"EFENDİMİZİN KILAVUZLUĞUNDA ŞAHSİYETİMİZİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ"
Erdoğan, bir manevi diriliş fırsatı olarak gördükleri Hz. Muhammed'in veladetinin yıl dönümünün buna vesile olmasını yürekten temenni ettiklerini belirterek, "Diyanet İşleri Başkanlığımızın öncülüğünde tertiplenecek programlarla dünya hayatının gailesi altında yorulan, örselenen, sıkışan kalplerimizi Peygamber efendimizin aşkıyla yeniden pür nur eyleyeceğiz. Bir olmanın, birlik olmanın, mümin gönüller olarak vahdet olma sırrına inşallah bir kez daha ereceğiz. İnsanlar arasından çıkmış en güzel örnek olan efendimizin kılavuzluğunda şahsiyetimizi yeniden inşa edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Bu niyetlerle düzenlenecek programların ifasında vazife üstlenen Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarının her birine başarılar dileyen Erdoğan, "Bu vesileyle ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında 'Emri bil maruf nehyi anil münker' şuuruyla tebliğ, tevil ve irşat faaliyetlerinde bulunan tüm kardeşlerimden, hocalarımızdan Allah razı olsun diyorum." diye konuştu.
Başkan Erdoğan, Diyanet camiasından bu anlamlı gecelerin ihyasında oynadığı öncü rolü aynı kararlılıkla devam ettirmesini beklediğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Şahsiyet inşası tek tek fertler kadar, fertlerden müteşekkil toplumlar için de önemlidir. Şahsiyetini medeniyet değerleriyle, güzel ahlakla yoğuran bireyler, önce ailelerine sonra mensubu oldukları millete, en sonunda ise tüm insanlığa faydalı kişiler olur. Peygamber efendimizin hayatına baktığımızda şahsiyet inşasının üç sütun üzerine bina edildiğini görürüz. Bunlar iman, ahlak ve hikmettir. O, söylediğine ve yaptığına herkesin itimat ettiği Muhammedü'l-Emin'dir. Hiç kimsenin arkasına bakmadan, kalbinde en küçük bir şüphe duymadan canını, malını, namusunu teslim ettiği en güvenilir kişiydi. O insanların en hayırlısı, en takvalısı, en şefkatlisi ve merhametlisiydi. Bununla birlikte efendimiz, cihat meydanlarının muzaffer komutanıydı. Efendimiz, imanla yoğrulmuş bir kalbin, takva ile süslenmiş bir şahsiyetin nasıl bir hayat sürdüreceğini bizzat yaşamış ve bizlere miras bırakmıştır."
Hazreti Muhammed'in, kendi şahsiyetini Kur'an ile inşa ederken, aynı zamanda ümmetinin de şahsiyetini şekillendirdiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"En yakın dostları ve ashabı onun izinde yürüyerek kendi şahsiyetlerini kemale erdirmiş ve insanlığa örnek olmuştur. Şahsiyet inşası sadece ferdi bir sorumluluk değil aynı zamanda toplumsal bir görevdir. Şu hakikatin hepimiz gayet farkındayız: Güçlü şahsiyetler, sağlam bir topluluğun teminatıdır. Bireyler ahlaklı, erdemli, merhametli olduğunda toplumda da adalet olur, huzur olur, emniyet olur ve refah olur. Ama tek tek kişiler bozulursa aile bozulur. Aile yozlaşırsa toplum çürür, toplum çürürse devlet çürür, memleket çürür, bütün insanlık zeval görür."
"BU MİLLETİ MANEN ÇÖKERTMEYE ÇALIŞTILAR"
Başkan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Millet olarak son iki asırdır çok yönlü, çok ince düşünülmüş bir kuşatmayla karşı karşıyayız. Milletimizin ruh köküyle, kadim medeniyet değerleriyle bağını zayıflatmak isteyenler, yıllardır aynı noktayı hedef alıyor, aynı noktaya hançer vuruyor. Bu milletin iman kalesini çökertmek için hiç olmazsa bu kalede gedik açmak için yıllardır pervasızca saldırıyorlar. Bunu bir dönem camilerimizi kapatarak, ahıra çevirerek, satarak yaptılar. Bir dönem minarelerimizden günde 5 defa yükselen Allahu ekber nidalarını susturarak yaptılar. Bir dönem Kur'an-ı Kerim'leri, ilmihal kitaplarını, elifbaları toplatarak yaptılar. Bir dönem mütefekkirlerimizi, münevverlerimizi, Kur'an talebesi yetiştiren alimlerimizi hapse atarak yaptılar. Bir dönem insanları mülteci, yobaz, takunyalı, tarikatçı, başörtülü, takkeli diye tahkir ederek, fişleyerek kendi öz yurdunda paryalaştırarak yaptılar. Bir dönem imam hatip okullarının kapısına zincir vurarak başörtülü kızları üniversite kapısında ağlatarak yaptılar. Bir dönem Kur'an kurslarına saldırarak, camilere saldırarak 'Sizin en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir.' emrine ram olan hocalarımıza saldırarak, yalan ve iftiralarla diyanet camiamıza saldırarak, bu milleti manen çökertmeye çalıştılar."
Bu yıkım projesinde kimi zaman medyanın kullanıldığını vurgulayan Erdoğan, "Kimi zaman sinema, tiyatro, televizyon dizileri kullanıldı. Kimi zaman kaleminden nefret akan sözde aydınlar kullanıldı. Kimi zaman terör örgütleri, marjinal örgütler, ihanet çeteleri kullanıldı. Maalesef kimi zaman da siyaset kurumu, siyasetçiler kullanıldı." dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada şunu da ifade etmek durumundayım. Artık eskisi kadar olmasa da halen birilerinin bu manevi işgal projesine taşeronluk yaptığını görmekteyiz. Aralarında FETÖ'cü ve bölücülerin de olduğu malum mahfiller bunu son derece planlı, son derece sinsi ve kurnazca yapıyor. Biz bunlardan ülkeye kötülük dışında, nifak ve husumet dışında zaten bir şey beklemiyoruz. Kimileri de millet ve memleket düşmanlarının tuzağına düşerek bu manevi yıkım projesine istemeden destek veriyor. Ülke gündemine gelen bazı hadiseler, bu çehreler tarafından milletle ve milletin inanç değerleriyle kavga vasıtası haline getiriliyor."
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin, "Ortada vahşi bir cinayet var, ortada masum bir sabinin öldürülmesi var. Ortada kalp taşıyan herkesin içine kor gibi düşen bir ateş var. Fakat buna rağmen kimileri 8 yaşında hayattan kopartılmış bir çocuğun cenazesi üzerinden siyaset yapacak kadar insanlıktan çıkabiliyor." dedi.
Başkan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığınca Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı"nda yaptığı konuşmada, bir konuya özellikle dikkati çekmek istediğini söyledi.
Erdoğan, "Bu ideolojik bağnazlık son günlerde öyle vahim boyutlara ulaştı ki cuma hutbesini, hutbede okunan ayet-i kerimeleri hedef almaya başladılar. Kendini bilmezin birisi çıkıyor. Hem de bu ülkenin muhalefet partisi adına doğru düzgün bilgisinin olmadığı dini konularda ahkam kesiyor" ifadelerini kullandı.
"Diyanet teşkilatımıza, hocalarımıza utanmazca had bildirmeye kalkıyor." diyen Erdoğan, "Bunu yaparken de cehaletini gizlemek için Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal'in arkasına saklanıyor, onu paravan olarak kullanıyor. İçinde ne varsa ortaya dökmek yerine Gazi Mustafa Kemal'i hadsizliğine alet ediyor. Buram buram tek parti faşizmi kokan bu ilkellik karşısında maalesef mensubu olduğu parti içerisinden akıl, vicdan ve biraz feraset sahibi hiç kimse itiraz etmiyor, genel başkan dahil hiç kimse tepki göstermiyor." değerlendirmesini yaptı.
Aynı ideolojik fanatizmin 85 milyon olarak herkesin yüreğini yakan Narin Güran'ın vahşice katledilmesi hadisesinde de yaşandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Birileri daha olayın ilk anından itibaren bu cinayeti bir kamplaşma, bir kutuplaşma aracına dönüştürmek için her yola başvurdu. Oysa ortada vahşi bir cinayet var, ortada masum bir sabinin öldürülmesi var. Ortada kalp taşıyan herkesin içine kor gibi düşen bir ateş var. Fakat buna rağmen kimileri 8 yaşında hayattan kopartılmış bir çocuğun cenazesi üzerinden siyaset yapacak kadar insanlıktan çıkabiliyor. 40 yılda yüzlerce çocuğun kanını akıtan, yüzlerce Narin'i bizden alan, polis, asker, sivil, kadın, yaşlı, bebek demeden binlerce vatandaşımızı acımasızca öldüren bölücü terör örgütünün uzantıları aynaya bakmadan millete vicdan dersi, insanlık dersi verme cüretinde bulunuyor.
Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bu vahşet öne sürülerek, aile müessesesi hedef alınıyor, dini kurumlar hedef alınıyor hatta ve hatta Diyarbakır halkı ve Kürt kardeşlerimiz hedef alınıyor. Açık söylüyorum, bu vicdansızlıktır, fırsatçılıktır, ikiyüzlülüktür. Bu milleti provoke etmek, toplumun sinir uçlarıyla oynamak demektir. Bu ciğerparelerini şehit vermiş ailelere, çocukları zorla dağa kaçırılmış Diyarbakır Anneleri'ne yapılmış büyük bir saygısızlıktır. Burada şunu çok net ifade etmek isterim: Masum bir yavruyu alçakça katledenlerden bunun hesabının yargı önünde sorulması, döktükleri her damla kanın burunlarından fitil fitil getirilmesi için gereken her türlü adımı hukuk çerçevesinde atacağız. Tekirdağ'daki alçaklığın da hesabını mutlaka adalet karşısında soracak, bu sabiye işkence eden çukurların da en ağır cezayı almaları için mücadele edeceğiz. Aynı zamanda bu rezil olayların üzerinden bölücü örgütün uzantılarının ve marjinallerin günah çıkarmalarına, milleti kışkırtmalarına, toplumun direği olan aile kurumunu hedefe koymalarına da eyvallah etmeyeceğiz."