Öz'ün burnunun kanadığını ve gözünün altının kızardığını gördüm. Hemen onu olay yerinden kaçırdılar. Daha sonra telefonlarımı alıp kendilerince beni sorguladılar. Mağdur olduğumu anlatınca bir süre tutup bir şey bulamayınca bıraktılar. Zekeriya Öz'ün de şikâyetçi olmadığını öğrendim. Fakat hiç pişman değilim. Yüreğim soğudu. Bugün olsa yine yaparım."