Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (AA)
Fidan, şunları kaydetti:
"Şimdi sokak siyasetini siz birilerini ötekileştirip kendinizi yüceltme üzerinden kurduğunuz zaman ve bunun üzerinden çok hızlı büyüme stratejisi izlediğiniz zaman, oy kazanma stratejisi izlediğiniz zaman kısa vadede bir şeyler alıyor gözüküyorsunuz ama bunu yaparken çok büyük stratejik dengeleri de darmadağın ediyorsunuz. Bu, bir maliyet öngörme meselesi."
KÜRESEL İTTİFAKLAR
Dünyada yaklaşık 200 ulus devlet aktörünün bulunduğuna ve bunların giderek daha fazla yetkinleştiğine dikkati çeken Fidan, "Giderek daha fazla ticari aktör, devlet dışı aktörün ve teknolojik faktörün içine dahil olduğu bir dünyada güç matriksinin sürekli evrildiğini görüyoruz. Bunu iyi görüp iyi analiz etmek gerekiyor, bütün bu matriksin içine katılan ulus devlet aktörleri başta olmak üzere diğer aktörleri de işin içine alarak." dedi.
Fidan, bu matriksi analiz etmenin önemini vurgulayarak, hangi nitelikli ittifakların hangi konuda geliştirilmesinin gerektiği konusuna dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
"Hiçbir ülkenin ittifak kurmadan yeryüzündeki krizleri tek başına çok büyük bedeller ödemeden yürütme şansı yok. Her ülke ittifak kurmak zorunda. Ekonomik ittifaklar, güvenlik ittifakları, siyasi ittifaklar." diyen Fidan, Türkiye'nin devlet kültüründe ittifaklar kurma, onlara dahil olma ve sorumluluklarını getirmeyle ilgili güçlü geleneğinin bulunduğunu dile getirdi.
Fidan, çeşitliliğin, hareketliliğin, devinimin ve dinamizmin olduğu küresel pazarda bütün alternatifleri ve opsiyonları değerlendirdiklerini belirterek, şunları söyledi:
"(BRICS üyeliği) Avrupa Birliği ile bizim ekonomik entegrasyonumuz üyelikle taçlansaydı şimdi Gümrük Birliği düzeyinde ama onun da üstüne gidip üyelikle taçlansaydı belki biz birçok konuda bu türden bir arayış içerisinde olmayacaktık çünkü Avrupa Birliği'nin şöyle bir mekanizması var: Kendi ekonomik ve ticari işbirliğinin, üye ülkenin ihtiyacı olan geliri üretmediği noktada altyapıyla ilgili özellikle, diğer konularla ilgili fonlarla devreye giriyor. Yüzlerce milyar avro para veriyor."
Fidan, halk tarafından seçilmiş, sorumluluğu bulunan bir hükümet olduklarının altını çizerek "Hükümet, kendi icraatlarını hayata geçirirken halkın bir numaralı ihtiyacına cevap vermek zorunda. Bunun için uluslararası ilişkilerini bu şekilde dizayn eder. Şimdi Avrupa Birliği ile dediğim gibi biz ilişkilerimizi bu şekilde devam ettirip iyi niyetle bir noktaya götürmeye çalışırken bunun duraksadığı bir yerde de ekonomik olarak başka ne türden alternatifler olabilir, buna bakmamız normal." ifadelerini kullandı.
BRICS
BRICS'i, kurulduğu andan itibaren kurumsallaşması çok fazla gerçekleşmemiş ama bununla ilgili tartışmaların yapıldığı bir platform olarak tanımlayan Fidan, "AB gibi işte entegre edilmiş, ortak para birimi, finansman usulleri, modelleri, yatırım, kriterler, altyapı vesaire bu konuların çok fazla hala olmadığı bir alandayız." dedi.
Fidan, BRICS'in AB gibi bir model oluşturmak isteyip istemediğine ilişkin soruyu yanıtlayarak, "İşte içine girip göreceğiz. İşte arayışımız o. Dediğim gibi biz, sadece BRICS'e değil ASEAN'a çok yakın bakıyoruz. ASEAN'la da çok yakından ilgileniyoruz. Şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu, merkezinde bulunduğu başka ekonomik işbirliği teşkilatları var. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı var. İslam ülkeleriyle kurduğumuz ekonomik işbirliği teşkilatları var. D8 var." diye konuştu.
Ölçek ekonomisi ve pazar yaygınlığı açısından bakıldığında giderek daha büyük ölçekli entegrasyonlara ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Fidan, "Bir de Türkiye'nin ekonomisi çok büyük. Tırnak içinde Türkiye de 'ekonomi mucizesini' yaşayan bir ülke yani kendi klasmanında çok az ülkenin olduğu, hemen hemen olmadığı bir ülke. Biz, petrol, gaz gibi hızlı nakit getiren, yüksek nakit getiren, gelir getiren bir finans kaynağımız olmadan endüstri ve teknoloji üretip satarak, sanayi ve teknolojiyle, tarımla ve hizmet sektörüyle G20 arasında olan ve kalmayı başaran bir ülkeyiz." ifadelerini kullandı.
Fidan, diğer ülkelerin büyük doğal kaynaklara sahip olduğunu ya da büyük ekonomik entegre yapılara mensup bulunduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Avrupa Birliği gibi, Kuzey Amerika Paktı gibi veya Amerika'yla tercihli özel ticaret anlaşması olan, onun tarafından desteklenen, diyelim Japonya gibi, Kore gibi ülkelere baktığınız zaman veya Avustralya gibi ülkelere baktığınız zaman çok özel ve tercihli Batı'yla ilişkileri olan ülkeler. Diğer taraftan, Suudi Arabistan var yani petrol var. Şimdi bunların olmadığı bir ortamda Türkiye'nin gerçekten kendi emeğiyle birkaç ülkeyle beraber burada kalması, her türlü takdirin üzerindedir. Bu, sürekli altı çizilmesi gereken bir konu."
Başkan Erdoğan'ın liderliğini yaptığı AK Parti iktidarlarının gündemde tuttuğu ekonomi politikalarını çok yakından takip etmek gerektiğini dile getiren Fidan, "İçeride bizim neyi, ne kadar hissettiğimizle beraber dışarıdaki gelişmelerde nerede, nasıl duruyoruz onu da iyi gözetlemek lazım. Dolayısıyla bizim BRICS'e de bakış perspektifimiz esas itibarıyla bu." dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (AA)
Fidan, Rusya-Ukrayna Savaşına ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, "Türkiye'nin arabuluculuk iradesi ve rolü her zaman için mevcut, bu Cumhurbaşkanımız için bir numaralı öncelik." ifadelerini kullandı.
Bu konuda "pratikte" çok şey yapıldığını söyleyen Fidan, özellikle istihbarat diplomasisi üzerinden yürüyen, enerji ve gıda güvenliği konusunda yapılan anlaşma taslakları konusunda Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) vasıtasıyla yürüyen "çok nitelikli" görüşmeler olduğunu vurguladı.
Fidan, tarafların her zaman "aynı şekilde, aynı yerde" buluşamadığına ama çalışmaların devam ettiğine vurgu yaparak, gıda güvenliği ve enerji alanlarındaki sorunun halledilmesi durumunda "geri kalan büyük savaş ne olacak?" sorusuna odaklanılması gerektiğini belirtti.
Bu alanda "biraz rahatlamaların" olabileceğine değinen Fidan, "Ama savaşın kendisi giderek daha da farklı formlara bürünmeye başlıyor, en başta söylemiştik aynı Gazze'deki savaş gibi bir savaş başladığı andan itibaren eğer siz onu durdurmayla ilgili bir irade koymuyorsanız, bunun hangi yöne nasıl evrileceğine ilişkin net kanaatleriniz olmayabilir ve kontrolden çıkabilir." dedi.
Türk Devletleri Teşkilatı toplantısı (AA)
Fidan, savaşın şu anda Rusya'nın "içerisine" taşındığını vurgulayarak, 500 binden fazla insanın yaşamını yitirdiğini ve durumun Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bahsediyormuş gibi "konvansiyonel" bir savaş olduğunun altını çizdi.
İki tarafta da fabrikaların mermi üretmeye yetişemediğini söyleyen Fidan, saldırıların, insanlara, şehirlerin altyapısına verdiği zarara dikkati çekti.
Bakan Fidan, durumu "çok acı bir tablo" diye nitelendirerek, "Şimdi daha da garip olan aynı Gazze Savaşı'nda olduğu gibi uluslararası sistem burada bir olağanüstülük hissiyatında değil. Yüz binlerce insanın burada ölüyor olmasının bir neticesi olmalı. İnsanlar bununla ilgili dert sahibi olmalı. Tabi ki bir taraf kendisi işgal altında bu işgale karşı bir mücadele ortaya koyuyor; ama artık bu bunun çok ötesine geçmiş durumda. Dünyayı ortadan ikiye bölüyor ve giderek daha fazla yaygınlaşma riski gösteriyor." ifadelerini kullandı.
ABD'nin Avrupa'ya öncülük ettiğine ve "savaşın arkasına savaş" anlayışına değinen Fidan, herkesin ABD'deki başkanlık seçimlerini beklediğini belirtti.
Fidan, seçim sonrası "müzakere ve diyalog"a başlanabileceğinin varsayıldığını söyleyerek, savaşın yaklaşık 3 yıldır devam ettiğini ve tarafların savaş yoluyla "neyi ne kadar ele geçirip, geçiremeyeceklerine" ilişkin bir tablonun oluştuğuna işaret etti.
Durumun "doyum" noktasına gittiğini kaydeden Bakan Fidan, tarafların "kullanmadığı yetenekleri" ve "vurmadığı hedefleri" kozunu da oynayabileceğini aktardı.
Fidan, ABD seçimlerinden sonra diyalog mekanizmasının "açılabileceğine" değinerek, ondan önce de atılabilecek adımlar ve konuşulması gerekenlerin olduğunu belirtti.
Ukrayna-Rusya Savaşı'ndaki başka bir parametrenin de Batı'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar olduğunun altını çizen Bakan Fidan, "Bu yaptırımlar da masaya tabiki gelecek büyük bir paket olarak. Bunların hepsinin artık hangi şekilde nasıl müzakere edileceği konusunu göreceğiz. Müzakere edilemezse, başarısız olursa, olay ya yaygınlaşan bir savaşa dönüşecek ya da bir şekilde donmuş bir savaşa dönüşecek." değerlendirmesini yaptı.
Fidan, donmuş savaşın devam edeceği formatlardan birinin Rusya ile Ukrayna arasındaki cephe hatlarının sabit kalması ve aktörlerin birbirlerine bir şey yapamaması olduğunu söyledi.
Bakan Fidan, gelecekteki duruma ilişkin, "Batı'yla Rusya ve Rusya'nın kendisine çekim merkezinde oluşturduğu ittifaklarıyla başlayan Soğuk Savaş derinleşerek başka bir boyuta evrilerek devam edecek." dedi.
Fidan, "Şu an da gerek piyasalar, gerek stratejistler ve gerek güvenlik mekanizmaları var olan savaşı hala geçici olarak kabul etmede bir refleks gösteriyorlar. Önümüzdeki aylar, kritik bunun kalıcı etkilere dönüşebileceğini görüyoruz. Çünkü kalıcı etki hesabı yaptığınız zaman alacağımız tedbirlere yönelik de çok büyük mali kaynaklar harcamanız gerekiyor, siyasi kararlar almanız gerekiyor." dedi.
Senaryonun beklenmeyen şekilde ortaya çıktığı bir durumda, harcanan kaynakların, alınmış pozisyonların boşa gideceğini söyleyen Fidan, "Senaryonun) Beklediğiniz gibi çıkar, tedbir almış olmazsanız zaman kaybedeceksiniz. Onun için uluslararası sistemdeki aktörler bu noktada bir belirsizliği yaşıyorlar." diye konuştu.
Fidan, ticaret yollarının inkıtaa uğradığını söyleyerek, "Ukrayna-Rusya Savaşı sadece Ukrayna'da cereyan eden sıcak savaş olmasının ötesinde çok büyük global etkisi olan bir durumda." dedi.
Türkiye'nin de buna dikkati çektiğini belirten Fidan, Başkan Erdoğan'ın da savaşın çok boyutluluğuna ve çok fazla coğrafyayı etkilemesine yönelik vurgu yaptığını hatırlattı.
Fidan, "Savaşta özellikle devam etmede beis görmeyen tarafların da farklı jeopolitik hesapları var." diyerek, savaşın bu şeklinden fayda sağlayan ülkeler olduğunu ifade etti.
"Bizi endişelendiren formatın değişecek olması" diyen Fidan, savaşın iki parametresi olduğunu söyledi.
Fidan, "Birincisi coğrafya sabit, ring belli. Savaşın olduğu ring Ukrayna toprağıydı ve onun için Ruslar da problem etmiyordu. Ve silahlar belli, nükleer silah hariç her şey. Ringin biraz değiştiğini görüyoruz. Ruslar da artık nükleer stratejileri elde ediyorlar. 'biz farklı silah kullanabiliriz' diyorlar." dedi.
TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI
Yakın zamanda yaptığı Orta Asya ziyareti hakkında konuşan Fidan, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk Devletleri Teşkilatıyla (TDT) ve üyeleriyle ilişkileri kurumsal noktada en ileri pozisyona taşımada ciddi bir iradesi olduğunu belirtti.
Fidan, Türk dünyasını Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'nda (TİKA) çalıştığından beri yakından takip ettiği bir konu olduğunu vurgulayarak, "Soydaşlığımızın yanı sıra duygudaşlığımız var. O duygu ne? Bizler bir araya gelelim, güçlü olalım, bir olalım, etkili olalım, daha caydırıcı olalım." diye konuştu.
Bunlar sağlandıktan sonra kurumsallaşma gibi pratikte konuların başladığını aktaran Fidan, ekonomik işbirliğinde, güvenlik işbirliğinde kurumsallaşma yönünde izlenecek yol konusunda odaklanma gerektiğini belirtti.
Fidan, Avrupa Birliği'nin (AB), Rusya'nın, Asya Pasifik'teki ülkelerin Orta Asya'ya çok fazla önem gösterdiğini dile getirerek, "Bu kadar rağbet varken, Türkiye'nin de özellikle Türk Devletleri Teşkilatı temelli bir kurumsallaşmayla hem ikili ilişkileri ilerletmesi hem de kurumsal ilişkileri ilerletmesi büyük önem arz ediyor." dedi.
"Ama bazı alanlar var, sadece yüzde yüz emin olduğunuz, sadece kader birlikteliği yapacağınız, kardeşlerinizle dostlarınızla çıkabileceğiniz yollar var. Güvenlik alanı, savunma alanı, kritik istihbari konular gibi…" diyen Fidan, bunların kritik yapılarak gündem yapılması gerektiğini vurguladı.
Fidan, diğer Türk devletleri ile kıyaslandığında Türkiye'nin ekonomisiyle, teknolojisiyle büyük bir ülke olduğunu belirterek, bu kapasitenin TDT üye ülkeleriyle nasıl paylaşabileceği arayışı içerisinde olunduğunu söyledi.
BALKANLAR
Türkiye'nin Sırbistan ve Kosova arasındaki gerilimde üstlendiği role ilişkin soruya yanıt veren Fidan, "Türkiye burada tabi birçok açıdan olağanüstü bir rol oynuyor durumda." ifadelerini kullandı.
Fidan, Başkan Erdoğan'ın bölgedeki siyasal liderlik ağırlığının nasıl bir etki oluşturduğunu gördüklerini belirterek, Türkiye'nin tarihsel olarak Kosova'nın yanı sıra Bosna Hersek'in de bağımsızlığını, egemenliğini ve güvenliğini sonuna kadar desteklediğini dile getirdi.
Diğer taraftan Sırbistan ile de iyi ilişki kurmalarının "güçlü siyasi liderlik" ile mümkün olduğunu vurgulayan Fidan, "Türkiye şunu da gören bir olgun devlet profili ortaya koyuyor. Biz her ne kadar bu ülkelerle kardeşçe tarihsel bağlarımız olsa da Sırbistan'ın da belirli noktalardaki menfaatleriyle ilgili konuşulabilirlik durumunu görüyoruz. Bosna ve Kosova'nın bağımsızlığıyla ilgili bir problem olmadığı sürece". değerlendirmesini yaptı.
"HEP AKTİF BİR BARIŞ DİLİ KULLANIYORUZ"
Fidan, Vucic'in Başkan Erdoğan'a bu noktada güven duyduğunu, Başkan Erdoğan'ın da tarihi sorumluluklarla "Balkanlar'daki barışı ve istikrarı nasıl sağlayabilecekleri" vizyonuna sahip olduklarını dile getirdi.
Fidan, "Dikkat ederseniz gerek Suriye olsun, gerek Irak olsun, gerek Balkanlar olsun, gerek Karadeniz olsun, Orta Doğu olsun hep aktif bir barış dili kullanıyoruz. Aktif bir barış dili derken şunu ifade ediyorum. Durduğumuz yerden resmi beyanatlarla biz dünyada barış görmek istiyoruz kimse savaşmasın diye bir cümle kurmakla yetinmiyoruz. Biz gerçekten haklı veya sebepleri olan bu savaşların çözümlenmesi, dondurulması barışa evrilmesi konusunda neler yapılabilir onun samimi çabası içerisindeyiz." diye konuştu.
Bu çabanın konuları ve aktörleri bilme, kesintisiz veri toplama ve etkileşim içerisinde olma ile ortaya çıktığını kaydeden Fidan, Türkiye'nin güvenilir bir aktör olduğunu vurguladı.
Bakan Fidan, "Özellikle bölgemizdeki çatışmaların durması, Türkiye'nin ve müttefiklerinin önümüzdeki yüzyıllar boyunca bölgemizde oluşturacağı refahın ve güvenliğin de bir anahtarı." dedi.
Irak'ın işgalinin ardından bölgenin istikrarsızlaşmasına rağmen Türkiye'nin istikrarlı şekilde yoluna devam ettiğine dikkati çeken Fidan, "Sadece Türkiye'nin bu bölgede istikrarlı, güvenli şekilde kalması, ekonomisini ve güvenliğini bu süre içerisinde sürekli artırması, ilerletmesi mucizevi bir konu esas itibarıyla. Bu profesyonelliği, bu odaklanmayı bizim devam ettirmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Fidan, Türkiye ile ABD arasındaki F-35 ve S-400 konularına ilişkin, ABD'nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası'nın (CAATSA) varlığına işaret ederek, "Belli Rus ürünlerini alanlara yönelik yaptırım uyguluyorlar. Bu yaptırımları da çeşitli şekillerde yapıyorlar. Bunu da yasaya bağlamışlar. O yasanın bir bağlayıcılığı var. Bu yasanın ortaya atıldığı dönemde var olan şartlarla şimdiki şartlar değişmiş şartlar." diye konuştu.
Türkiye'nin Amerika'da senatoyla, siyasilerle, ulusal güvenlik yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde gelinen noktada, iki tarafa da hizmet etmeyen yaklaşımların, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da kronik hale getiren bir rol oynadığının belirtildiğini söyleyen Fidan, "O da belli bir noktada kabul görüyor. Yani bunu daha olumlu bir şekilde nasıl çözebiliriz? Bunun arayışı içerisindeyiz." dedi.
Konuya ilişkin her iki tarafın da çözüm için önerilerde bulunduğunu belirten Fidan, "Bizim amacımız CAATSA'dan çıkmak. Çünkü Savunma Sanayi Başkanlığımız, CAATSA'ya şu anda tabi olmuş durumda. Alacağımız üründen bağımsız konuşuyorum ben. Çünkü bu türden hava savunma ürünleri, hava taarruz ürünleri, bunların hangisi alınır, hangisi alınmaz, hangi miktar alınır bütün bunların kararını verecek olan profesyonel yapı, Milli Savunma Bakanlığımız, Hava Kuvvetleri Komutanlığımızdır. Onlar bu noktada teknik otoritedir esas itibarıyla." diye konuştu.
Savaş uçağı F-35
Fidan, Bakanlığın olayın siyasi boyutunu yönetmekle yükümlü olduğunu belirterek, "Tıpkı F-16 olayında olduğu gibi. Silahlı Kuvvetlerimiz F-16 ile ilgili bir ihtiyaç iradesi ortaya koyduğunda Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) tarafından onaylanmış, Amerika'da bu tıkanmıştı. Peki bu tıkanıklığı biz nasıl giderebiliriz siyasi olarak? Yani ona bir plan program geliştirildi ve bu siyasi engel aşıldı. Amerikan Senatosu'ndaki bu siyasi engel kalktı. Daha sonra üretici firma ile Milli Savunma Bakanlığının arasındaki teknik bir müzakere konusu bundan sonrası. Şu anda bir siyasi problem yok." ifadelerini kullandı.
Bakan Fidan ayrıca şunları kaydetti:
"F-35, CAATSA'dan dolayı takılmış durumda. Bu konuyu sadece F-35'ten dolayı değil, CAATSA'yla ilgili konudan dolayı çözmeye çalışıyoruz. Bu çözülürken yanında F-35'le de ilgili bir çözüm gelirse tabii ki tercihe şayan bir durum olur. Dediğim gibi o konudaki nihai teknik otorite makamı, değerlendirme makamı, Mili Savunma Bakanlığımız, Hava Kuvvetleri Komutanlığımız. Ama biz olayın siyasi boyutunu yönetmede her türlü çabayı şu anda gösteriyoruz. Yaratıcı formüller, çözümler neler olabilir onlar üzerinde duruyoruz. Tabii Cumhurbaşkanımızın günün sonunda nihai yönlendirmesi, bakışı belirleyici olacak ama siyasi ayağını yakından takip ediyoruz. Bu konunun artık iki ülke ilişkilerinde bir ayak bağı olduğu konusunda en azından her iki taraf da hemfikir."
SOMALİ İLE ETİYOPYA ARASINDAKİ ANKARA SÜRECİ
Bakan Fidan, Somali ile Etiyopya arasında "Ankara Süreci" olarak adlandırılan diplomatik girişime ilişkin, iki ülkenin dışişleri bakanlarıyla iki defa toplandıklarını hatırlattı.
Sürecin başlamasından önce Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın iki ülkenin liderleriyle görüştüğüne ve bu liderlerin Türkiye'ye bazı mesajlar verdiğine işaret eden Fidan, bunun neticesinde inisiyatif almaya karar verdiklerini aktardı.
Etiyopya ile Somali arasında öncesinde devam eden Nairobi Süreci'nin ilerlemediğini görünce devreye girme kararı aldıklarını kaydeden Fidan, her iki ülkeyle ve liderleriyle iyi ilişkilere sahip olduklarına işaret etti.
Fidan, iki ülkenin de Türkiye'nin sürece dahil olmasından memnuniyet duyduğunu aktararak, Türkiye'nin güvenilir ve dost olma özelliği taşımasının önemli olduğunu belirtti.
İki ülke arasındaki konunun tarihsel ve güncel çok fazla parametresi olduğunu ama aynı zamanda iki maddeye indirildiğinde basitleştiğini söyleyen Fidan, olayı iki taraf için de kavramsal olarak basitleştirdiklerini vurguladı. Fidan, "Her iki tarafa da dedik ki: Tamam, sen tarihsel konu anlatıyorsun, sıkıntılar var, güvensizlikler var, problemler var." diye konuştu.
ETİYOPYA VE SOMALİ'NİN TALEPLERİ
Fidan, gerekirse garantörlük rolünü üstelenebileceklerini söyleyerek "Günün sonunda Somali'nin istediği gerçekten toprak bütünlüğüne saygı duyulması ve tanınması. Etiyopya'nın istediği de ticari olarak sıcak denizlere açılma meselesi. Çünkü denize kıyısı olmayan bir ülke, nüfusu büyük, o ekonominin diğer kıyıdaş ülkelerle sağlıklı bir ticaret ilişkisi, erişim ilişkisi, mekanizması kurması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Güvenilir ortakların iyi niyetle, konudan istifade etmeyerek kendisine başka bir hesap alanı kurmadan devrede olmasının önemli olduğunu vurgulayan Fidan, "Çünkü çoğu zaman uluslararası sorunlar bulundukları bölgede oradaki aktörler tarafından çözülemediği zaman dışarıdan başka bir aktör gelir; çözermiş gibi gözükür ama çözerken size uygun bir hesap değil, kendine uygun bir hesap yapar. Onun neticesinde de siz daha büyük bir problemle çok daha uzun yıllar baş başa kalırsınız." diye konuştu.
Türkiye'nin iyi niyet gösterdiğinin ve profesyonelliği koruduğunun altını çizen Fidan, "Tarafları belli bir noktaya yaklaştırdığımızı düşünüyoruz. İnşallah bunu da devam ettireceğiz. Liderler düzeyinde şu anda devam ettirdiğimiz görüşmeler var. Bakanlar düzeyinde devam ettirdiğimiz görüşmeler var. Ben umutluyum." dedi.
Fidan, Ankara Süreci'nin üçüncü tur görüşmeleri kapsamında tarafları Ankara'ya getirip tartıştırmaktan ziyade, Türkiye'nin birebir iletişim kurarak tarafların pozisyonlarını yakınlaştırmayı ve nihayetinde tarafları bir araya getirerek anlaşmaya varmayı hedeflediğini kaydetti.
Görüşmelerde alınan bazı dersler olduğunu anlatan Fidan, "İki turdan aldığımız dersler var, temel yakınlaşmalar var, çözdüğümüz problemler var, ne nerede duruyor onu biliyoruz." şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE, ÜÇÜNCÜ BÜYÜK DİPLOMATİK AĞI OLAN ÜLKE"
Bakan Fidan, bakanlıktaki çalışmalar ve Diplomatik Güvenlik Genel Müdürlüğünün kurulmasına ilişkin soruyu yanıtladı.
Devletin kritik stratejik organlarının günün ihtiyaçlarına uygun yeniden reforme edilmesi ve organize edilmesinin fevkalade önemli olduğunu, Milli İstihbarat Teşkilatındayken (MİT) uzun yıllar alan bir yeniden organizasyon durumu oluştuğunu belirten Fidan, "Burada tabii oradaki tecrübenin üzerine bunu çok daha kısa ve hızlı yapma imkanımız oldu. Sağ olsun Cumhurbaşkanımız da büyük destek verdiler, aynı MİT'te olduğu gibi." dedi.
Fidan, bakanlıkta, organizasyonel konuda günün ihtiyaçlarına uygun, Dışişleri Bakanlığı teşkilatını reforme etmeyle ilgili hedeflerine yüzde 90-95 ulaştıklarını aktararak, şöyle devam etti:
"Türkiye yani belli uluslararası indekslerinin hesaplamalarına göre dış misyon sayısında dünyada üçüncü büyük misyon sayısına sahip. Diğer bir tabirle, üçüncü büyük diplomatik ağı olan ülke. Bu kadar büyük bir gövdeniz var, 260 misyonunuzla çok çeşitli konularda faaliyet gösteriyorsunuz. Yani bu gövdeyi yönetecek bir karargaha, bir beyne ihtiyaç var."
"(ARABULUCULUK) BUNU KURUMSALLAŞTIRMAK LAZIM"
Bakanlıktaki organizasyonun, Türk dış politikasının çağdaş, güncel, dijital çağda yönetebilecek ve modern diplomasinin gereklerine uygun, hem coğrafya bağlamını hem de konusallığı beraber götürebilen bir yapıda olacak şekilde yapılandırıldığına dikkati çeken Fidan, Kuzey-Güney Amerika, Türk dünyası, Afrika ve Avrupa için bakanlıkta oluşturulan genel müdürlüklere değindi.
Fidan, arabuluculuğun çok önemli olduğunu ve bu konuda bir ihtisas genel müdürlüğü oluşturduklarını belirtti. Arabuluculuğun, Türkiye'nin kullandığı en büyük diplomatik araçlardan biri olduğunu söyleyen Fidan, "Bunu kurumsallaştırmak lazım, oradan dersler almak lazım. Onu gören bir tematik alanın olması lazım." dedi.
Bilim ve teknoloji politikalarının uluslararası ilişkilerin fevkalade önemli bir alanı olduğunu vurgulayan Fidan, bu alanda yeni bir genel müdürlük kurulduğunu söyledi.
Fidan, TİKA, Kızılay, AFAD ve sivil toplum kuruluşlarının insani yardım çalışmaları yaptığını belirterek bunun, Türk dış politikasında önemli bir etken ve çarpan oluşturduğunu dile getirdi.
260 misyonun korunmasının eskilerin tabiriyle "ilim" olduğunu dile getiren Fidan, şunları kaydetti:
"Yani bu bir uzmanlık alanı, misyonu koruma. Başka bir ülkedesiniz, fiziki misyonları koruyacaksınız, buraya seçilecek olan emniyetçi arkadaşların eğitilmeleri, gönderilmeleri, buradaki misyonların hangisinin hangi güvenlik ihtiyacı var? Yani falan ildeki başkonsolosluk falan ülkede kaç koruma görevlisi olması lazım, nerede bulunması lazım? Ne kadar kameraya ihtiyacımız var? Yani bunu rastgele yapamazsınız. Bunu bir uzman alanın yapması lazım. Bunu oradaki büyükelçiye de bırakamazsınız, merkezdeki diplomata da bırakamazsınız. Bunu ehlinin yapması lazım."
Fidan, bütün büyük ülkelerin dışişleri bakanlıklarında diplomatik güvenlikle ilgili bir birim olduğunu, bunlardan en büyüğünün ise ABD'de olduğunu söyledi.
"(DİPLOMATİK GÜVENLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ) MİSYONLARIMIZIN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYACAK, İSTİHBARATA KARŞI KOYMA DEDİĞİMİZ BİLGİ SIZMASINI ENGELLEYECEK"
Fidan, Türkiye'nin dış misyonlarının güvenliği konusunun MİT'te çalıştığı yıllarda gördüğü bir ihtiyaç olduğunu belirterek, Türk diplomat ve dış misyonlarının güvenliğini daha profesyonel şekilde yönetmeleri gerektiğini söylediklerini aktardı.
Bunun fiziki güvenlik ve bilişim güvenliği olarak iki kısma ayrıldığını ifade eden Fidan, "Sırların çalınmaması lazım. Yani bilişim güvenliği olmazsa, kripto güvenliği olmazsa sırlarınız çalınır." değerlendirmesini yaptı.
Bakan Fidan, bir yere büyükelçilik inşa ederken sürecin başından sonuna takip edilmesinin ve güvenlik önlemlerinin alınmasının önemine işaret ederek güvenlik yapılanmasının, yerel ve yabancı personellerin erişebileceği bölgelerin belirlenmesine kadar titizlikle yürütülmesi gereken süreçler olduğunu anlattı.
Fidan, Diplomatik Güvenlik Genel Müdürlüğünün görevleri konusunda, "Dışarıdaki misyonlarımızın fiziki, ekonomik, bilgi güvenliğini sağlayacak, istihbarata karşı koyma dediğimiz bilgi sızmasını engelleyecek." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin diplomasisinin "şaha kalktığını" ve Türkiye'nin çok kritik konuları yönettiğini vurgulayan Fidan, Türkiye'nin dış misyonlarıyla sürekli iletişim içinde olduklarını hatırlattı.
Bakan Fidan, bilgilerin sızma ve hacklenmesi ile casusluk risklerine karşı tedbirli olunması gerektiğini kaydetti.
Türk dış politikasının daha da dayanıklı şekilde meydan okumalara cevap verdiğini, fırsatları ve Başkan Erdoğan'ın ortaya koyduğu siyasi iradeyi daha iyi değerlendirdiğini vurgulayan Fidan, bakanlıkta da uzun yıllardır çok fedakarca emek veren birçok çalışan olduğunu dile getirdi.
Fidan, hep birlikte üzerlerine düşen görevi yaptıklarını ve giderek daha iyi bir noktada olacaklarını kaydederek "Ama meydan okumalar değişmeyecek, giderek artacak. Bizim her zamankinden daha profesyonel, daha dayanıklı olmaya, daha fazla yetenek ve kabiliyet üretmeye ihtiyacımız var." dedi.