Katil İsrail'in engellemelerine rağmen Filistin'in uluslararası tanınırlığı artıyor!

7 Ekim'den bu yana dünyanın gözü önünde Gazze'de soykırım yapan işgalci İsrail'in saldırıları her geçen gün artarken, tüm engellemelere rağmen Filistin'i devlet olarak tanıyan ülke sayısı 146'ya yükseldi.

Katil İsrail'in katliam saldırıları 7 Ekim'den beri aralıksız devam ederken, Anadolu Ajansı'nın 'İsrail'in Gazze'deki Soykırımının 1. Yılı' başlıklı dosyasının sekizinci haberinde, Filistin devletinin uluslararası tanınırlığını artıran kararlara yer verildi.

Uluslararası hukuk uzmanı Dr. Shahd Hammouri, bu konuda AA'ya değerlendirmelerde bulunarak çarpıcı detayları gözler önüne serdi."Katil İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında yaklaşık 17 bini çocuk, 11 bin 378'i kadın olmak üzere toplamda 41 bin 825 Filistinli katledildi. 96 bin 910 kişi ise yaralandı.

FİLİSTİN'İN TANINIRLIĞI ARTIYOR

Katliamın boyutu her geçen gün artarken, birçok ülke Filistin devletini tanıdığını açıklayarak Filistin'in uluslararası tanınırlığını desteklemeye devam ediyor.

Filistin'in devlet olarak tanınması, Filistinlilere müzakere masasında daha fazla siyasi güç sağlayan sembolik bir jest olmanın ötesinde, İsrail'e "bu eylemlerini sürdüremeyeceğine" dair önemli bir mesaj olarak da değerlendiriliyor.

Filitin'in uluslararası tanınması, sahadaki gerçekleri hemen değiştirmese de, küresel siyasette gelecekteki müzakereleri ve barış sürecini etkileyebilecek önemli bir dönüşümün habercisi olarak öne çıkıyor.

İspanya, Norveç, İrlanda, Slovenya, Ermenistan, Bahamalar, Trinidad ve Tobago, Jamaika ve Barbados'un Filistin'i tanıma kararlarının ardından, Filistin devletini tanıyan ülke sayısı 146'ya ulaştı.

Saldırıların sürdüğü bu dönemde, daha fazla ülkenin Filistin devletini tanıması, Filistin'in egemenliği ve kendi kaderini tayin hakkı için uzun süredir devam eden mücadelesinde bir "dönüm noktası" olarak değerlendiriliyor.

Gazze'deki mevcut durum ve halkın tepkisi, "iki devletli çözüm" çağrılarını yoğunlaştırarak çeşitli ülkelerin Filistin'in tanınması konusundaki tutumlarını yeniden gözden geçirmelerine yol açtı.

Bu yıla kadar İzlanda ve İsveç dışında Batı Avrupa ülkeleri tarafından tanınmayan Filistin, Avrupa Birliği (AB) içinde İspanya, Slovenya ve İrlanda ile NATO üyesi Norveç tarafından tanınarak, Avrupa'da İsrail için dengelerin değiştiğinin sinyalini verdi.

İspanya, Norveç ve İrlanda 28 Mayıs'ta, Slovenya ise 4 Haziran'da Filistin'i resmen tanıma kararı alırken, Ermenistan 21 Haziran'da Filistin'i tanıdığını duyurdu.

PEDRO SANCHEZ'İN FİLİSTİN MESAJI GENİŞ YANKI UYANDIRDI

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, ülkesinin Filistin'i tanıma kararını "tarihi" olarak nitelendirerek, "Filistin devletini tanımak sadece tarihi bir adalet meselesi değil, aynı zamanda barışa ulaşmak için bir gerekliliktir," ifadelerini kullandı.

İrlanda ise tanıma kararının, "Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkı" doğrultusunda alındığını vurguladı.

Nisan ve Mayıs aylarında Bahamalar, Trinidad ve Tobago, Jamaika ve Barbados'un da Filistin'i tanıyan ülkeler listesine katılması, Filistin devletine yönelik uluslararası desteği pekiştirdi.

Latin Amerika ülkesi Kolombiya ise Gazze'de Filistin halkına yönelik devam eden saldırıları gerekçe göstererek İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmesinin ardından Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Ramallah'ta ülkesinin büyükelçiliğinin açılması için talimat verdi.

FİLİSTİN'İ TANIYAN ÜLKE SAYISI HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Daha fazla ülkenin Filistin'i tanıması bekleniyor. Avrupa'da Filistin'i tanıma dalgasının devam etmesi öngörülüyor. Fransa, İsrail'e silah tedarik etmesiyle sıkça eleştirilirken, Filistin'i tanımanın artık bir "tabu" olmadığını vurguladı. Malta, Lüksemburg, Belçika ve Finlandiya da "doğru zaman geldiğinde" Filistin'i tanımaya hazır olduklarını bildirdi.

Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, Filistin'in tanınması için Orta Doğu'da barışı teşvik etmek adına stratejik olarak doğru zamanın seçileceğini aktarırken, Belçika Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib, bunun yalnızca sembolik olmasını istemedikleri için doğru koşulların beklendiğini belirtti.

Lüksemburg Dışişleri Bakanı Xavier Bettel, Filistin'in tanınmasının "manevi destekten fazlası olması gerektiğini" ifade ederek, henüz tanıma kararı almamış ülkeleri "koordine olup anlamlı bir eylemde bulunmaya" çağırdı.

Diğer yandan, Filistin devletinin kurulması ve "iki devletli çözümün" uygulanması için uluslararası çabalar da sürüyor. İspanya'nın ev sahipliğinde 13 Eylül'de bir araya gelen Müslüman ve Arap ülkelerinin üst düzey temsilcileri, uluslararası topluma Orta Doğu'da "iki devletli çözümün uygulanmasını sağlamak için yol haritası belirleme" çağrısında bulundu.

İSRAİL FİLİSTİN'İ TANIYAN ÜLKELERİ VAZGEÇİRMEYE ÇALIŞTI

Filistin'in uluslararası tanınırlığı artarken, İsrail tanıma kararı alan ülkeleri hedef göstermeye başladı.

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, Filistin'in tanınmasının "İsrail'in egemenliğine bir saldırı ve güvenliğine yönelik bir tehdit" olduğunu savunarak, İspanya, İrlanda ve Norveç'teki büyükelçilerini geri çağırma kararı aldığını duyurdu.

Norveç'in Filistin nezdindeki diplomatik temsilcilerinin İsrail'deki akreditasyonunu iptal eden İsrail yönetimi, bu kararın Norveç hükümetinin son dönemde attığı "İsrail karşıtı ve tek taraflı adımlara" bir yanıt niteliği taşıdığını bildirdi.

İsrail hükümeti ayrıca, İspanya'nın Kudüs Konsolosluğu'nun 1 Haziran'dan itibaren Filistinlilere hizmet vermeyi sonlandırmasını istemesi, tepkilere yol açtı. İspanya, İsrail makamlarına, "İspanya'nın Kudüs Konsolosluğu'nun normal faaliyetlerine yönelik herhangi bir kısıtlamayı reddettiğini" belirten bir nota gönderdi.

İspanya'nın Doğu Kudüs'teki konsolosluğuyla işgal altındaki Batı Şeria'da ikamet eden Filistinliler arasındaki bağlantının "İsrail'in ulusal güvenliğine tehdit olacağı" iddiasında bulunan Katz, İspanya'nın Doğu Kudüs'teki konsolosluğuna getirilen kısıtlamaların kaldırılmasına ilişkin talebini reddetti.

"İsrail'in egemenliğini baltalayanlar karşısında sessiz kalmayacağını" söyleyen Katz, ayrıca bu ülkeleri aldıkları karardan geri adım atmaya çağırdı.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise "müzakereler olmaksızın uluslararası tanınma arayışında olan Filistin liderliğine karşı cezalandırıcı bir önlem olarak" Filistin'in vergi gelirlerinden 35 milyon doların kesilmesi talimatı verdi.

BM'YE TAM ÜYELİK YOLDA

Filistin devletinin uluslararası tanınırlığı güçlenmeye devam ederken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi, Filistin'in statüsüne ilişkin tartışmaların odak noktası oldu.

BM'de Batı Şeria merkezli Filistin Yönetimi tarafından temsil edilen Filistin devleti, 2012'de BM Genel Kurulu tarafından fiilen tanınan bir devlet statüsü alarak üye olmayan gözlemci devlet olarak kabul edildi.

O tarihten beri tam üyelik arayışında olan Filistin'in BM Şartının 4. Maddesinde belirtilen üyelik kriterlerini karşıladığını onaylayan karar, Genel Kurul'da 10 Mayıs'ta ezici çoğunlukla kabul edildi.

Oylamada 143 ülke lehte oy kullanırken, 9 ülke aleyhte oy kullandı ve 25 ülke de çekimser kaldı.

Karar her ne kadar Filistin'e tam üyelik anlamına gelmiyor olsa da Güvenlik Konseyi'ni Filistin'in talebini "olumlu şekilde yeniden değerlendirmeye" çağırması ve Filistin'in kendi kaderini tayin etmesine yönelik yaygın uluslararası desteğin altını çizmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendirildi.

KATİL İSRAİL'İN YASA DIŞI İŞGALİ BİR KEZ DAHA BELGELENDİ

İsrail'in bir yandan Gazze'yi bombalarken diğer taraftan Batı Şeria'da yasa dışı işgaline devam etti.

Lahey merkezli Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) görülen ve Türkiye'nin de müdahil olduğu davada çıkan kararda İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin hukuka aykırı olduğu vurgulanırken aynı zamanda işgalin sona erdirilmesi gerektiği bildirildi.

İsrail'in sürdürdüğü işgal politikalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu bir kez daha gösteren bu karar, Filistin halkının haklarının korunması açısından kritik bir adım olarak görüldü.

Karar, BM dahil birçok ülke tarafından desteklenirken, söz konusu ülkeler İsrail'e "işgale son verme" çağrısı yaptı.

İngiltere'deki Kent Law School'da Öğretim Üyesi Dr. Shahd Hammouri, AA muhabirine, ülkelerin Filistin'i tanıma kararına hem ülke içindeki politik atmosferle hem de İsrail'in bir yıldır süren saldırılarının etkili olduğunu ifade ederek, "Bu değişim, uuluslararası hukuk açısından İsrail'in işlediği hukuksuzlukların tartışılmayacak bir noktaya ulaşmış olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla uluslararası hukuku desteklediğini iddia eden herhangi bir devletin Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını inkar etmek ve İsrail'in Filistin'deki eylemlerine karşı çıkmak için mantıklı bir argümanı yok." dedi.

BATI "NET BİR DURUŞ" SERGİLEMİYOR

Öte yandan başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Batı'nın "net bir duruş sergilemediğine" dikkati çeken Hammouri, "Ülkelerin pozisyon almaktan korkmasının nedenlerinden birinin güçlü bir ABD varlığı olduğuna dair çok açık göstergeler var, ayrıca NATO yükümlülüklerine uyma korkusu da var. Örneğin, Hollanda ve İngiltere gibi ülkelerin NATO'ya karşı yükümlülüklerini uluslararası yasal yükümlülüklerine tercih ettiklerini görüyoruz ki uluslararası hukukta bunu haklı çıkaracak hiçbir şey yok çünkü güvenlik anlaşmaları uluslararası hukuku geçersiz kılmaz." değerlendirmesinde bulundu.

Hammouri, tanıma kararlarının "sembolik" olduğu eleştirisi yaparak, "Hala silahların geçişine izin veriyorlar. Hala (İsrail'in) hava sahalarının kullanılmasına izin veriyorlar. Hala İsrail'e ve İsrail'den mal ve hizmet geçişine izin veriyorlar ve İsrail'in savaşı sürdürme kapasitesini etkileyecek maddi bir pozisyon almayı reddediyorlar. Devletlerin bunu yapmaması soykırımın hala devam etmesinin nedeni ve İsrail bunun çok iyi farkında." diye konuştu.

Filistin söz konusu olduğunda uluslararası toplumun "ikiyüzlülük yaptığını" dile getiren Hammouri, "İsrail'e baskı uygulamayan ya da şahit olduğumuz felaketin seviyesine dahi ulaşmayan çok sayıda diplomatik boş söz duyuyoruz." dedi.

GÜCÜ ELİNDE TUTANLAR HAREKETE GEÇMİYOR

Hammouri, geçen bir yıl içinde halk nezdinde Filistin'e desteğin büyümesine rağmen "bir şeyleri değiştirme ayrıcalığına ve kapasitesina sahip insanlarda" aynı değişimin yaşanmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sorun da bu zaten. Gençler arasında büyüyor ve işçi sınıfından insanlar arasında büyüyor. İsrail'in yaptıklarının ne anlama geldiği, yerleşimci kolonizasyonunun ne olduğu, soykırımın ne olduğu ve Filistinlilerin kim olduğu konusu artık çok daha açık. Ancak asıl sorun şu ki, örneğin İngiltere'de milyonlarca insan sokağa çıktı, neredeyse her hafta en az 10 bin kişi sokağa çıkıyor. Yine de İngiltere'nin (hükümetin) tutumu katı bir şekilde tekrarlanıyor. İsrail'in kendini savunma hakkının yanında durmaktadır ki yine uluslararası hukuk perspektifinden bakıldığında İsrail'in Filistin'e karşı kendini savunma hakkı yoktur. Uluslararası Adalet Divanı da bunu söyledi. Binlerce kez söylendi ama yine de politikacılar bunu tekrarlamaya devam ediyor."

İSRAİL'E KARŞI TEPKİLERE ABD İZİN VERMİYOR

İsrail'e karşı daha sert adımlar atılmasına ihtiyaç olduğunu ancak ABD nedeniyle bunun mümkün olmadığını anlatan Hammouri, "Şu anda İsrail kendisini bile temsil etmiyor. ABD'nin Orta Doğu'daki jeopolitik konumunu temsil ediyor. ABD'nin Orta Doğu politikaları için bir üs. ABD'nin İsrail'i destekleme kararları ne halkın görüşüne ne de uluslararası hukukun görüşüne dayanıyor. Kararlar tamamen jeopolitik ve ekonomik gerekçelere ve statükonun olduğu gibi kalmasına hizmet eden her şeye dayanılarak alınıyor." ifadelerini kullandı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.