AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik önemli açıklamalarda bulundu. İşgalci İsrail'in Gazze'de hastaneyi vurmasına tepki gösteren Ömer Çelik, "3 gün ulusal yas ilan edilecektir. Bu büyük milletimizin Filistin'deki mazlum çocuk masumlarla dayanışmasının kalbimiz ile onlarla birlikte olduğumuzun bir ifadesidir. " ifadelerini kullandı. Çelik ABD'nin çatışmaları körüklediğini belirterek, "ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın 'Burada bir Yahudi olarak bulunuyorum.' şeklinde tarafgirlik üretmesi diplomatik açıdan basiretsizliğin bir ifadesi olmuştur." dedi.
takvim.com.tr
Giriş Tarihi :18 Ekim 2023 , 16:17Güncelleme Tarihi :18 Ekim 2023 , 19:07
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Bir kere daha İsrail'in bu planlı katliamını lanetliyoruz. Bu insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliamlardan, en büyük vahşetlerden biridir." dedi.
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıların vahşet boyutunu aldığını ifade eden Çelik, "Bir kere daha İsrail'in bu planlı katliamını lanetliyoruz. Bu insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliamlardan, en büyük vahşetlerden biridir." dedi.
Çelik, İsrail'in, kendi topraklarında yaşayan insanlara hayat hakkı vermediğini belirterek, şunları söyledi:
"Onları bombalıyor, daha sonra bu insanlar öz topraklarından göç etmeleri gerektiğini söylüyor. İnsanlar can korkusuyla göç halindeyken onları bombalıyor. İnsanlar son olarak 'en azından herhalde bu kadarını da yapmaz' diyerek bir hastaneye sığınıyorlar. Hastanedeki insanları da bombalıyorlar."
Saldırıların, modern tarihin en büyük planlı katliamlarından ve vahşetlerinden biri olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Çelik, saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyerek, ailelerinin acılarını kendi acıları olarak gördüklerini bildirdi.
"BUNUN ÇÖZÜMÜ POLİTİKTİR" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bu çerçevede 3 gün yas ilan edileceğini kaydeden Çelik, şöyle devam etti:
"Bu büyük milletimizin, Filistin'deki çocuk, kadın, sivil, yaşlı masumlarla dayanışmasının, bütün varlığımızla onlarla olduğumuzun bir ifadesidir. Aynı acıyı, üzüntüyü paylaşıyoruz. Bu kayıp aynı zamanda bizim kaybımızdır, insanlığın kaybıdır. İsrail güvenlik güçleri sistematik bir şekilde tüm insani değerleri katletmektedir, hedef almaktadır. Bir kere daha bu saldırıyı lanetliyoruz. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımızın yas ilan etmesiyle birlikte 3 günlük bir yas, milletimizin bu mazlumların acısıyla dayanışması çerçevesinde yürürlüğe gelecektir. Günlerdir Gazze'nin bombalanması, sivillerin öldürülmesi karşısında uluslararası kurumların nasıl seyirci kaldığını, çok prestijli denilen birtakım basın yayın organlarının nasıl masumların ve sivillerin öldürülmesini meşrulaştırmaya çalıştığını hep beraber görüyoruz."
Olayların başladığı ilk andan itibaren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, gerek Filistin tarafından gerek İsrail tarafından tüm sivil kayıplara karşı olunduğunu, burada hedeflenmesi gereken şeyin hakkaniyetli bir çözüm ve adil bir barış olması gerektiğini net bir şekilde ifade ettiğini belirten Çelik, "Her iki taraftan da sivillerin, masum insanların hayatlarını hedef alan eylemler birkaç yıl arayla tekrarlanıyor. Bunun çözümü, İsrail'in ortaya koyduğu eylemler değildir. Bunun çözümü politiktir. 67 sınırlarında, iki devletli ve coğrafi bütünlüğe haiz bir Filistin Devleti kurulmadan ve bu işgal sona ermeden burada bir çözüme ulaşılması mümkün olmayacaktır." dedi.
"BATILI DEVLETLERDEN HERHANGİ BİR SİYASİ KAPASİTE GÖRÜLMEMİŞTİR" Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, olayların başladığı andan itibaren adil bir barıştan ve hakkaniyetli bir çözümden bahsederek, savaş kışkırtıcılığı yapanlara ve başka denklemler çıkarmaya çalışanlara karşı masumlardan ve bölge barışından yana bir perspektifi ortaya koyduğunu söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri ve bazı batı ülkelerinin ilk yaptıkları eylemin, bölgeye savaş gemileri ve uçak gemileri göndermek olduğunu hatırlatan Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bunun bölgedeki tansiyonu daha da yükselteceği, çatışmaları körükleyeceği, birtakım devletlerin ve asimetrik güçlerin bu çatışmaların parçası haline getirilmesine zemin oluşturacağını görmezden geliyorlar. Ama ortada bir durum vardır ki şimdiye kadar batılı devletlerden herhangi bir barış için bir perspektif, bir siyasi kapasite, bir diplomatik performans görülmemiştir. Yaptıkları tek şey, Gazze halkının ve Filistinlilerin toplu cezalandırılması karşısında tek taraflı olarak İsrail'in kendini savunma hakkından bahsetmektir."
Bölgeye savaş ve uçak gemisi göndermenin bir barış teklifi olmadığını vurgulayan Çelik, "Nitekim eş zamanlı olarak batı ülkelerinde Filistin'le dayanışma gösterilerinin yasaklanması, Filistin bayrağının gösterilmesinin bile bir suç unsuru haline getirilmeye çalışılması, insan hakları, ifade hürriyeti gibi kavramların nasıl çifte standartla yürütüldüğünü göstermektedir." dedi.
"KURALSIZLIĞIN PARÇASI HALİNE GELMEYE BAŞLAYAN BİR DURUŞ SERGİLEDİ" En prestijli üniversitelerin, öğrencilerin Filistin'de dayanışmasını engelleyen kararlar almasının faşist bir uygulama olduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Uygulamalar bununla da sınırlı kalmamış, bazı demokratik ülkelerde kitap fuarlarında Filistinli yazarların etkinliklerinin iptal edilmesine kadar uzanmıştır. Bunu Nazi dönemindeki uygulamalardan dünya çok iyi hatırlamaktadır. Nitekim benzer uygulamalar, Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında, savaşın bir parçası olmayan Rusya vatandaşlarına karşı da batı ülkelerinde yapıldığında Sayın Cumhurbaşkanımız yine benzer bir uyarıyı yaparak insan hakları, ifade hürriyeti konusundaki çizginin aşılmaması konusunda uyarılarda bulunmuştu. Tabii burada en çok açıklama yapan, bugün de Amerika Başkanı Biden'ın, İsrail'i ziyaret etmesiyle bütün gözlerin üzerinde olduğu ülke Amerika Birleşik Devletleri'dir. Amerika Birleşik Devletleri'nin bu çerçevede olay başladığından beri bir diplomatik perspektif ortaya koyamadığı, tam tersine çatışmaların körüklenmesi karşısında sürüklenen ve kuralsızlığın parçası haline gelmeye başlayan bir duruş sergilediği görülmüştür.
Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın İsrail'e giderek, 'burada sadece bir Dışişleri Bakanı olarak bulunmuyorum aynı zamanda bir Yahudi olarak bulunuyorum' şeklinde dini aidiyetine atıf yaparak, dini çatışmaları körükleyebilecek bir tarafgirlik üretmesi, diplomatik açıdan kapasitesinin olmadığının, basiretsizliğin ve bunun doğuracağı sonuçlar karşısındaki öngörüsüzlüğün bir ifadesi olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın, 'Oraya gittiğinde dini kimliğine atıf yapmadan insan olarak burada bulunuyorum' diyeceksin uyarısından sonra, Mısır Devlet Başkanı Sisi'nin de benzer uyarıları karşısında Blinken, 'Bir insan olarak buraya geldim' şeklinde açıklama yapmak durumunda kalmıştır."
"ADİL BİR BARIŞ PERSPEKTİFİ OLMADIĞININ İFADELERİ OLARAK KAYDA GEÇMİŞTİR" Söz konusu anlayışın belli bir zihniyet tarafından paylaşıldığını gösteren diğer bir açıklamanın da ABD'li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham'ın, "Bir din savaşının içindeyiz" açıklaması olduğunu ifade eden Çelik, "İnsanlığı Orta Çağ zihniyetine döndürmeye çalışan bu yaklaşımlar, ortada bir diplomatik kapasite olmadığının, hakkaniyetli bir çözüm aranmadığının, adil bir barış perspektifi olmadığının maalesef ifadeleri olarak kayda geçmiştir." dedi.
"Dışişleri Bakanları 'ben sadece Dışişleri Bakanı olarak bulunmuyorum. Bir Katolik, bir Ortodoks, bir Protestan, bir Müslüman, Sünni, Şii, bir Yahudi olarak bulunuyorum' derse, o zaman uluslararası hukuk temelinde hangi ortak çözümler üreteceğiz?" diyen Çelik, herkesin kendi dini aidiyetine çekilerek bir tarafgirlik üretmesiyle diplomasinin ve uluslararası hukukun işletilmesinin yollarının nasıl bulunacağını ifade etti.
Çelik, "Bu çatışmalarda şimdiye kadar maalesef ABD bir çözüm perspektifi çerçevesinde durmamış, tam tersine çatışmaların körükleneceği, maalesef açıklamaların da ifade ettiği bir Orta Çağ zihniyeti yürürlüğe girmiştir." diye konuştu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına tepki göstererek "Türkiye'nin de Cumhurbaşkanımızın da tarafı bellidir. İnsanlıktan, insani değerlerden, hakkaniyetli bir çözümden ve adil bir barıştan yanayız. İnsanların topluca katledilmesine, bir halkın topluca cezalandırılmasına, hastanelerin vurulmasına topyekûn karşıyız." dedi.
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Batılı ülkelerin İsrail-Filistin konusuna yaklaşırken sürekli İsrail'in kendisini savunma hakkının olduğu mottosunu kullandıklarını belirtti.
İsrail'in dün gece hastane bombalayarak çocukları, kadınları, sivilleri öldürdüğünü anımsatan Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hala 'İsrail'in kendini savunma hakkı var.' diyorlar. İsrail'in kendini savunma hakkı çocukları öldürme, kadınları sivilleri yok etme hakkı mıdır? Böylesine insanlık dışı bir eylem dizisiyle, savunma hakkının bir araya getirilmesi insanlık değerleriyle ya da uluslararası hukukla bağdaşabilir mi, söz konusu bile olamaz. Dün atılan ve hastaneyi vuran füzenin hemen bir dezenformasyon kampanyası başlatılarak Hamas tarafından atıldığı söylendi. Uzmanlar açık ve net bir şekilde ortaya koyuyorlar ki bu füze İsrail güvenlik güçleri tarafından o hastane hedef alınarak atılmıştır. Diğer iddialar bir dezenformasyondur. ABD Başkanı da burayı İsrail'in vurmadığını, başkasının vurduğunu ima ediyor. Halbuki daha ilk andan itibaren İsrail ordusu adına resmi hesaplardan yapılan açıklamalarda buranın hedef alındığı maalesef insanlık dışı cümlelerle ifade edilmiş, bu eylemler sahiplenilmiş, daha sonra bu ifadeler sosyal medya hesaplarından silinmiştir. ABD ve diğer Batılı ülkelerinin karar vermesi gereken şey şudur; bu saldırganlığın, insanlık dışı katliamların mı parçası olacaklar, yoksa bölge barışının, adil, hakkaniyetli barış perspektifinin mi parçası olacaklar?"
NETANYAHU'NUN "BÖLGE HARİTASINI DEĞİŞTİRECEĞİZ" AÇIKLAMASI Ömer Çelik, Gazze'de küçük bir bölgede milyonlarca insanın bombalamalara tabi tutulması ve soykırım uygulanması karşısında uluslararası kurumların da sadece seyirci pozisyonunda olduğunu dile getirdi.
Çatışmaların büyük bir bölge savaşının eşiğine geldiği durumda, uluslararası kurumların da iflasın eşiğine geldiğinin görüldüğünü ifade eden Çelik şunları söyledi:
"Olay ilk olduğu andan itibaren İsrail Başbakanı Netanyahu, 'Bölge haritasını değiştireceğiz.' dedi. Olay tazeyken Cumhurbaşkanımız her iki taraftan da hedef alınan sivillerin kaybından duyduğu üzüntüyü ve sivillerin herhangi bir şekilde hedef alınmamasını ifade ederken, İsrail Başbakanı'nın çıkıp daha savunmadan bile bahsetmeden 'Bölge haritasını değiştireceğiz.' demesi ne anlama geliyor? Demek ki burada herhangi bir şekilde meşru müdafaadan değil, bölgeyi daha büyük bir ateşe atacak birtakım politik planların bu vesileyle hayata geçirilmesinden bahsediyor. Başka ne manası olabilir? Sayın Cumhurbaşkanımız, bu olaylar yıllar içerisinde sürekli olarak tekrarlandığı için bu sorunun bütün derinliklerini bilen, çeşitli vesilelerle çözüm perspektifinin içinde faaliyet göstermiş, dünyada en önde gelen devlet adamıdır. O sebeple de baştan beri herkesin faydasına olacak bir politik çözümün ortaya çıkması için iradesini ortaya koymuştur. Burada şu anda düşünülmesi gereken, askeri eylemlerle Gazze'ye kara harekatı yaparak daha çok katliama seyirci kalmak değil, Filistinli ve İsrailli çocukların da rahat uyuyabildiği bir politik çözüm perspektifinin çıkarılmasıdır."
"KİMSENİN BİZE TARAF SEÇTİRME, TERCİH DAYATMA YETKİSİ YOKTUR" Çelik, bölgeden daha büyük bir savaş çıkarmak isteyen farklı güçlerin ve farklı devletlerin faaliyetlerini takip ettiklerini ancak buradan daha büyük bir barış çıkarılması imkanının da olduğunu vurguladı.
Ülkelerin garantörlüğü ve uluslararası korumanın Filistinliler için sağlanmasıyla 1967 parametrelerine uygun, coğrafi bütünlüğü olan bir Filistin devletinin kurulması ile bu çözümün sağlanacağını vurgulayan Çelik, bunun dışındaki yaklaşımların hiçbir şekilde çatışmaları sona erdirmeyeceğinin defalarca görüldüğünü ifade etti.
"Birileri çıkmış, Batılı politikacılar, 'Erdoğan ve Türkiye tarafını seçsin.' diyorlar. Kimsenin bize taraf seçtirme ve tercih dayatma yetkisi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti'ne taraf seçtirecek ya da yetki dayatacak yeryüzünde bir devlet, politik ve askeri güç yoktur." diyen Çelik egemen bir devlet olarak Türkiye'nin kendi kararlarını kendisinin vereceğini belirtti.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik şunları kaydetti:
"Türkiye'nin de Cumhurbaşkanımızın da tarafı bellidir. İnsanlıktan, insani değerlerden, hakkaniyetli bir çözümden ve adil bir barıştan yanayız. İnsanların topluca katledilmesine, bir halkın topluca cezalandırılmasına, hastanelerin vurulmasına topyekûn karşıyız. Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye'ye 'Tarafınızı seçin.' diyenler önce kendi taraflarının ne olduğu konusunda insanlık vicdanıyla yüzleşen bir değerlendirme yapmalıdırlar. Bir an evvel Gazze'de bu bombalamaların sona ermesi ve politik bir çözüm için politik bir çerçevenin ortaya çıkması konusunda herkesin sorumluluk alması gerekir. Şu anda yapılması gereken savaş makinalarını işletmek değil, devlet aklını, diplomatik kapasiteyi ve çözüm perspektifini ortaya koymaktır. Yoksa bütün bölgeyi içine alacak bir savaş karşısında kaybeden herkes olacaktır, bütün bir bölge kaybedecektir, bunun kazananı olmayacaktır. Sonuçta kimin daha çok katliam yaptığı ile övünen İsrail'in eylemliliği karşısında birçok ülke bunun parçası haline gelmiş olacaktır. Seçici bir adaletle, tek taraflı olarak yapılan açıklamalar aslında birtakım aşırı eylemlerin daha da cesaretlendirilmesinden başka bir işe yaramamaktadır."
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Herkesin Gazze'ye dönük bir kara harekatına karşı çıkması gerekir. İsrail'in, Gazze'yi insansız bir toprak parçasına çevirme stratejisi, insan hakları açısından kabul edilemez. Gazzelilerin, Mısır'a sürülmesi gibi bir yaklaşım asla kabul edilemez." dedi.
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, günlerdir Gazze'nin bombalanması ve dün hastanenin vurulması sonucu ortaya çıkan vahşet karşısında vatandaşların ve parti teşkilatının, Filistinli mazlumlarla dayanışma için meydanlarda olmasını şükranla karşıladıklarını söyledi.
Ömer Çelik, İsrail-Filistin çatışmasının durdurulması için Türkiye'nin atabileceği adımlara yönelik vatandaşların tavsiyelerini takip ettiklerini ve değerlendirdiklerini belirtti.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın, tecrübesi ve insani konudaki hassasiyeti ile çok yönlü, geleceği hesap eden ve politik çözümün bir gün hayata geçmesi perspektifini koruyan diplomasi yürüttüğünü aktaran Çelik, bu kapsamda Türkiye'nin yürüttüğü politikaya zarar verebilecek birtakım eylemlerden sokaklarda kaçınılması gerektiğini ifade etti.
Çelik, eylemlerde güvenlik güçlerinin zorda kalacağı tabloların ortaya çıkmaması gerektiğinin altını çizerek, "Ülkemizdeki bütün diplomatik misyonlar, hangi devlete ait olursa olsun, bütün konsolosluklar ve büyükelçilikler, ülkemizin güvenilirliğinin teminatı altında misafirimizdirler. O sebeple bu protestoları yaparken herhangi şekilde bir diplomatik misyonun, diplomatik misyon temsilcilerinin, konsoloslukların ya da büyükelçiliklerin fiziki saldırıyla hedef alınmaması gerekir." diye konuştu.
Gazze'deki insanlık dışı durum ve İsrail bombalamaları karşısında ilk taleplerinin ateşkes ve can kayıplarının önlenmesi olduğunu belirten Çelik, "Arkasından da bir büyük politik çözümün çıkması gerekir. Ateşkes sağlandıktan 2-3 yıl sonra benzer sahnelerin tekrarlanmaması için, her iki taraftan da sivillerin güven içinde yaşayabilmesi için tek yol budur. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Filistin davasıyla ilgili olarak bütün siyasi ömrü boyunca sarf ettiği çaba bu çerçevede olmuştur. Bugün de buna odaklı olarak sürmektedir." ifadelerini kullandı.
"AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NİN KURALSIZLIĞA TESLİM OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ" Çelik, Amerika Birleşik Devletleri'nin, dünyanın farklı yerlerinde çatışmalar ortaya çıktığında sürekli kurallara dayanan ve işleyen düzen vurgusu yaptığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bugünse İsrail saldırganlığı karşısında Amerika Birleşik Devletleri'nin kurallara dayanan ve işleyen düzen mottosunu unuttuğunu ve bu kuralsızlığa teslim olduğunu görüyoruz. Bunun çok vahim sonuçları olabilir. O sebeple herkesin öncelikle Gazze'ye dönük bir kara harekatına karşı çıkması gerekir. İsrail'in, Gazze'yi insansız bir toprak parçasına çevirme stratejisi insan hakları açısından kabul edilemez. Gazzelilerin, Mısır'a sürülmesi gibi bir yaklaşım asla kabul edilemez, insan haklarına aykırıdır, uluslararası hukuka aykırıdır, insani değerlere aykırıdır. Başka birtakım vahim sonuçların ortaya çıkmasına yol açacaktır. O sebeple herkesin, bütün bu meselelerin arkasında aslında modern tarihin en uzun süreli işgalinin olduğunu unutmaması gerekir."
"İŞGALİN SONA ERMESİNDEN BAŞKA BİR ÇARE YOKTUR" İsrail'in işgali devam ettiği sürece bu sorunun çözülmeyeceğini vurgulayan Çelik, "İşgalin sona ermesi ve politik çözümün, politik çerçevenin ortaya çıkmasından, bölge ülkelerinin ve başka ülkelerin garantör olmasından başka bir çare yoktur. Uluslararası toplumun bunu sadece bir bölge meselesi değil bütün dünyayı etkileyecek bir mesele olduğunu iyi fark etmesi gerekir." dedi.
Çelik, İsrail'in Gazze'de sınır kapısı ve hastaneleri bombalayarak insanlara ölümden başka seçenek bırakmadığına dikkati çekerek, "'Kendini savunma hakkı' denilen şeyin çocukları, yaşlıları, sivilleri katleden bir perspektiften başka bir anlamı var mıdır, bunun dışında bir anlam ifade etmekte midir, işgalin sürmesinden başka politik çözüm sunmakta mıdır? Hayır. Dolayısıyla uluslararası toplumun, uluslararası kurallar, insanlık değerleri ve insan hakları çerçevesinde bir irade ortaya koyması gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
"NAZİ BÜLTENİ GİBİ YAYIN PROPAGANDASI YAPMAKTADIRLAR" İsrail'in yaptıklarının "meşru müdafaa hakkı" ile herhangi bir ilgisinin olmadığını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yine utanç verici bir konu: Çok prestijli gözüken birtakım Batılı basın yayın organlarının son günlerde yayınladığı, güya bazı hukukçulara sorduğu çalışmalar... 'Ne yapılırsa sivillerin öldürülmesi suç anlamına gelir, hangi müdahale suçtur, hangisi değildir?' gibisinden aslında arka planında İsrail'in sivilleri öldürmesini ve Gazze'yi günlerdir bombalamasını meşrulaştırmaya çalışan maalesef 'Nazi bülteni' gibi yayın propagandası yapmaktadırlar. Bu insanların öldürülmesini meşrulaştırmaya çalışan beyanatların, yayın politikasının 3-4 tane çok önemli, prestijli bilinen yayın organından gelmesi ise maalesef bu zihniyetin nasıl dibe vurduğunu göstermesi bakımından önemlidir."
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk andan itibaren Filistinli ve İsrailli sivillerin yaşama hakkını savunan ve tarafları savaş suçları işlememeleri konusunda uyaran yaklaşım içinde olduğunu hatırlatarak, "Cumhurbaşkanımız, ilk andan itibaren devletlere ve İsrail Devleti'ne 'Örgüt gibi hareket etmeyin, devlet aklıyla hareket edin' demişti. Maalesef bu planlı katliamlarla, hastanelerin hedef alınmasıyla kelimelerin bittiği yerde ne devletten ne hukuktan bahsedilmeyecek birtakım yapılar olarak hareket edildiğini görmekteyiz. Orta Doğu'da kalıcı barışın ve istikrarın sağlanması bu meselenin çözümünden geçmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
"MODERN TARİHİN EN BÜYÜK KATLİAMLARINDAN BİRİ OLARAK TARİHE GEÇMİŞTİR" Herkesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ortaya koyduğu barış ve hakkaniyetli çözüm perspektifine destek vermeye davet eden Çelik, saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diledi.
Çelik, Türkiye'nin ilan edeceği 3 günlük yas ile dayanışmasını en yüksek ve en içten şekilde göstereceğini dile getirerek, "Hangi taraftan olursa olsun tüm sivillerin ölümüne karşıyız ve bu konuda herkesi devlet aklıyla hareket etmeye bir kere daha davet ediyoruz. Dün ortaya konulan bu vahşi eylem modern tarihin en büyük katliamlarından biri olarak tarihe geçmiştir. Bir kere daha lanetliyoruz." şeklinde konuştu.
SORULAR Ömer Çelik, açıklamalarının ardından gazetecilerinin sorularını da yanıtladı.
"ABD Hazine Bakanlığının, İsrail-Filistin çatışması sonrası Hamas bağlantılı Gazze, Sudan, Türkiye, Cezayir ve Katar'daki bazı kişileri yaptırım listesine aldığı" hatırlatılan Çelik, şunları kaydetti:
"Barış mesajları vermesi gerekenlerin her gün savaş ve tehdit mesajları vermesi gördüğünüz gibi, dışımızdaki ülkelerde 70 yaşındaki birinin gidip Filistinli bir çocuğu bıçaklamasına ya da Amerika'da sokaklarda birtakım insanların Filistinlilere saldırmasına yol açan, aslında kendi toplumlarını da zehirleyen bir maalesef zehirli iklim ortaya çıkarmaktadır. Bu tehdit dilinin, sürekli olarak bu katliamlar karşısında sessiz kalma tavrının o ülkelerin kendi iç barışını da zedeleyeceğini açık bir şekilde ifade etmek isterim."
"CUMHURİYET KUTLAMALARININ ERTELENMESİ GİBİ BİR ŞEY SÖZ KONUSU OLMAZ" Çelik, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının, Cumhuriyet'in 100'üncü yılı kutlamaları kapsamında tüm yurtta organize ettiği etkinliklerin ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin soru üzerine Cumhuriyet'in bilhassa kimsesizlerin kimsesi olduğunu söyledi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 100'üncü yılının şan ve şerefle anılacağını belirten Çelik, "Cumhuriyet kutlamalarının ertelenmesi gibi bir şey tabii ki söz konusu olmaz. Nitekim cumhuriyet.gov.tr diye bir internet adresi vardır. Oraya girdiğiniz zaman bütün bu etkinliklerin topluca bir listesi var. Tabii ki bütün faaliyetlerimizi içinde bulunduğumuz ve her gün ekranlardan izlediğimiz insanlık trajedisinin ve durumun hassasiyetlerine göre ayarlıyoruz." diye konuştu.
Çelik, "Bütün bu olaylara baktığımızda bir kere daha görülmüştür ki iyi ki insanlığın vicdanının sesi olarak Türkiye Cumhuriyeti var. İyi ki Türkiye Cumhuriyeti barışın temsilcisi, barış perspektifinin temsilcisi olarak bu bölgede güçlü bir istikrar adası olarak yoluna devam ediyor. Hep söylüyoruz, 'Cumhuriyet, ilelebet payidar kalacaktır' diye. Bu aynı zamanda insanlığın umudunun ayakta kalması demektir." ifadelerini kullandı.
"KUŞKUSUZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ, EGEMEN BİR DEVLET OLARAK ATACAĞI ADIMLARI PLANLIYOR" İsrail'in, Filistin'e yönelik gün geçtikçe artan saldırıları karşısında, ABD'nin İsrail'i korumak için kullandığı Kürecik radar üssünün kapatılmasının gündeme gelip gelmeyeceğine dair soru üzerine Çelik, "Tabii bir eylem planımız var. Ama dediğim gibi biz birtakım tepkilerin ortaya koyulmasını, ateşkesin sağlanması, politik çözüm çerçevesinin sağlanması çerçevesinde yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu bu diplomatik çizgiyi bütün herkesin sahiplenmesi gerektiğini söylüyoruz. Şu anda bahsettiğiniz konularla ilgili sıcak bir gündem söz konusu değil. Biz burada bu mesele çözülsün, ateşkes sağlansın ve hep beraber bu politik çözüme ulaşalım diye uğraşıyoruz. Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti, egemen bir devlet olarak atacağı adımları planlıyor. Bunların içinde neler vardır? Bu adımlar zaten ortaya çıktığı zaman hep beraber göreceğiz." yanıtını verdi.
Çelik, "Gazze'deki katliam, normalleşme sürecindeki Türkiye-İsrail ilişkilerinin seyrini nasıl etkiler?" sorusunu "Tabii bir şekilde normalleşme süreci destek verdiğimiz, özen gösterdiğimiz, bölge çıkarları açısından da önemli bulduğumuz bir süreçti. Şimdi tabii önce İsrail'in bir normalleşmesi gerekiyor. Bir an evvel bu ateşkesin sağlanması gerekiyor. Bu ateşkes sağlandıktan sonra bu insanlık dışı eylemlerin hemen durması gerekiyor. O sürece ondan sonrasında bakılır." şeklinde cevapladı.
"TÜRKİYE, ANTİSEMİTİZMİN OLDUĞU BİR ÜLKE DEĞİL" "İsrail Güvenlik Konseyi, güvenlik riski gerekçesiyle Türkiye'deki vatandaşlarına 'acil dönün' çağrısında bulundu. Değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Çelik, "Türkiye, herhangi bir şekilde antisemitizmin olduğu bir ülke değildir. Biz İsrail'in vahşet eylemlerine nasıl karşı çıkıyorsak, antisemitizme de aynı şekilde karşı çıkıyoruz. Hangi dinden olursa olsun hiçbir insanın burada güvenlik tehlikesi eğer herhangi bir şekilde şüpheli bir durum varsa bunun derhal güvenlik güçlerimizle paylaşılması gerekir. Ama bu son olaylarda da görüldüğü gibi Türkiye, her türlü çatışmadan, şiddetten kaçan, uzak durmaya çalışan insanlar için güvenli bir liman olarak bulunmaktadır." ifadelerini kullandı.
Çelik, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Mısır'da düzenlemesi beklenen "Liderler Zirvesi"ne Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılıp katılmayacağına ilişkin soru üzerine, Erdoğan'ın söz konusu toplantıya katılımla ilgili değerlendirmelerin devam ettiğini söyledi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın, Gazze'de hastane gemi ve sahra hastanesi kurulması yönündeki açıklamalarına ilişkin somut gelişmeler olup olmadığıyla ilgili soruya Çelik, "Sağlık Bakanlığımız, Refah Sınır Kapısının yanında birtakım sahra hastaneleri kurulabileceğini ifade etti. Yani Türkiye, bu garanti sağlandıktan sonra bölgeye insani yardım ve sağlık yardımı hizmeti verilmesi konusunda hazırdır. Her türlü insani yardıma hazırdır." cevabını verdi.
Türkiye'nin bölgeye üç insani yardım uçağı gönderdiğini anımsatan Çelik, bunun daha fazlasını yapmaya da hazır olduklarını kaydetti.
Çelik, "Sağlık Bakanlığı'mız bu çerçevede bu hastanenin kurulmasından sonra sağlık hizmeti verilmesi için Refah Sınır Kapısı'na yakın bölgelerde, Mısır tarafında sahra hastaneleri kurulması için de hazırlıklarını tamamladı. Önemli olan bunun hayata geçmesi için karşımızdaki muhataplarımızın siyasi iradesinin ortaya çıkması. Türkiye olarak biz hazırız." diye konuştu.
"İNSANİ KORİDOR MESELESİNE ÖNCELİKLİ YER VERİLMESİ GEREK" "İnsani koridora ilişkin Türkiye'nin çabaları ne durumda?" sorusuna ise Çelik, şu yanıtı verdi:
"İnsani koridor konusunda güçlü bir şekilde çalışıyoruz. Amerika tarafından da belki de yapılan yegane sağ duyulu açıklama, eğer bunun hala arkasındalarsa, 'Gazze'ye kara harekatı, insani koridor olmadan olmasın' diyorlar. Biz tabii Gazze'ye kara harekatının hiç olmaması gerektiğini değerlendiriyoruz. Ama her halükarda insani koridor meselesine öncelikli olarak yer verilmesi gerekir. Tabii insani koridorun işe yaraması için de bombalamalar devam ederken orayı insansızlaştırma için sadece bir tahliye mekanizması olarak değil, tam tersine bombalamaların sona ermesi, ateşkesin sağlanması ve bununla beraber insani yardımların doğru bir şekilde ulaştırılması için kullanılması gerekir. Çünkü İsrail tarafındaki bazı değerlendirmeler de insani koridoru Gazze'nin insanlardan arındırılması için bir çıkış kapısı olarak değerlendirme şeklinde. Bu da doğru bir yaklaşım olmaz."