Açılış töreninde "drag queen" (kadın kıyafeti giyip makyaj yapan erkek) performansıyla Hz. İsa'yı konu alan "Son Akşam Yemeği" tablosunun tasvir edilmesi, dini inanca saygısızlık ve sapkın LGBT terörü propagandası yapıldığı gerekçesiyle tepki aldı.
Açılış töreninde "drag queen" (kadın kıyafeti giyip makyaj yapan erkek) performansıyla Hz. İsa'yı konu alan "Son Akşam Yemeği" tablosunun tasvir edilmesi, dini inanca saygısızlık ve sapkın LGBT terörü propagandası yapıldığı gerekçesiyle tepki aldı.
KİLİSELER AYAKLANDI
LGBT dayatması ve Hz. İsa'nın tasvir edildiği son akşam yemeği canlandırması kilisleri de ayaklandırdır.
Fransa Katolik Kilisesi "Bu tören maalesef Hristiyanlıkla alay eden sahneleri içeriyordu, bu durumu derin bir üzüntüyle karşılıyoruz. "Bu sabah düşüncelerimiz, bazı sahnelerin aşırılığı ve provokasyonu nedeniyle incinen tüm kıtalardaki Hristiyanlarla beraber" açıklamasını yayımladı.
ORBAN: BATI'DA AHLAK KALMADI BUNU PARİS'TE GÖRDÜK
Macaristan Başbakanı Viktor Orban ise "Batı'da ahlak kalmadı. Bunu Paris Olimpiyatları'nın açılışında da gördük" dedi.
MACRON VE BAKANININ SAMİMİ ANLARI
Öte yandan Macron ve Fransa Spor Bakanı Amelie Oudea-Caster, açılış merasiminden sonra verdiği samimi görüntüler Fransa'nın gündemine oturdu.
Caster ve Macron'un birbirlerini tebrik ettiği anlara ilişkin yanak yanağa görüntüleri sosyal medyada en çok konuşulan karelerden oldu.
"BU KADAR SIĞIRLIK MACRON FRANSA'SI İÇİN FAZLA"
SABAH Gazetesi yazarı Melih Altınok, sapkınlık gölgesi düşen Paris Olimpiyat Oyunları'nın açılış törenini bugünkü köşesine taşıdı.
"Küreselcilerin Olimpiyat Ruhu" başlıklı bir yazı kaleme alan Altınok, "Bu kadar sığırlık Macron Fransa'sı için fazlaydı" ifadelerini kullandı.
"Peki, insanlık Gazze'de tarihin son büyük soykırımına şahitlik ederken bu neyin çılgın partisi sizce?" sorusunu soran Altınok, "Küreselci cephe, seçimlerde desteklediği Avrupa'daki en sıkı müttefikinin başkentinde yeni dünya düzeninin olimpiyat ruhunu ilan ediyor" dedi.
İşte Melih Altınok'un konuya ilişkin yazısından öne çıkan detaylar:
Ev sahibi ülkenin cumhurbaşkanını, kendisinden 25 yaş büyük karısını gücendirmeyi göze alıp Spor Bakanı'yla kameralar önünde öpüşecek kadar heyecanlandıran ne?
Fotoğraf net değil mi?
"GAZZE'DEKİ MANZARALARI DÜNYANIN BİRÇOK YERİNDE GÖRECEĞİZ" TEHDİDİ
Harari boşuna "Eğer yeni dünya düzenine geçmezsek, İsrail ve Gazze'de gördüğümüz manzaraları maalesef dünyanın daha çok yerinde göreceğiz" diye tehdit etmiyor.
Pandemide tutulan saflar sıklaşıyor.
KÜRESELCİLERİN OLİMPİYAT RUHU...
Küreselci cephe, seçimlerde desteklediği Avrupa'daki en sıkı müttefikinin başkentinde yeni dünya düzeninin olimpiyat ruhunu ilan ediyor.
Kimse kendini kandırmasın.
Meselemiz artık ötekinin kabul görmesi tartışması değil, marjinalin hâkimiyetinin dayatılması. Dinlerin, cinsiyetlerin, kültürlerin çağdışı sayılıp tek tipleştirilmesi.
Tümüyle yozlaşan bu koalisyonun göze aldığı kaosun, insanlığa Fransız Devrimi sonrası başlayan ve giyotinle özdeşleşen terör devrini, jakobenleri mumla aratacağı aşikâr.
TÜRK OLİMPİYAT EKİBİNİN GİYDİĞİ KIYAFETLER
Öte yandan Melih Altınok, Türkiye'nin Olipiyat ekibi için seçilen kıyafatleri "Tek kelimeyle rezalet" olarak tanımladı.
Altınok, "Türk Olimpiyat ekibi için seçilen kostümler tek kelimeyle rezalet. Hiçbir karakteri, özgünlüğü olmayan gösterişli pijamalar. Sirklerde falan kullanılabilir. Toplama kamplarındakilere giydirilen kıyafetlere benzeten de var. Üstelik bir de Vakko'nun tasarımıymış. Kendilerine ve bu tasarıma onay veren Olimpiyat Komitesi'ne Moğolistan takımının kostümlerine bir göz atmalarını öneririm" dedi.
"KÜRESEL SAPKINLIĞIN İKİ ZİRVESİ"
SABAH Gazetesi yazarı Bercan Tutar ise bugünkü köşesinde "Küresel sapkınlığın iki zirvesi" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Gazze kasabı Netanyahu'nun ABD Kongresinde alkışlarla karşılanması ve Paris Olimpiyatları'ndaki sistematik LGBT dayatmasına örnek veren Tutar, "Bu hafta içinde Atlantik'in farklı yakalarında şahitlik ettiğimiz biri siyasi, diğeri kültürel ve sportif iki sapkınlık ritüeli nasıl bir dünya sisteminde yaşamaya mecbur bırakıldığımızı bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Böylece neo-liberal piyasa uygarlığına dayalı kapitalist Batı medeniyetindeki insani, vicdani, kültürel ve ahlaki çürümüşlüğü bir kez daha yakından tecrübe ettik" şeklinde konuştu.
İşte Tutar'ın yazısından öne çıkanlar:
Dünyayı hayrete düşüren ilk rezalet Gazze'de çoğu çocuk ve kadın 40 bin masum sivili barbarca soykırımdan geçiren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun 24 Temmuz Çarşamba günü ABD Kongresi'nde yaptığı konuşmanın Amerikalı senatör ve vekiller tarafından tam 58 kez ayakta alkışlanmasıydı.
İkinci rezalet ise 26 Temmuz Cuma günü Paris Olimpiyatları'nın açılış töreninde sergilenen paganizm, satanizm ve pedofili soslu LGBT+ şovlarıydı. Bu da dünyamızı yöneten küreselci elitlerin sahip olduğu nihilist, hiçbir kutsal değeri tanımayan hazcı ve cinsel asimilasyoncu kirli zihniyetini net bir şekilde ortaya koydu.
"TASMALARI SİYONİST BARBARLARIN ELİNDE"
Haliyle emperyal küresel statükonun sahipleri konumundaki ABD ile Avrupa'da iplerin kimlerin elinde olduğunu yakından gördük. Bu sapkınlıklardan anladığımız küresel siyasette normale dönüşün hayli çetin olacağıdır. Çünkü ne bu iki sapkın rezalet ne de bugün Gazze, Ukrayna ve dünyanın diğer sıcak noktalarında devam eden krizler, tuhaf ve kolayca baş edebileceğimiz olaylar değil.
Bu krizler siyasi, kültürel ve ekonomik bütün küresel meselelerin temel ritimlerini, rota ve hedeflerini belirleyen değişimlerin belirtileri. Dolayısıyla Batı'nın çürümüş değerlerinden kaynaklanan kültürel buhranların, savaş, kıtlık, yoksulluk ve ırkçılığın pençesindeki dünya her açıdan büyük bir yıkıma doğru ilerliyor.
Atlantik medeniyetinin bir tarafında ırkçı neo-muhafazakâr güçler diğer tarafında ise LGBT'ci güçler yer alıyor.
Her iki kanada liderlik eden siyasi palyaço ve kuklaların tasması da küreselci Siyonist barbarların elinde.
Rusya ve Çin dışında küreselcilerin ağındaki ülkelerde artık ev sahibi olamayan, aile kuramayan, küçük işletmelerini dahi idare edemeyen ve gelecekten umutsuz kitleler ya cinsiyet eşitliği ve kültürel çoğulculuk kamuflajı ile sunulan LGBT+ ırkçılığına ya da sosyo-ekonomik olarak anti-küreselci kamuflajla servis edilen siyasi ırkçılığa mahkûm edilmiş durumda.
Bir bakıma ölümü gösterip dünyayı sıtmaya razı ediyorlar. Nedeni de halkları küreselci vampirlerin ekonomik, kültürel, toplumsal ve siyasi sömürüsünden koruyabilen işlevsel ulus devlet mekanizmalarının yokluğu. Çünkü ilkesiz siyasi sınıflar küreselci çetelerin ve lümpen oligarkların alçak değerleriyle ülkelerini yönetiyor.
Tek çıkar yol küreselci sapkınlarla işbirlikçi yerli siyasi sınıfların yozlaşmış özel çıkar koalisyonlarını dağıtmaktır. Bunun ilk adımı da zihni paradigmamızı yeniden inşadan geçiyor.
Öncelikle İslamcıları, milliyetçileri ve solcu kesimleri, psikopat ve sapık küreselcilerin piyadeleri olmaktan kurtarmak lazım. Zor ama imkânsız değil.