Sırayla gidelim...
İsrail'le ticaretin ciddi oranda azaldığını gösteren istatistiklere, verilere, kaynağı meçhul slogandan ibaret iddialardan daha çok güveniyorum. İktidar da İsrail'le ticari ilişkinin minimuma indirilmesi iradesini diplomasinin sınırlarını zorlayarak açıkça ortaya koyuyor.
Kürecik Radar Üssü'nün kapatılması da takdir edersiniz ki yerel seçim vaadi, kahvehane geyiği olarak tartışılacak bir mevzu değil.
Emeklilerin maaşını 20 bin TL'ye çıkarmaksa şu anki ekonomik koşullarda imkânsız.
Fatih Bey de bu gerçekleri biliyor olmalı ki, sözlerinin muhatabı iktidar, AK Parti değil, "troller".
Kaldı ki zaten bir ay önce iktidardan "gerçekçi" taleplerini bizzat kendisi şöyle açıklamıştı:
"İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde biz destek oluyorsak biz de bir tane Anadolu yakasında, bir tane Avrupa yakasında ilçe isteriz dedik. İsmi çok önemli değil dedik biz ama onlar da zaten 'Peki verelim, nereyi istiyorsunuz?' demedikleri için ilçe isimlerini çok konuşamadık."
Fatih Erbakan ve Yeniden Refah İBB adayı Mehmet Altınöz
Evet Fatih Bey, kimse sizi seçimlere neden bağımsız giriyorsunuz diye eleştirmiyor. Müzakere yapmak da ayıp değil.
Tepkinin nedeni, yürüttüğünüz maddi pazarlığa giydirdiğiniz manevi kılıfın fazlasıyla sırıtması.
"İsmi önemli değil, verin işte bir iki tane belediye" dedikten sonra talepleriniz reddedilince İsrail'e koyduğu postanın sesi hâlâ yankılanan Erdoğan'a karşı "Siyonistler" edebiyatına başlamanız.
NECMETTİN ERBAKAN İSRAİL'İN ADAMI OLMADIĞI İÇİN Mİ DEVRİLDİ?
Fatih Erbakan, "Bre gafiller, Erbakan Hoca İsrail'in adamı olsa 12 ay mı iktidarda kalırdı" diyor.
Belli ki yine "trollerle" konuşuyor.
Zira Necmettin Erbakan'a "hayalci" diyenleri duydum. Ama rakiplerinin bile kendisinden "İsrail'in adamı" diye bahsettiğine şahit olmadım.
Aklı başında ciddiye alınacak kimse böyle bir şey söylemez. Necmettin Erbakan döneminde İsrail'le sürdürülen askeri ve ticari ilişkiler de böyle bir iddiaya delil gösterilemez.
Ne var ki Erbakan'ın 28 Şubat'ta askerin tehdidine ancak bir yıl direnebilmesi, İsrail'in adamı olmadığından çok yeterince cesur olmadığının göstergesidir.
Yaşayan siyasi liderler arasında, 27 Nisan'da sözle, 15 Temmuz'da sokağa çıkarak darbeye kalkışanlara "Biz değil siz gideceksiniz" diyen de var neticede."