Bahçeli, Kıbrıs'ın, öteden beri açık veya gizli hesaplaşmaların, medeniyetler ve milletler arası devam edegelen seri ve sert mücadelelerin ağırlık merkezi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Kıbrıs Türklüğünün egemenlik haklarını ve tarihi emanetlerini göz ardı eden, yok sayan, hatta imhası için fırsat kollayan karanlık çevrelerin tahrikleri, tacizleri ve tuzakları hiç bitmemiştir. On yıllar boyunca çözümsüzlüğün çözüm olarak dayatılması, kurulan müzakere masalarının ve makul uzlaşma vasatının tahrip edilmesi boşuna değildir. Çünkü Kıbrıs'ta barış, huzur ve refah ikliminin tesisinden ödü kopanlar vardır ve bunların oyunları kesintisiz şekilde sahne almaktadır. Kıbrıs Türklüğünün onuruyla, milli kimliğiyle, dahası varoluş haklarıyla birlikte bağımsız yaşama gayesine tahammülsüzlük gösterenlerin nasıl bir yanlışa düştükleri her türlü izahtan varestedir."
Girit'te ne yapıldıysa Kıbrıs'ta da aynısının planlandığını dile getiren Bahçeli, "Şayet Türkiye'nin 50 yıl önce müdahalesi olmasaydı Kıbrıs Türklüğünün Hocalı'da, Kerkük'te, Doğu Türkistan'da ve Gazze'de yaşanan dramların, acıların ve insani felaketlerin aynısıyla karşılaşması mukadderdir. 50 yıl önce, Ada'dan yükselen çığlıklara, kardeşin kardeşe feryat içindeki çağrılarına sessiz ve seyirci kalamazdık." şeklinde konuştu.
"ADA'NIN İLHAKINA HEVESLENENLERİN HAYALLERİ AKDENİZ'E GÖMÜLMÜŞTÜR"
Türkiye'nin, Zürih ve Londra antlaşmalarından kaynaklanan garantörlük hakları temelinde 20 Temmuz 1974 sabahı "Ayşe'yi tatile, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerini de Kıbrıs"a gönderdiğini ifade eden Bahçeli, "Bu askeri çıkarma Kıbrıs Türklüğünün hürriyetini, can ve mal güvenliğini, asayiş ve barış özlemlerini temin hedefini esas almıştır. O günlerden bugünlere, düşmanca muamelelerin, insanlık dışı eylemlerin failleri ortadadır." dedi.
Yakıp yıkan, kırıp döken, vurup öldüren EOKA çetelerine karşı beklenen, yolu gözlenen Türklerin gelerek soydaşlarına hayat verdiğini söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti:
"Husumet cephesinin beli kırılmış, Osmanlı şamarı yüzlerine inmiştir. Ada'nın ilhakına heveslenenlerin hayalleri Akdeniz'e gömülmüştür. Bu harekat çiğnenmek ve öğütülmek istenen Kıbrıs Türklüğünün dirilişine ve ölü toprağını silkeleyip atmasına muzaffer bir hizmettir. Kıbrıs'ta işlenen vahşi cinayetlere, yapılan baskı ve zulümlere sözde medeni ülkeler tepkisiz kalırken, hatta alttan alta körüklerken, Türkiye haksızlığa boyun eğmemiş, soydaşlarımız çaresiz ve kimsesiz bırakılmamıştır."
Bahçeli, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Türkünün gözyaşlarının silindiğini, ağıtların dindirildiğini belirtti.
Bahçeli, Kıbrıs Barış Harekatı'na değinerek, Kıbrıs'ta işlenen vahşi cinayetlere, yapılan baskı ve zulümlere sözde medeni ülkeler tepkisiz kalırken, hatta alttan alta körüklerken, Türkiye'nin haksızlığa boyun eğmediğini, soydaşların çaresiz ve kimsesiz bırakılmadığını söyledi.
20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Türkü'nün gözyaşlarının silindiğini, ağıtlarının dindirildiğini ifade eden Bahçeli, Beşparmak Dağları'na istiklal şerefinin ebediyen çıkmayacak izlerinin şehit kanlarıyla kazındığını, Kıbrıs'taki ebedi Türk varlığının nice kahramanlıklarla yazıldığını vurguladı.
Bahçeli, "Mehmetlerimizle Mücahitlerimiz ele ele vererek eziyetlere, çilelere, işkencelere, saldırılara ve suikastlara cesaretle direniş sergilemişlerdir. Kıbrıs Türklüğü bir yanda hürriyetine kavuşurken diğer yanda Türk milleti adaya barışın hakim olmasıyla ilgili kesin tavrını ve tarafını göstermiştir." diye konuştu.
Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias'ın Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. yıl kutlamalarıyla ilgili açıklamasını anımsatan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Güney Kıbrıs'ı ziyaret eden Yunanistan Savunma Bakanı'nın, 50'nci yıl kutlamalarını karalamak için 'Kıbrıslı Türklerin utanç şenlikleri' iftirası atması, Türk Silahlı Kuvvetlerinin varlığından rahatsızlığını telaffuz etmesi kabalık, korkaklık, su katılmamış küstahlık olarak değerlendirilmelidir. 50. yıl kutlamalarına 'utanç şenlikleri' demek bir müstevlinin hezeyanı, bir utanmazın hesap hatasıdır.
20 Temmuz Barış Harekatı, Kıbrıs Türklüğüne karşı yapılan soykırım teşebbüslerini sonlandırmış, EOKA'cılara bedel ödetmiş, Kıbrıs'ın bir Helen adası olmasını engellemiş, Kıbrıs Türkü'nün varlığını güvence altına alarak müteakiben 50 yıllık barış ve istikrar döneminin kapısını açmıştır. Bundan dolayı Türk düşmanları huzursuzdur, sancılıdır, uykuları kaçmıştır."
Bu kafa yapısıyla iyi komşuluk hukuku ilişkisi kurmanın ne kadar mümkün ve muhtemel olduğunun ayrıca ele alınması gerektiğinin altını çizen Bahçeli, kronikleşen ve düğümlenen Kıbrıs sorununun, başından itibaren çözümden ürkenlerin, haksızlığa ve hukuksuzluğa çanak tutanların eseri olduğunu ifade etti.
Bahçeli, 1978'de Amerikan-Kanada planıyla başlamak üzere, malum sorunun halline ilişkin pek çok siyasi ve diplomatik mesai harcandığını belirterek, her seferinde çözümü sabote edenin, mutabakata yanaşmayanın Rum tarafı olduğuna dikkati çekti.
Kıbrıs Türklüğünü azınlık mertebesine indirmek isteyenlerin kaotik atmosferden beslenen anarşik zihniyet ve zorbalar olduğunu dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu:
"İki devletli vizyona kapalı duranlar, bununla yetinmeyip Kıbrıs Türklüğünün müktesep haklarını ve eşit statüsünü yok sayanlar artık bizim gündem konumuz, muhatabımız ve ciddiyetle konuşulacak muadilimiz değildir. CHP Genel Başkanı'nın, Kıbrıs'ta federasyon tezine ve AB sürecine aynen döneceklerini iddia etmesi Rumların değirmenine su taşıma gafletidir, çatlak bir sestir ve esef verici bir savrulmadır. Kıbrıs'ta eşit haklara sahip iki halk vardır. Kıbrıs'ta egemen iki devlet bulunmaktadır."
"KIBRIS TÜRK DEVLETİ MUHAKKAK TANINMALIDIR"
Bahçeli, 18 Temmuz 2024'te TBMM'de kabul edilen, "Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50'nci Yıldönümü" başlıklı tezkerede, "Kıbrıs Türk devletinin uluslararası toplumun bağımsız ve eşit egemen bir üyesi olarak hak ettiği yeri alması daha fazla tehir edilemez" açıklamasının tarihi önemde olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bunun dışında bütün seçenekler müzakere ve mutabakat dışıdır. Bu gerçekler hilafına adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm ortamının yeşermesi hayal ötesi bir beklentidir. Ağır yaptırımlarla, haksız kısıtlamalarla, mesnetsiz ambargolarla Kıbrıs Türklüğünün taviz verip pes etmesini düşünenler inanıyorum ki yanıldıklarını er veya geç anlamak zorunda kalacaklardır. Eşitlik temelinde çözümden kaçmak bir defa çözümsüzlüğü siyasi strateji görenlerin hem tahakkümü hem de vurgun yemiş mantığıdır. Kıbrıs Türklüğünün eşit statüsüyle egemen eşitliği mutlaka teyit ve tescil edilmelidir. Uluslararası toplum Kıbrıs Türk halkının mahkum edildiği hukuk dışı ve insan haklarına aykırı izolasyonlara derhal son vermelidir. Kıbrıs Türk devleti muhakkak tanınmalıdır. Bunun dışında her öneri, her temenni ölü doğmaya müstahaktır.
Barış ve hürriyet üzerine bina edilen Kıbrıs Türk devleti ümit ediyorum ki, günü ve saati geldiğinde dünya çapında tanınacak, uluslararası toplumun eşit ve bağımsız bir üyesi olduğu tasdik edilecektir. Artık başkaca bir alternatif kalmamıştır."
Devlet Bahçeli, 2022'nin kasım ayında, KKTC'nin Türk Devletleri Teşkilatı'nda ve Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi'nde gözlemci üye statüsü kazanmasını, "uluslararası sistemde tanınması açısından ciddi bir adım" olarak niteleyerek, "Bu adımın daha da ilerletilmesi, daimi üyelikle perçinlenmesi önümüzdeki en sıcak gündem konusu olmalıdır. Kıbrıs Türklüğü Türk dünyasının ayrılamaz parçasıdır." dedi.
BAŞKAN ERDOĞAN'A TEŞEKKÜR
Bahçeli, bu hususta yoğun çaba gösteren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Türk Devletleri Teşkilatı'nın diğer üye ülkelerinin liderlerine teşekkür etti.
Geçen mayıs ayında Gambiya'nın başkentinde düzenlenen 15'inci İslam İşbirliği Teşkilatı Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde Kıbrıs Türklüğünün resmi olarak temsil edilmesinin çok ciddi bir gelişme olduğunun altını çizen Bahçeli, "Unutulmamalıdır ki Kıbrıs Türk'ü asla yalnız değildir, asla kimsesiz değildir, asla yetim değildir." ifadesini kullandı.
Ana vatan Türkiye'nin, Kıbrıs Türk vatanını her şart altında bağrına basmaya, anıda olduğu gibi acıda ve sevinçte de bir olmaya, ortak bir gelecek ülküsü etrafında tek nefes olmaya her zaman olduğu gibi yine hazır ve kararlı olduğunu ifade eden Bahçeli, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine birlikte ulaşılacağını söyledi.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın 2021'de Cenevre'de muhataplarıyla paylaşılan çözüm vizyonunun egemen eşitliğin ve eşit statünün tezahürü için tek çare, tek çıkar yol olduğuna işaret eden Bahçeli, kendilerinin de iki devletli çözüm vizyonuna desteklerinin tam olduğunu aktardı.
Adada iki halkın çıkarını ve varlığını, aynı zamanda eşit egemenlik haklarını müzakere etmekten kaçan ve kaçınan bir anlayışın barışa hizmetinin düşünülemeyeceğini belirten Bahçeli, "Kıbrıs'ın huzuru demek Doğu Akdeniz'in huzuru demektir. Bu huzur ortamı içinde, Akdeniz'in potansiyel yer altı kaynaklarının adaletli ve hukuk temelli paylaşımından başka bir seçenek de bize göre yoktur. Kıbrıs'ın refahı bölgenin yükseliş ve toparlanışı demektir. Şartlar ne olursa olsun Türkiye, KKTC ile güçlü dayanışmasını sonuna kadar azimle sürdürecek, dostluk ve kardeşlik köprülerini titizlikle koruyacaktır." diye konuştu.
"KIBRIS'IN TAMAMINDA HAK İDDİA EDENLERİN ULAŞACAĞI HİÇBİR YER YOKTUR"
20 Temmuz 1974'ün kutlu iradesinin her zaman yaşayacağına vurgu yapan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Yükselen Türkiye, aynı şekilde yükselen KKTC anlamına gelecektir. Çünkü bizim iki devletimiz olsa da milletimiz tektir, adı da Türk'tür. Adanın ve tarihin gerçeklerinden tamamıyla kopuk, maksimalist, dürüstlükten uzak ve şımarık bir anlayışla Kıbrıs'ın tamamında hak iddia edenlerin ulaşacağı hiçbir yer yoktur. Güney Kıbrıs'ı İsrail'in lojistik merkezi haline getirme çabaları, Rum yönetiminin Yunanistan'la dayanışma içinde Larnaka'da deniz üssü kurma girişimleri istikrarsızlık ortamını tırmandırmaktan ve Gazze katliamına destek vermekten başka bir anlam taşımayacaktır. Bu yanlışın faili olanlar samimi değildir. Umudum bu vahim skandaldan geri dönülmesidir.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de kurduğu tarih, kültür ve stratejik üssü her türlü mütecaviz emele cevap niteliğindedir ve gerekirse askeri olarak da tahkim edilmelidir. Çözüm yollarını tıkayarak alınacak bir mesafe, ulaşılacak bir hedef yoktur. Verilen sözde durmak bir erdemdir. Kıbrıs Türklüğü erdemlidir, sözü de senettir. Egemen eşitlik temelinde yapılacak müzakereleri reddedenlerin, Kıbrıs Türk devletiyle Türkiye'nin alternatifsiz olmadığını bilmelerinde yarar vardır."
Bahçeli, Kıbrıs Türklüğünün 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nı kutlayarak, 50 yıl evvel adada Enosis barbarlığına karşı ayağa kalkan ve bu vesileyle sönmeyecek bağımsızlık meşalesini yakan şehitlere, dehşet verici saldırılarla hayattan kopartılan Kıbrıslı Türklere, Kıbrıs davasının yılmaz müdafisi merhum Dr. Fazıl Küçük ile merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a rahmet diledi.
Bahçeli, "20 Temmuz 1974'te, hiçbir tereddüde düşmeden, küresel tehdit, telkin ve tesirlere aldırmadan adaya barış ve huzur getirmek, Kıbrıs Türklüğüne can simidi uzatmak maksadıyla doğrudan doğruya müdahale kararı alan 37'nci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin haysiyet ve hamiyet sahibi üyelerini saygıyla anıyorum. Tarihi karar ve mesajımızı tekraren haykırıyorum: Kıbrıs Türk'tür, Türk'ün yurdudur, her zaman da böyle kalacaktır." şeklinde konuştu.
"BİDEN'IN GİDİŞİ BİR MÜJDEDİR, NETANYAHU'NUN DA GİDİŞİ İKİNCİ MÜJDE OLACAKTIR"
Bahçeli, toplantının ardından bir gazetecinin "ABD seçimleri nasıl sonuçlanırsa Türkiye-ABD ilişkileri daha sağlıklı hale gelir?" sorusuna, "Biden'ın gidişi bir müjdedir, Netanyahu'nun da gidişi ikinci müjde olacaktır." yanıtını verdi.
TBMM'de komisyonda görüşmeleri devam eden sahipsiz hayvanlarla ilgili düzenlemeye ilişkin soru üzerine Bahçeli, "Türk milleti hayvanları sever, köpekleri dost kabul eder. O sebepten dolayı köpeklere karşı uygulanacak her türlü yanlışın karşısında durur. MHP de üzerine düşeni yapacaktır, hiç kimse merak etmesin. Köpeklere dost olanlar, köpekleri dost zannedenler sokaklara dökülerek, köpekleri taşlamaya devam etmesinler. Onlar çünkü Cenabıallah'ın bir yaratığıdır." dedi.
"BİZİM HEDEFİMİZ ADALETTİR, KENDİLERİ MUHATABIMIZ DAHİ DEĞİLDİR"
Toplantı sırasında Bahçeli, bir dosya göstererek şunları kaydetti:
"Bazı çevreler 2024 yılının içerisinde MHP'ye karşı çok büyük haksızlıklar, iftiralar, yalanlar, hakir görmeler, küçük görmeler, suçlamalarda bulunmuşlardır. Bunların toplamı 154 kişidir. MHP olarak basın mensuplarına, değerli kardeşlerime bu gerçeği hatırlatmak isterim. Sizlerle çok zaman beraber oluyoruz ama televizyonlarda ayrıldığımız şahsiyetler var. Onları kabul etmekte zorlanıyoruz ama yakın takip altındayız. Şu görmüş olduğunuz liste kimin, hangi gün, hangi saatte, hangi programda nasıl konuştuklarını, kimlerle konuştuklarını, MHP'ye hangi hakaretleri yaptıklarının toplamıdır. Bu dosya elimizdedir, günü geldiğinde bu dosya eyleme de geçecektir. Eylem hukuki nitelikli olacaktır.
'Bizi hedef gösteriyorlar' saçmalığından da korkaklığından da kendilerini kurtarsınlar. Onlarla muhatap olmayı dahi kabul etmeyiz. Ama hukuk zemininde mutlaka hesaplaşacağız. Bizlere her türlü hakareti yapıyorlar, saldırıyorlar, iftira ediyorlar, olayları olduğundan fazla abartıyor ve saptırıyorlar. Konuşulmaması gerekenleri konuşmaya mecbur ediyorlar. Bütün bunları dikkate alarak sizler cevap verdiğiniz takdirde, 'Bakınız bizi hedef gösteriyor.' diyorlar. Bizim hedefimiz adalettir, kendileri muhatabımız dahi değildir."