İşgalci İsrail günlerdir Gazze'ye ölüm yağdırıyor. Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail'in Gazze'ye saldırılarında 2 bin 704'ü çocuk, 1584'ü kadın ve 364'ü yaşlı olmak üzere 6 bin 546 kişinin öldüğünü, 17 bin 439 kişinin yaralandığını duyurmuştu.
"FİLİSTİNLİLER, YAHUDİLERE TOPRAK SATTI" YALANINI AFYONCU ÇÜRÜTTÜ
Soykırımcı İsrail'in katliamını aklamak için ise birçok yalan ve iftira ortaya atılıyor. Bunlardan biri de "Filistinliler, Yahudilere toprak sattı" yalanı. Yılladırdır konu hakkında fikri olmayan herkesin Filistinlilere hedefe koymak ve işgalcileri haklı çıkarmak için ortaya attığı iftirayı Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu çürüttü.
Afyoncu, "Yahudiler, Filistin'de Osmanlı yönetiminin bütün yasaklamalarına rağmen, 19. yüzyılın sonlarında hileli yollarla bir miktar toprak satın aldılar. Ancak 1900'de Yahudilerin elindeki 218 bin 170 dönümlük toprak, Filistin'in bütün yüzölçümünün sadece yüzde 0.73'üydü" ifadelerini kullandı. A Haber canlı yayınına katılan Afyoncu, "1945'e gelindiğinde bile Yahudilerin elindeki toprak miktarı yüzde 5,5 civarındadır." dedi.
HER TAŞIN ALTINDAN İNGİLTERE ÇIKIYOR
Dünya üzerinde görülen bir çok hadise son 100-150 yıldır İngiltere'nin olduğuna dikkat çeken Afyoncu, "Filistin meselesi dahil bunların çoğunun temelinde İngiltere'nin emperyalist sömürgeci arzuları yatar. Yahudiler İngiltere'nin himayesi tarafından Filistin'de bir devlet kurmak için 100 yıl önce ortaya çıktılar ve günümüze kadar geldiler. İngiltere 19. Yüzyılda o dönemde bazı protestan gruplar ile birlikte Yahudileri toprak vaadiyle örgütledi ve 1. Dünya Savaşı'nda bizim aleyhimize kullandı." dedi.
1900 YILINDA YAHUDİLERİN ELİNE GEÇEN TOPRAK MİKTARI BÜTÜN FİLİSTİN'İN YÜZDE 0,73'ÜDÜR
Yahudilerin 1881'den itibaren Filistin'e göç ettiğini belirten Afyoncu, "1881'den itibaren Yahudiler bu tarafa göç etmeye başladılar. Yahudiler tarih boyunca başlarına gelen her büyük felaketi Mesih'in gelişi olarak görürler. Bugünkü Filistin'de 1880'lerde 430 bin Müslüman, 35 bin Yahudi, 55 bin Hristiyan var. Yahudilerin nüfusu o dönemde Hristiyanlardan bile daha azlar Filistin topraklarında. 2. Abdülhamit o dönemde "Yahudiler 100-150 haneyi geçmemek üzere imparatorluğun farklı ülke topraklarına yerleşebilirler ancak Kudüs'e yerleşemezler" demiştir. Bu yasaklanmıştır. Özellikle yabancı Yahudilere toprak satışı yasaklanmıştır. Ancak mahalli bazı yöneticilerin para ile satın alması sonucunda kısmi toprak satışı olmuştur. Ancak bu abartılıyor. 1900 yılında Yahudilerin eline geçen toprak miktarı bütün Filistin'in yüzde 0,73'üdür, yani yüzde 1 bile değildir. Toprak satışında da mesele şu orada rüşvet yiyen yerel yöneticiler var. Çünkü daha önce hiç Kudüs bölgesinde Yahudilerin elinde hiç toprak yoktur. 1945'e gelindiğinde bile Yahudilerin elindeki toprak miktarı yüzde 5,5 civarındadır. 1948'de devlet kurulmasından itibaren Filistinlileri sürdüler ve o topraklara el koydular." ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz günlerde konuyu Sabah gazetesindeki köşesine de taşıyan Afyoncu 22 Ekim tarihli yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:
Filistin toprakları en uzun soluklu barış dönemini Osmanlı Devleti zamanında yaşadı. Hıristiyanlar için kutsal olan bölge, Haçlı seferlerine rağmen kısa bir süre haricinde Avrupalılar tarafından ele geçirilememiştir.
İngiltere 19. yüzyılın ortalarına doğru Osmanlı topraklarındaki Yahudileri himayeyi ve onlar vasıtasıyla Osmanlı topraklarında faaliyet göstermeyi dış politikasının unsurlarından biri hâline getirdi. İngiltere'nin ve Avrupa'nın zengin Yahudileri de İngiltere'nin desteğiyle Filistin'i vatan hâline getirmek için harekete geçtiler. Filistin'e Yahudi göçü ve toprak satışları hakkında Işıl Işık Bostancı, Brahim Bouazi, Stein, Vahdettin Engin, Kenneth W. Stein ve Ahmet Kavas'ın araştırmaları vardır.
Kudüs İstasyonu'nun açılışı.
YAHUDİ GÖÇÜ BAŞLADI
1881'de Rus Çarı İkinci Aleksandr'ın öldürülmesi üzerine Yahudi düşmanlığı iyice arttı. Yahudiler kitleler halinde Rusya'dan göç ettiler. Ayrıca Yahudiler "Sion Âşıkları" adlı bir dernek kurdular ve Siyonizm ortaya çıktı. Derneğin amacı, Yahudilerin Filistin ve Kudüs'e yerleşmelerini sağlamaktı.
Yahudi göçlerinin bir kısmı Osmanlı topraklarınaydı. Osmanlı yönetimi, 1882'de Yahudilerin Filistin haricinde gösterilecek yerlerde 100-150 haneyi geçmeyecek şekilde yerleşmeleri şartıyla ülkeye kabul edilebilecekleri kararını aldı. Fakat bu tedbir kesin bir çözüm olmadı. Yahudiler, çeşitli yollarla Filistin'e gitmeyi sürdürdüler.
Osmanlı yönetimi, Yahudilerin bölgeye yerleşmelerinin yaratacağı riskleri gördüğü için toprak satışını ve Filistin'e yerleşmelerini yasakladı. Osmanlı Devleti, Filistin'de toprak satışına katı şekilde karşıydı.
II. Abdülhamid
Keyfi satışların önüne geçmek için de her türlü tedbiri denedi. Ancak özellikle mahalli yöneticilerin bir kısmı büyük paralar karşılığında hükümetin yasağına rağmen Yahudilerin bazı toprakları satın almasına göz yumdu.
Devletine bağlı mahalli yöneticiler ise tespit edebildikleri usulsüzlükleri İstanbul'a bildirdiler. İkinci Abdülhamid, bu gelişmeler üzerine bölgedeki boş devlet arazilerinden bir kısmını satın alıp çiftlik-i hümayunlar oluşturdu. Ayrıca göçebe hayat süren Arap ve Türkmen aşiretlerinin Filistin'e yerleştirilmesine çalışıldı.
Osmanlı Devleti her şeye rağmen bu satışların önüne geçmeye kararlıydı. Bu vesileyle öne sürülen tezler de önemliydi. Dahiliye Nezareti'nin, yani İçişleri Bakanlığı'nın 25 Şubat 1893 tarihli bir belgesinde konu şöyle ele alınmıştı:
Yafa'da karaya çıkanlar.
MİLLETLERARASI SORUN ÇIKAR
"Filistin'de toprak satın almak isteyen Yahudilerin gayesi, Beni İsrail döneminde mamur hâlde bulunan ve Tevrat'ta ismi geçen bazı yerlerin mamuriyeti sabıkasını iade etmekti. Şimdiye kadar Kudüs havalisine gelen Yahudi göçmenlerin miktarı, yerli Yahudilerin on misline çıkmıştı. Fakat bunlar temizliğe dikkat etmediklerinden bölgedeki sağlık şartlarının bozulmasına sebep olabilirlerdi.
Ayrıca, gittikleri yerlerde yerli sanayi ve ticareti ele geçirdiklerinden, şu hâlleriyle ve para kullanmayı bilmeleri sayesinde buraları kısa müddet içinde tamamen kendi tasarrufları altına alıp asli unsur olan yerli halkın dağılmasına sebep olabileceklerdir. Ayrıca Yahudiler sahip oldukları mülkleri kendi dinlerinden olmayan hiçbir kimseye satmamaktadırlar.
Bu hâlleriyle bundan sonra da arazi satın almaları serbest bırakılacak olursa bunun getireceği sakıncaların önüne geçilemez. Ayrıca, milletlerarası yeni bir sorun çıkarmanın gereği de yoktur."
Yahudilerin toprak satın almasıyla ilgili bir belge.
1945'TE BİLE YÜZDE 5'Tİ
Osmanlı yönetiminin bütün engelleme çabalarına karşı Yahudiler, şirket, dernek, vakıf ve konsolosluklar yoluyla az miktarda toprak satın aldılar. Toprak satışları, yabancıların hülle yapması, bazı memurların rüşvet alması ve evrakta sahtecilik yapmaları yüzünden gerçekleşti.
1882 yılında Yahudilerin kırsal yerleşim merkezlerinin sayısı 6, tasarruflarında olan arazi miktarı 22 bin 530 dönüm ve kırsal nüfusları 480 iken, 1900'de yılında kırsal yerleşim merkezlerinin sayısı 22'ye, tasarruflarında olan arazi miktarı 218 bin 170 dönüme ve kırsal nüfusları 5 bin 210'a yükselmişti.
Filistin topraklarının yüzde 80'i devlet arazisi, yüzde 20 kadarı da özel mülk olan arazilerdi. Osmanlı yönetimi, yabancı Yahudilere devlet arazisi satışında bulunmamış ve bu tür satışı da yasaklamıştı. Yabancı Yahudilere direkt veya dolaylı olarak yapılan satışlar, özel mülk arazilerde gerçekleşti. Toprak satın alındıktan sonra bazı usulsüzlüklerle yabancı Yahudiler, Osmanlı tebaası olarak gösterilmişti. Hileli satışlar tespit edildiği anda ise devlet tarafından iptal edildi. İptal edilmeyen, usulsüz olarak gerçekleşen veya gözden kaçan satışlar, 1900'de Filistin topraklarının sadece yüzde 0.73'üydü.
Filistin'de Yahudilerin sahip oldukları toprak miktarı İngiliz işgali döneminde İngiltere'nin çeşitli hileleriyle bir miktar arttı. Ancak 1945'te bile Filistin'de Yahudiler'in elindeki toprak miktarı sadece yüzde 5 civarındaydı.
Filistin'de bir Türk askeri.
OSMANLI YÖNETİMİNDE 401 YIL HUZUR İÇİNDE YAŞANDI
Tarih boyunca birçok çatışmaya sahne olan Filistin 16. yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine girdi. Yavuz Sultan Selim, Memlük hükümdarı Kansu Gavri'yi 1516'da Mercidabık Meydan Muharebesi'nde mağlup edince, Suriye ve Filistin, Osmanlı topraklarına katılmıştı. Yavuz Sultan Selim, 29 Aralık 1516'da Kudüs'e girdi. Filistin bölgesi Şam Beylerbeyliği'ne bağlı Kudüs, Gazze ve Nablus şeklinde üç sancak hâlinde teşkilatlandırıldı. Filistin, Osmanlı'nın son dönemlerinde ise önce Sayda Eyaleti'ne, sonra Suriye Vilayeti'ne, ardından da son dönemde kurulan Beyrut Vilayeti'ne bağlıydı. Osmanlılar, Filistin'de 401 yıl hüküm sürdüler. Filistin, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler için de büyük önem atfedilen bir bölgeydi. Özellikle Kudüs'teki kutsal yerler paylaşılamıyordu. Hıristiyanlığın çeşitli mezhepleri bile birbirleriyle çatışma hâlindeydiler. Osmanlı İmparatorluğu, bölgeyi fethetmesinden itibaren Filistin'de de kendine özgü bir idari yöntem uyguladı. Osmanlı düzeni bölgeye hâkim oldu. 19. yüzyılda Batılı güçler bölgeye el atınca Filistin'de ve Ortadoğu'daki diğer bölgelerde günümüze kadar süren ve bitmeyen kaos başladı.